Şehir, ilk olarak 1515 yılında, Diego Velazquez tarafından, daha güneyde kurulmuş ve 1520 yılında, günümüzdeki yerine, yani deniz kıyısına, liman çevresindeki yerine taşınmıştır. Uzun süre bu yeni yerinde bulunan şehir: zamanla, korsan saldırılarının artması sonucu, kendisini yeni savunma hatları ardına almaya zorladı. Liman boyunca, büyük kaleler ve şehir surları inşa edilerek, şehir, tam bir kale haline getirildi.
Aynı dönemde, burada yaşayan zenginler: köleleriyle birlikte, mudejar denilen konaklarda yaşıyorlardı. Bu konakların: heybetli kapıları, ışıklı avluları, panjurları ve oymalı demir pencere parmaklıkları ve renkli camları, yani vitrayları göz kamaştırıcıydı.
Şehir, 1607 yılında, Küba’nın başkenti olur. 1762 yılında, İngilizler, şehri ele geçirirler. Ancak: tarih bölümünde ayrıntılı anlattığım gibi, Amerika-Florida karşılığında, İspanyollar ile değişirler. Şehir, tekrar İspanyollara geçince, muhteşem bir koruma düzeni kurulur.
Kübalı devrimciler: 3 Ocak 1959 tarihinde, şehri ve hatta tüm Küba’da yönetimi ele geçirirler.
GENEL
İspanyolca şehrin ismi “La Havana” Şehrin tam merkezinde: limanın da bulunduğu “Canal de Entrada” bulunuyor.
Şehir: yaklaşık 3 milyon nüfus barındırmaktadır. Bu yoğun nüfus; birçok yerde, hala nasıl ayakta durduğu meçhul metruk ve köhne evlerde oturmaktadır. Bu evlerin önünde, yaşlılar oturup çevreyi seyrederler, çocuklar ise, sokak aralarında top oynarlar.
Ama unutmamak gerekir ki, Havana şehrinden çok şey beklememelisiniz. Buralarda göreceğiniz: Casalar harap haldedir ve şehirde, dil sorunu yoğun olarak yaşanır. İnsanların İngilizce düzeyleri düşüktür ve ayrıca İspanyolca konuşurken de, İspanyada konuşulan İspanyolcadan farklı bir lehçe ile konuşurlar.
Şehir: birçok bölgeden oluşmaktadır.
Bunlar arasında, en ilgi çekenler: “Habana Vieja” yani “Eski Havana” bölgesidir. Ayrıca: Centro Havana (Yeni Havana) ve Vedado bölgeleri de ilgi çekmektedir.
Bu semtleri yürüyerek gezebilirsiniz ve semtler arasında ise, taksi ile yolculuk yapmanızı öneririm. Taksi yanında: cocataxi denilen, motosikletli motoru ile çalışan, üç tekerlekli seyyar taşıtlara da binebilirsiniz. Ben sizlere, bu bölgeleri, ayrı ayrı anlatacağım.
Havanalıların başlıca geçim kaynakları: puro, şeker kamışı ve mısırdır.
Havana şehrindeki uluslararası havaalanı, şehir merkezine 11 km uzaklıktadır.
Havana hakkında girişte, son bir not: Havana’da turizm denilince, elbette şehrin tarihi ve turistik mekanları akla geliyor. Ama, bu şehrin turizm açısından diğer öne çıkan bir özelliği: sağlık yani tıp turizmidir. Yaklaşık 20 yıldır, Havana’da, etkili bir sağlık turizmi faaliyetleri yürütülmektedir. Yabancı hastalar, özellikle, Havana şehrine seyahat etmektedirler. Şehirde tedavi edilen hastalıklar: göz cerrahi operasyonları, nörolojik bozukluklar, multipl skleroz, Parkinson hastalığı, ortopedik rahatsızlıklar. Ayrıca: dünyanın birçok yerinden “gece körlüğü” hastalığı çeken hastalar, Havana şehrine gelmektedirler.
Eski Havana şehrini çevreleyen surlar; şehrin büyümesi nedeniyle, 19’ncu yüzyılda yıkılmış ve şehir batı yönünde büyümeye devam etmiştir.
Şehrin kuzey bölümünde:
Kıyı boyunca bir yol uzanıyor. Bu yol: Malecon olarak isimlendiriliyor. Yol: merkezi Havana ile Vedado bölgelerini birbirine bağlıyor. Havanalılar, özellikle gençler, güzel havalarda, Malecon üzerinde toplanırlar ve kayalar çevresinde yüzerler, hatta uçurtma uçururlar, balık tutarlar.
Yeni Havana bölgesinin en göze batan bölgeleri
Centro Havana ve Vedado bölgeleridir. Ancak, Eski Havana bölgesi, UNESCO’nun da katkılarıyla sürekli restorasyona tabii tutulurken, şehrin bu bölgesi, restorasyonlardan mahrum bırakılmıştır.
Yani, şehrin en fakir bölgesidir ve Eski Havana bölgesini gezen turistlerin çok az bir kısmı, burayı da ziyaret etmektedirler. Çünkü, buradaki binalarda ve yapılarda, tamamen harabe bir görüntü hakimdir. Ancak, Küba halkının yaşamından gerçek kesitler, bu bölgede görülebilmektedir.
CENTRO (MERKEZİ) HAVANA
Burası daha ziyade, kalabalık ve daha düşük gelir gurubunun ikamet ettiği, yaşadığı bir yer olarak önem kazanmaktadır. Bölge: 1901 yılında, Almendares nehri ağzı ile Eski Havana bölümü arasında inşa edilmiştir. Ama, genel olarak köhne ve eski binalardan oluşmaktadır.
EL MALECON
Burası: 20’nci yüzyılın başlarında, Amerikalılar tarafından tasarlanmıştır. İspanyol-Amerikan savaşı sonrasında, Amerikalılar, Küba’da kontrolü ele geçirirler. Bu dönemde, 1920’li yıllarda, burası inşa edilmeye başlanır.
Havana şehir merkezinde, Malekon denilen bu 6 şeritli yol boyunca güzel yürüyüşler yapabilirsiniz. Şehrin en iyi yerlerinin başında gelmektedir. Yürüyüş yaparsanız, bu sırada: deniz, güneş ve balıkçılar görebilirsiniz. Ayrıca, canlı müzik guruplarını da izleme şansınız olabilir. Hatta, gün batımını izleyebilirsiniz.
Malekon boyunca: prestijli ve ulusal oteller bulunmaktadır. Bunlardan önde gelenler: Otel Melia Cohiba ve Riviera. Bunlar: Havana şehrinin en güzel otelleridir. Hatta: deniz kenarında, muhteşem balık restoranları bulunuyor. Akşamları, burada düşük hızlarda “Cabrio” arabalar görebilirsiniz.
ANTONİO MACEO ANITI
Anıt: Hermanos Amejjeiras hastanesi önündedir. Hastane, el cerrahisi hastanesi olarak, Küba devrimci mücadelede, şehit olan üç kardeş onuruna, 1982 yılında açılmıştır. Hastane, Küba sağlık sistemi için bir dönüm noktası olmuştur.
1916 yılında yapılan iki bağımsızlık savaşında, büyük hizmetleri geçmiş, Kübalı generaldir. Küba Kurtuluş Ordusu 2’nci Komutanı olarak bağımsızlık savaşına katılmıştır.
TORREON DE SAN LAZARO
Malecon bölgesinde, San Lazaro’dadır. Burası, mimar Marcos Lucio tarafından, 1633 yılında yapılmıştır. Bir gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Burada, korsan gemileri görüldüğünde, kulenin üst kısmı, bir ateş ile aydınlatılıyormuş.
CALLE SAN RAFAEL
Şehrin ana alışveriş caddesi olan bu cadde: Parque Central’dan başlar, bölgenin içinden geçerek, batıya doğru uzanır. Burada, bir kısım binanın duvarlarının rengareng boyanmış olması, güzel görüntü oluşturuyor.
DEKORATİF SANATLAR MÜZESİ
Burada: ilginç ve şık mobilyalar ve sanatın çeşitli ürünlerinin geniş bir koleksiyonu sergileniyor. Müze binası: 19’ncu yüzyılda yapılmış bir köşktür. Burada, mobilyalar dışında: Çin vazoları, porselenler de görülebilmektedir. Ayrıca: rokoko tarzı mobilyalar, perde ve sofra takımları, saatler, avizeler, tavan vantilatörleri sergileniyor.
1960 yılında, zengin sahibinden kamulaştırılmış bir yapıda bulunmaktadır. Giriş ücretlidir. Yapı: 19’ncu yüzyıldan kalmadır. Yapının her bir odası, çok özel şekilde dekore edilmiştir. Özellikle, yolunuz buraya düşerse, banyosundaki “Art Deco” dekore tarzını görmelisiniz.
GALİXTO GARCİA ANITI
Anıt: 1959 yılında yapılmıştır. Garcia: 1898 yılında, İspanyol sömürge dönemine son veren Amerikan askerlerinin mücadelesine katılmış bir vatanseverdir. Heykelin çevresinde, Garcia’nın 30 yıllık mücadelesinin anlatıldığı, 24 pirinç plaka bulunmaktadır.
BACARDİ BİNASI
1930 yılında tamamlanmıştır. Ön cephesinde, Art Deco simgesel granit, çok renkli kiremit ve tuğla ile zevkli bir şekilde inşa edilmiş ve iş merkezi olarak kullanılmaktadır.
ÇİN MAHALLESİ-CHİNATOWN
Burası da, Havana şehrindeki, küçük Çin Mahallesi olarak öne çıkıyor. Latin Amerika’daki en büyük ve en canlı Çin mahallesidir. 20’nci yüzyılın başlarında, yüzbinlerce Çinli işçi ülkeye getirilmiştir. Çünkü: Afrikalı göçmenlerin, kölelik sözleşmeleri bitmiştir. 1959 yılındaki devrimden sonra ise, bu Çinlilerin büyük bölümü, Amerika’ya göçmen olarak gönderilmişler ve Küba’daki Çinli akımı sona ermiştir.
Çin Mahallesinde: Çin lokantaları, bankalar, eczaneler, tiyatrolar, ikametgah blokları ve dükkanlar var. Çin mahallesinin kalbindeki bir sokak: kırmızı kağıt ejderha ve Çin kültürel tasarımları, kırmızı fenerler ile süslenmiştir. Ayrıca, çok s ayıda sokak dansçıları görülüyor. İlginizi çekebilir, uğramanızı öneririm. Burada, Çin mallarını, uygun fiyatla bulup satın alabilirsiniz.
Burada pek bir etkinlik ve ilginç yer yok. Yalnızca, tozlu sokaklarda, yürüyüş yapabilirsiniz.
VEDADO BÖLGESİ
El Vedado: Habana Libre Otel, Havana mahalle, iş ve ticaret merkezi çevresindeki küçük bir kısımdan oluşmaktadır. Burada da, daha çok orta gelir sınıfına dahil insanlar yaşıyorlar. Ancak, bu bölge, diğerine göre daha hareketli ve turistik aktiviteleri daha yoğun. Burada: Havana Üniversitesi, anıtlar, parklar, tiyatrolar, sinemalar ve oteller bulunuyor.
Özellikle: “Miramar” denilen bölge: zengin ticari şirketlerin ve yabancı devlet diplomatik temsilciliklerinin bulunduğu bir bölge olarak öne çıkıyor. Ayrıca: muhteşem oteller, tatil ve iş merkezleri var.
Bölgede, yaşamın merkezi “La Rampa” caddesidir. Cadde üzerinde bir otel var.
LA RAMPA CADDESİ
Burada, büyük oteller ve şehrin tıka basa dolu ana arterleri bulunuyor. Caddenin bir ucunda Habana Libre Oteli ve diğer ucunda, Havana Üniversitesi bulunuyor.
HAVANA ÜNİVERSİTESİ
Üniversite kapılarında bulunan merdivenler: Machado ve Batista diktatörlükleri dönemlerinde, öğrenci gösterilerinin yapıldığı yerdir. Üniversite, 1728 yılında kurulmuştur ve ülkenin ilk kurulan ve hatta Amerika kıtasının ilk kurulan üniversitesidir. Üniversitenin günümüzde yaklaşık 6000 öğrencisi bulunmakta ve bu öğrenciler, 15 fakültede eğitim görmektedirler.
HOTEL HABANA LİBRE
Burası: devrin öncesinde Havana Hilton olarak kullanılan oteldir. Yapı: bir gökdelen gibi uzanmaktadır. Havana şehrinin en sembolik otelidir. Biraz önce söylediğim gibi, devlet başkanı Batista’nin kişisel himayesi altında, Habana Hilton olarak inşa edilmiştir. 1958 yılında hizmete girmiştir. Ancak, Fidel Castro’nun, 8 Ocak 1959 tarihinde Havana şehrine girmesiyle, Hotel Habana Hilton, 3 ay süreyle kendisi tarafından karargah olarak kullanılmıştır.
Merkez ofisi, 2324’nolu oda olup, bu odanın kapısında, bir plaket bulunmaktadır. Günümüzde, Castro tarafından yapılan basın konferansları, tütün toplantıları ve mülakatlar, burada yapılmaktadır. 1996 yılına gelindiğinde, İspanyol Sol Melia Hotel Gurubu: Küba Hükümetiyle işbirliği yaparak otelin yönetimini üstlenmiştir. 1996 ve 1997 yıllarında, otelde restorasyon yapılmış ve 1997 yılında turizmin hizmetine açılmıştır.
Otelin hemen karşısında bir park bulunuyor.
HELADERİA COPPELİA-ICE PARQUE
Küba’da, şaşırtıcı derecede iyi bir dondurma bulunmaktadır. Ulusal dondurma zincirine “Coppelia“ denir ve en büyük salonu Vedado’dur. Evet, burası, şehrin en ünlü dondurma parkıdır ve şehrin batı kesimindeki bir mahallede bulunur.
İnsanlar parktaki dondurmacıdan dondurma alabilmek için saatlerce sıra beklerler. Sizde, bu sıraya katılıp, ünlü dondurmadan tatmalısınız. Özellikle: Hindistan cevizi, mango ve guava gibi egzotik tatlı dondurmaları tatmalısınız. Kübalılar ve turistler için ayrı hizmet verilmektedir. Ayrıca: genel bölümde söylediğim gibi, dondurma almak için, CUC ödemek zorunda olduğunuzu unutmayın. Pazartesi günleri kapalıdır.
Buradan yukarı doğru ilerlediğinizde, bir müze karşınıza çıkıyor.
MUSEO NAPOLEONİCO
Bu yapı ve yapıda bulunanlar, 1960 yılında, zengin sahibinden satın alınarak devletleştirilmiş ve müze haline getirilmiştir. Yapıda: sergilenen eserler arasında bulunanlar: ünlü Fransız General Napolyon ile ilgili: döneme ait mobilyalar, şapkası, tabancası, ölüsünden yapılmış bir yüz maskesi ve yine kendisine ait çeşitli kişisel eşyalardır. Fransa’ya çok uzak bir bölgede, Napolyon müzesi, şaşırtıcı.
Ancak: Julio Lobo: Latin Amerika’daki en güçlü işadamlarından biri olarak, 30-50 yıl yaşamıştır. Milyoner işadamı, yaklaşık 12 milyon dolar değerindeki hazinesini geride bırakarak, 1959 yılında, ülkeden ayrılır. Bunun üzerine, 1929 yılından kalma evi, daha doğrusu Floransa örneği bir sarayın kopyası olan evi ve hazinesi, devlet tarafından el konularak, burada sergilenmektedir. Müzeye giriş ücretlidir.
Bölgenin hemen güneyinde, bulunduğunuz yerden uzakta ise, şehrin mezarlığı var.
CEMENTERİO DE CRİSTOBAL COLON-COLON MEZARLIĞI
Burası, dev mermer anıtmezarlar bulunan, 1876 yılında kurulmuş bir mezarlıktır. İsmi: Kristof Kolomb’dan gelmektedir. Mezarlıkta, birçok heykel ve anıt şeklinde mezar taşı bulunmaktadır. 140 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Günümüzde, burada 500’den fazla: mezar, şapel ve aile mezarlığı bölümü bulunmaktadır. Mezarlıkta bulunan ve 23 metre yüksekliğindeki bir anıt: 17 Mayıs 1890 tarihindeki büyük yangında hayatını kaybeden itfaiyeciler için yaptırılmıştır.
Ayrıca, mezarlıkta, Kübalı önde gelen beyzbol sporcuları için de iki anıt bulunmaktadır. Bunlar: 1942 ve 1951 yıllarında inşa edilmiştir. Şubat 1898 tarihinde, Amerikan donanmasına ait Maine isimli geminin batmasıyla ölen Amerikan denizcilerinin cesetleri buraya gömülmüş, ancak Aralık 1898 tarihinde, mezarlardan çıkarılarak, Amerika’ya geri götürülmüşlerdir.
Mezarlık bölümünün hemen doğusunda, bu kez büyük bir meydanlık alan var.
PLAZA DE LA REVOLUCİON
Burada, aynı ismi taşıyan ve siyasi mitinglerin yapıldığı, büyük bir meydan (5 futbol sahasından daha büyük) bulunuyor. Kitlesel gösteriler, törenler, konuşmalar ve özellikle 1 Mayıs etkinlikleri, burada yapılmaktadır. Bu etkinlikler sırasında, meydanda 1 milyon insan toplanabilmektedir. 18 Ekim 1968 yılında, burada büyük bir kalabalık: Che Guevara’nın ölüm yasını tutuyor.
Meydanda: 1950’li yıllarda yapılan, kötü görünümlü ve yüksek binalar görülüyor. Meydanın ortasında ise: dev bir mermerden dikilitaş var.
Ayrıca: “Jose Marti” heykeli görülüyor. Anıt: 1953 yılında yapılmıştır. Küba’nın bu büyük halk kahramanının anıtının bulunduğu yerde, bir de müze var. Meydanda, İçişleri Bakanlığının duvarında Che’nin, demirden bir silüeti görülüyor ve ilgi çekiyor. Bunun dışında, 4.5 dönümlük Komünist Partisi Merkez Komitesi binası, Ulusal Tiyatro, Milli Kütüphane, Ulaştırma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı merkez binaları buradadır.
MİRAMAR BÖLGESİ
Burası, şehirdeki ünlü 5’nci caddenin geçtiği bir yerleşim yeridir. Malecon bölgesinin sonunda başlar. Burada, özellikle elçiliklerin bulunduğu, Quintessential mahallesi öne çıkmaktadır. Buradaki Rus Büyükelçiliği binası, başlı başına bir anıt gibidir. Havana şehrinin en büyük süpermarketlerinden biri olan “Diplo” da buradadır. Mahallede bulunan konutların birçoğu, sahipleri tarafından, 1960 yıllarındaki göç dalgasında terk edilmiş ve daha sonra ise fakir aileler tarafından işgal edilmiştir.
MİRAMAR OTELLERİ
Miramar, ülkenin varlıklı aileleri için, devrimden önce imar edilmiştir. Bu konaklar, ticari binalar ve geniş caddeler, günümüzde, Havana şehrinin diplomatik ve iş merkezleri haline gelmiştir.
Miramar bölgesinde: ünlü Tropicana kabare ve çeşitli gastronomi üniteleri, restoranlar bulunmaktadır. Çoğu otelin ise, denize kıyısı bulunmamasına rağmen, deniz manzarası bulunmaktadır. Ancak, otellerin bulunduğu bölge, Havana şehrinde gerek eski Havana ve gerekse merkezi Havana’ya uzaktır ve ulaşım için taksi gereklidir.
TEATRO MİRAMAR
Yapı: 1950’lerde inşa edilmiştir. Tiyatroda, 600 koltuk bulunmaktadır. Başlangıçta, bina, yerel halk için, bir sinema ve toplantı yeri olarak kullanılmıştır. Ancak, gerek kasırgalar ve gerekse nem nedeniyle, bina, büyük tahribata uğramıştır.
Miramar
Havana şehrindeki batılı diplomatlar, yabancı işçiler ve hükümet yetkilileri için etkinlikler ve tesislerin bulunduğu bir semttir. Buradaki restoranlar, lükstür.
MARİNA HEMİNGWAY
Şehir merkezine 23 km. uzaklıktadır. Burada, 100 civarında tekne için bir marina bulunuyor. Onlar, herhangi bir vize olmadan, adada 3 gün kalabiliyorlarmış. Burada, balıkçılık yarışmaları düzenleniyor. Hatta: ünlü yazar Hemingway’in, “İhtiyar Balıkçı” isimli romanını buradan aldığı ilham ile yazdığı söyleniyor. Zaten, sağlığında kendi teknesini de buraya bağlıyormuş.
HAVANA MODELİ
Havana şehri modeli: uzunluğu 22 metre, genişliği: 8 metre ve oranlaması ise: 1:1000 olarak düzenlenmiştir. Çünkü: Kübalılar, makete çok düşkündür. Şehir maketi: ölçüleriyle, dünyanın en büyük ve en iyilerinden birisidir. Maket şehirdeki tüm binaları, parkları ve anıtları görebilmek için, bir dürbün kiralayabilirsiniz.
ULUSAL AKVARYUM
Burası, özellikle tuzlu su, yani deniz balıkları konusunda uzmanlaşmıştır. Burada: deniz aslanları ve gösteri yapan balinalar bulunmaktadır. Yunus gösterileri, her gün: saat: 11.00 ile 21.00 arasında, her saat başı yapılmaktadır. Özellikle, Kübalı çocuklu aileler ve okul gurupları, aşırı talep göstermektedir.
DOĞU PLAJLARI
Şehir merkezine yaklaşık 30 km uzaklıkta, çok popüler plajlar bulunmaktadır. Bunlar, hafta sonlarında, genellikle insanlarla doludur. Şehre en yakın plaj: 15 km. uzaklıktaki Bacuranoa’dır.
En iyi plaj ise: Santa Maria del Mar’dır. En kalabalık ve işlek plajlar ise: Boca Ciega Havana ve Playa Guanabo’dur. Alamar bölgesindeki “Mar Azul” plajları ise, Kübalılar tarafından kullanılmaktadır. Plajlar bölgesinde: cinsel istismar yaratan kızlar ve diğer güvenlik önlemleri için, polis devriyeleri sık gezmektedirler.
PLAYAS DE ESTE
Burada, ilk durak: Cojimar köyüdür. Köy, Hemingway tarafından “Yaşlı Adam ve Deniz” romanında sözü edilen köydür. Buradaki balıkçı tekneleri, günlük 250 Amerikan dolarına kiralanabilmektedir. Plaj bölümü, şehir merkezine 20 km. uzaklıktadır ve yakın olması nedeniyle çok kalabalıktır. Araba ile 20 dakika uzaklıktadır. Özellikle, Kübalılar, burayı yoğun olarak tercih etmektedirler.
TROPİCOCO-BOCA CİEGA
Santa Maria çıkışından sonra 20 km. dir. Burası o kadar kalabalık ki, Kübalılar ve turistler omuz omuza bulunuyorlar. Bunun yanında, bu bölgede: şemsiye, şezlong, kiralık at, yiyecek, içecek, sandalye gibi ne ararsanız bulabilirsiniz.
COJİMAR KÖYÜ
Burası küçük bir balıkçı köyüdür. Hemingway’in romanında sözü edilen köydür. Son yıllarda, Amerika yönünde göçmen olarak kaçanların son terk ettikleri yer burasıdır. Evet, bu köy, eski Havana bölgesine, araba ile 10 dakika uzaklıktadır.
Hemingway tarafından yazılan roman, 1953 yılında, Pulitzer ödülü kazanmıştır. Turistler, bunun üzerine, bu sembolik köye ilgi göstermektedirler. Ünlü yazar, teknesi “El Pilar”ı, bu köyde kıyıya çekerek muhafaza etmiştir. Onun kılavuzu Gregorio Fuenes, burada avlanmaktadır.
SANTA MARİA PLAJI
Şehir merkezinin batısındadır ve gerek Kübalılar ve gerekse turistler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedir.
Viyana şehrinin ilk kuruluşu: MÖ.500 yıllarında, Galya bölgesinden göçen Keltler tarafından sağlanmıştır.
TAKİP EDEN DÖNEMLER
Roma imparatorluğu döneminde: doğu sınırlarını savunmak için buralara gelen Romalı askerler, garnizonlarını, günümüzdeki İç kentte “Hoher Markt” bölgesinde kurarlar.
MS.280 yılında, Roma İmparatoru Probus, Viyana ormanlarının eteklerinde üzüm bağları kurar ve gelecek nesillerin minnettarlığını kazanır. Zaten, günümüzde, buradaki yani Heiligenstand bölgesindeki bir sokağa, imparatorun ismi, yani “Probusgasse” sokağı ismi verilir.
Hun İmparatoru Atilla; 453 yılında, şehre yaklaşır. Fakat, şehri ele geçiremeden ölür. Daha sonraki 600 yıl boyunca: şehri işgal etmek için uğraşan kavimler şunlar: Gotlar, Franklar, Avarlar, Slavlar, Macarlar. Sonunda: Frank kralı şehirdeki Hıristiyanlara destek verir. Kentin ilk kilisesi: 740 yılında, Ruprechtskirche kurulur. Takip eden dönemde, iki kilise daha yapılır. Bunlar: Maria am Gestade ve Peterskirche kiliseleridir.
1156 yılında
Roma İmparatorluğu tarafından, Babenbergler’e, Avusturya Dukalığı bağışlanır. İlk dük: II. Heinrich Jasomirgott olur. Bu dük: hükümdarlık sarayını: günümüzdeki “Platz am Hof” civarında kurar. Böylece: Viyana’da “Altın Çağ” başlar. Sanat, ticaret ve işçilikte yaşanan büyük başarılar, birçok tüccarın buraya gelmesine neden olur.
Evet, tarihi süreci incelemeye devam ediyorum. Haçlılar tarih sahnesine çıktıklarında, Viyana, haçlılar tarafından yerleşim ve konaklama yeri olarak kullanılır. Kudüs şehrine giden rahipler: Schottenstift Manastırını kurarlar.
1469 yılında, Viyana’nın piskoposluk olabilmesi için Roma’nın onayı alınır. 15.yüzyıl: tamamen sorunsuz geçer. Macarlar, 1485 yılında, beş yıl süreyle, şehri kuşatırlar. 1529 yılında ise, bu kez, Osmanlılar, Viyana şehrini kuşatırlar. 18 gün boyunca, kenti felce uğratırlar. Kenar mahalleler ele geçirilir. Ancak: İnere Stadt bölgesi, saldırılara dayanır ve Osmanlı kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalırlar.
1577 yılında, şehirde
Protestan ibadeti yasaklanır. 1679 yılında, şiddetli bir veba salgını, şehri perişan eder. 1683 yılında, yeniden Osmanlı kuşatması görülür. Savoy Prensi Eugene: Osmanlılara karşı zafer kazanmasının ardından sahip olduğu servet ile: günümüzün ünlü “Belvedere Sarayı” nı yaptırır. Aslında: bir Fransız olan prens; Paris’te doğmasına rağmen, 1683 yılında, Osmanlılara karşı sürdürülen savaşa destek vermek üzere, Viyana şehrine gelir. Sonraki, 30 yıl boyunca: Avusturyalıların yanında, gerek Osmanlılara ve gerekse Fransızlara karşı savaşır. 1697 yılında, Başkomutan olur.
Evet, takip eden süreçte
Viyana’da, bir imparatoriçe egemenliği ele geçirir. İmparatoriçe Maria Theresa. Bu şahıs: dindar, sıcak ve duygusal yapısı ile, şehirliler üzerinde etkili olur. Müzik başta olmak üzere, her türlü sanatın hamisi olur. Konserler ve operaların sergilenmesini sağlar. Dönemin etkili müzik ustaları: genç Joseph Haydn ve 6 yaşındaki Wolfgang Amadeus Mozart. Sonraki yıllarda: şehir, bu müzisyenler sayesinde, “Müziğin Şehri” olarak ün kazanır.
Daha sonra, imparatoriçenin oğlu II. Joseph başa geçer. Ancak: devrimci dalga hızla yayılmaktadır. Köylülerin, Protestanların ve Yahudilerin hayatlarının düzenlenmesi için, çeşitli reformlar yapılır. Ancak, yine de Fransızlarla aralarında çekişmeler bitmez. 1810 yılında, İmparator Franz, kızı Marie Louise’i, düşmanı Napoleon’a vermekten çekinmez. Bunun sonucunda, Viyanalılar huzurlu bir yaşama sahip olurlar.
1848 yılında: Viyana, Avrupa çapında yayılan bir devrim dalgasına kapılır. İmparator Ferdinand: tacı ve tahtı terk eder. Yerine, yeğeni Franz Joseph geçer. 1873 yılında, şehirde, “Dünya Fuarı” düzenlenir. Sigmund Freud, Üniversite de yüksek bir konuma getirilir. Adolf Hitler: ciddiyet eksikliğinden nefret edip, şehri terk eder.
1914-1918 yıllarında süregelen “Dünya Savaşı”: Viyana şehrini ekonomik ve sosyal bir yıkımla baş başa bırakır. Avusturya İmparatorluğu: Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Romanya ve Yugoslavya gibi ülkelerde bulunan bir kısım toprağını kaybeder.
13 Mart 1938 tarihinde, kendisini kurtarıcı olarak gören şehirliler tarafından, Hitler ve Nazi birliklerinin geçit töreni alkışlanmaktadır. Şehirde yaşayan 180 000 Yahudi için ise, bu bir ölüm sebebidir. Evet, Savaştan sonra, şehir 4 bölgeye ayrılır. İnere Stant: Amerikalılar, Ruslar, İngilizler ve Fransızlardan oluşan bir gurubun yönetimine bırakılır.
1955 yılında, Viyana şehrinin tarafsızlığı onaylanır. Şehirde: Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumu ve OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) kurulur.
1995 yılında, Avusturya, Avrupa Birliğine girer. Şehir, böylece, bir kez daha Avrupa’da aktif rol oynamaya başlar.