Bali Lombok Adası

Bali Lombok Adası

Lombok adası: açık havalarda, Bali adasından görülebilecek kadar yakındır. Burası: geleceğin Bali’si olarak lanse edilmektedir. Fakat: buranın doğal manzarası, insanları, kültürleri ve dinleri tamamen farklıdır. Yağış miktarı daha azdır ve adanın büyük kısmı sıcaktan kavrulur. Sonuç olarak buraya gitmek için uygun bir mevsim belirlemek şarttır. Kurak aylar: Ağustos-Eylül ve Kasım-Şubat ayları arasıdır. Ekim-Mart arasındaki dönem ise, ıslak yani yağışlı olarak geçer.

Bali Lombok Adası

Evet, buraya ulaşmak için, feribot ile, birkaç saatlik yolculuk yapmanız gerekir.

Lombok adası: kuzey-güney yönünde: 70 km. dir. Çaprazlamasına da yine 70 km. dir. Üzerindeki tek büyük yükselti, yani dağ “Gunung Rinjani” dir. Bu dağ: Endonezya ülkesinin, ikinci en yüksek dağıdır. Adanın kuzey yarısına hakimdir. Ada halkının çoğunluğu: doğudan batıya uzanan ve kuru mevsimde güneşten kavrulan ovada yaşarlar. Adanın en güney kısmı, tamamen kuraktır. Burada, fundalıklarla kaplı tepeler ve aşınmış vadiler bulunur.

Bali Lombok Adası

Tarihi geçmişe bakarsak, Lombok adasının: uzun yıllar önce, Asya anakarasından çıkarak Cava ve Bali üzerinden gelen bir halk olan “Sasaklar”ın toprakları olduğu görülür. Sasaklar: özellikle canlılarda olduğu gibi, cansız varlıklarda da ruh olduğuna inanırlar. Ancak, adada İslamiyet yayıldıkça, ada halkı, eski inanışlarını terk etmiştir. Günümüzde ada halkının çoğunluğu Müslümandır. Burayı ziyaret ederseniz: birçok egzotik köy camisi ve sayıları gün geçtikçe artan çarşaflı ve türbanlı kadınları görebilirsiniz.

Bugün: çoğunlukla Lombok adasının batısında yaşayan Balililer, ticaret ve turizmde söz sahibidirler.

Bali Lombok Adası

LOMBOK ADASINDA GEZİLECEK YERLER

Adada, dikkate değer mimari yapı bulunmamaktadır. Adada görebilecekleriniz: rahat köy ortamında, mandaların ve ineklerin görüntüleri, tavuklar ve civcivler, yelkenlilerle dolu deniz manzaralarıdır.

Çoğu ada ziyaretçisi “Senggiga Plajı” kıyısındaki otellerde konaklarlar. Fakat, daha güneyde “Gili Adaları” bölgesinde de şınolkerli dalışlar yapılabilir.

Bazı köyler: sepetçilik, dokumacılık, çömlekçilik ve oymacılık gibi geleneksel sanatlarla uğraşırlar. Bunların, bazıları yol kıyılarına tezgahlar kurarak, ürettikleri ürünleri satarlar.

Bali Lombok Adası

Ampenan, Mataram ve Cakranegara

Lombok adasının yönetim merkezi “Mataram” şehridir. Mataram şehrinin kuzey kesiminde “Selaparang Havaalanı” bulunmaktadır ve uçaklar buraya inerler. Bali adasından gelen feribotlar ise, 10 km. güneydeki “Lembar” a yanaşırlar. Bali adasındaki “Benoa Limanı”ndan kalkan feribotlar, Lombok adasında “Gilli Adaları” yakınındaki “Bangsal” a gelirler.

Mataram ve Ampenan: günümüzde birleşerek, geniş bir alana yayılan bir şehir oluşturmuşlardır. Burada, günümüzde 500 bin insan yaşamaktadır. Uzun ve geniş bir bulvar üzerinde, devlet kurumları sıralanır.

Ampenan şehrinin liman bölgesi ise, harap olmuş durumdadır. Fakat, eski şehrin dar sokakları daha canlıdır. Buradaki halkın büyük kısmı, Arap tüccarların soyundan gelirler. Camiler ve minarelerden, ezan okuyan müezzinlerin sesleri duyulur. Bir dizi antika dükkanında; tozlu hurda yığınları arasında, tuhaf ve ilginç bir şeyler bulup satın almak mümkündür.

Nusa Tenggara Barat Museum

Merkezin güneyindedir. Bu müzede, adanın eşsiz ve değişken ekolojisinin yanı sıra, kültürü hakkında da fikir sahibi olabileceğiniz objeleri görebilirsiniz.

Bali Lombok Adası

Sumba köyü

Burası, kuru ve dalgalı adanın en zengin aşiret kültürü olan köyüdür. Adanın bu en yoksul ama en büyüleyici köyünde, sazdan evler, devasa oyma anıt mezarlar görülür. Burası, aynı zamanda, Endonezya’nın önde gelen “at yetiştiriciliği” yapılan bölgesidir. Atlar, engebeli bölgelerde taşıyıcı olarak kullanılırlar. Ayrıca, yine atlar, bölgede zenginlik ve statü simgesidir. Aşiret dedim ya, bölgedeki aşiretler arasında bazen çatışmalar çıkıyor, son çatışmanın 1998 yılında çıktığı söyleniyor.

Bali Lombok Adası

Mataram

Burada: Endonezya ülkesinde, her yönetim merkezinde bulunan birçok devlet dairesi görebilirsiniz. Ayrıca: ağaçlıklı, konutlara ayrılmış sokaklarda zengin evler bulunur. Adanın idari merkezidir. Genellikle “Cakra” diye kısaltılır.

Cakranegara

Bu şehir, Bali Racalarının sarayının çevresinde büyümüştür. Günümüzde, Lombok adasının ticari merkezidir.

Bali Lombok Adası

Mayura Su Sarayı

Burası, 1744 tarihinde inşa edilmiştir. Eskiden: toplantı salonu ve mahkeme olarak kullanılan bina: bir gölün ortasındadır. Buraya ulaşmak için, eski topların bulunduğu bir köprüden geçmek gerekir. Öte yandan, burası, Balililerin, 1894 yılında, Hollandalılara karşı zafer kazandıkları yer olarak önem kazanmaktadır. Ancak, bu zafer, yalnızca birkaç hafta sürmüş ve Hollandalılar, bütün adayı ele geçirmişlerdir.

Bali Lombok Adası

Pura Meru

Adadaki en büyük tapınaktır. 1720 yılında inşa edilmiştir. Tapınak binasının dış avlusunda, muazzam büyüklükteki ahşap davullar, Hindu cemaatinin festivallerinde ve merasimlerinde, cemaati çağırmak için kullanılır.

Kuta Beach

Burası, engebeli tepeler arasında yükselen, beyaz kum ve turkuaz deniziyle muhteşem bir bölgedir. Dalga sörfü yapmak için, dünya standartlarında en iyi yerlerden biri olduğu söylenir. Dalgalı dense de, bazı yerlerde sakin söyler bulunmaktadır. Her yıl “Şubat veya Mart” ayında, burada “Nyale Balıkçılık Festivali” düzenlenir. Ayrıca, Ağustos ayında da burası hareketlenir ve bu ayların dışında, bölge gayet sessiz ve sakindir. Turizm dışında, buranın geçim kaynağı olarak, kozmetik sanayinde kullanılan “deniz yosunu” önem kazanır.

Bali Lombok Adası

Senggigi Plajı ve Gili Adaları

Burası: Batubolong’un kuzeyindedir. Buradaki 10 km. lik sahil şeridi boyunca, her türlü konaklama tesisi bulunur. Lombok adasının başlıca plaj bölgesidir. Plaj eğimlidir ve mercan kayaları, çoğu yerde yüzeye kadar çıkar. Bu yüzden, burada denize girmeye niyetlenirseniz, lastik deniz ayakkabısı giymeniz önerilir. İnce kumlu plajlarda, özellikle güneş batarken kan kırmızısı gün batımını seyredebilirsiniz. Deniz karardığında ise, bu kez, balıkçı teknelerinin, parlak fenerleriyle gece gökyüzüne karşı, denizde parıldayan görüntülerini görebilirsiniz.

Gili Adalarına gitmek için: Bangsal bölgesine gitmeniz gerekir. Adalara gitmek için 15-20 kişilik tekneleri kullanmanız gerekir. Buradan, 3 km. uzaklıktaki “Gili Air” adasına gidebilirsiniz. “Gili Meno” adası ise, 8 km. uzaklıktadır. Bu adanın uzunluğu 2.5 km. dir ve en büyük adadır.

Gili Adalarının

Sakinliği ve parıldayan suları ünlüdür. Adalarda: şınolkerle veya tüple dalış yapabilirsiniz. Adalarda, birkaç küçük otel ve bungalov tarzı konaklama yerleri bulunuyor. Ayrıca, birkaç küçük dükkan da bulabilirsiniz. Bu arada: hani olura, adalar arasında sakın yüzmeye kalkmayın çünkü güçlü akıntılar olduğu ve daha önce bunu deneyenlerin öldüğü söyleniyor. Ayrıca: rüzgar olduğunda, denizde “denizanaları” oluyor, bu konuda antipatisi olanlar dikkat. Son bir not: her ne kadar pek fazla olmasa da, adaların özellikle sakin yerlerinde, yabancı bazı kadınlara cinsel tacizlerde bulunulduğu ve hatta bazen bu olayın ileri boyutlara taşındığı söyleniyor, bu yüzden, özellikle yalnız bayan gezginlerin, adanın sakin ve karanlık yerlerine gitmemeleri önerilmektedir.

Arjantin Buenos Aires Ne yenir

Arjantin Buenos Aires Ne yenir

Buenos Aires şehri: İtalyan ve İspanyol göçmenlerin katkısı sonucunda ayrıntılı bir mutfak kültürüne sahiptir. Ayrıca: Arjantinliler sığır etinin mükemmel ızgarası ile ün yapmışlardır. Bu yüzden iyi bir kızartma yemeyi mutlaka düşünmelisiniz.

Şehirde: “San Telmo” ve Las Payet” yerli halk ve turistler tarafından en çok tercih edilen restoranların bulunduğu bölgelerdir.

Şehirde otantik bir yemek düşünürseniz Palermo Vieje denilen yeri veya Congreso’ya yakın Avenida de Mayo Parillas denilen yeri veya Sal Telmo bölgesindeki İspanyol restoranlarını tercih etmelisiniz. Puerto Modero’da limanda, deniz arkasında şehrin silüetini izleyerek özellikle gün batımında yemek harikadır.

Puerto Modero’da “Kadınlar köprüsü” özellikle romantizm arayanlar için uygun restoranların bulunduğu yerdir.

Arjantin Buenos Aires Ne yenir;

 

Parilla restoranı

Parilla: özel bir ızgarada pişirilmiş et anlamına gelmektedir.

“Pampas” yani Buenos Aires Eyaletinin de içinde bulunduğu geniş ve verimli topraklarda bulunan sığır çiftlikleri: et seven şehirliler için büyük nimettir. Parilla restoranları: şehirlilerin günlük yaşamlarının bir parçasıdır.

Bu restoranlarda: kesilen hayvanın her yeri servis ediliyor. Örneğin: “morcilla” denilen ve kandan yapılmış sosisler, mutlaka yenilen yöresel lezzetlerdendir. Burayı ziyaret ettiğinizde, sipariş verdiğinizde, önünüze büyükçe bir servis tabağı getiriliyor.

İlk serviste: beyin, dalak, böbrek, yürek ve kan sosisi bulunuyor. Ancak: daha sonra esas et yemekleri, yani muhteşem lezzetler servis ediliyor. Hatta: bunlar size ilk anda fazla gelebilir, ancak burada bir özellik daha var. Servis ettiklerinizden yiyemediklerinizi, paketliyorlar ve ayrılırken size veriyorlar.

Evet bu lokantalarda yiyeceğiniz etlerin lezzetini başka yerde bulma imkanınız yoktur.

 

Palermo

Bu büyük mahalle şehrin en önemli gastronomi merkezidir. İsim: Londra ve New York şehirlerindeki “SoHo” semtlerini anımsatmaktadır. Aslında bir moda bölgesi olmasına rağmen, burada birçok restoran da bulunmaktadır ve bu restoranlar, mahallede 1990’ların başında yerleşmeye başlamışlardır. Bölgenin en önemli restoranları: Soul Kafe, Le Fonda del Polo, Novecento ve Lupita’dır.

 

Puerto Madero

1930 yılında oluşturulan, şehrin İngiliz modeli eski limanı terk edildikten sonra, konut ve gastronomi merkezi haline dönüştürülmüştür. Geniş alanlarda ilginç mevcut mimari kullanılarak ilginç restoranlar yapılmıştır.

 

Recoleta

Şehrin ilk ve en eski gastronomi merkezidir. 1970’lerde burası çok ihtişamlı imiş, günümüzde de tüm milletlerden yabancı ziyaretçilerin uğrak yeri olan “La Biela” gibi kurumları barındırmaktadır.

 

San Telmo

Buenos Aires şehrinin en eski mahallelerinden birisidir. Burada sokaklarda yürürken antik binaların ihtişamına bayılacaksınız. 1871 yılında sarı humma salgını nedeniyle, aileler daha kuzeye taşınmışlardır. Ancak son yıllarda bölge eski ihtişamını kazanmıştır. Burada günümüzde yaklaşık 150 restoran bulunmaktadır.

 

NE İÇİLİR

Şehirde “mate” denilen bir çay cinsi çok meşhur. Ayrıca elbette kahve. Kahve içmek burada bir sanat gibi görülüyor. Özellikle şehirliler kendileri için sert kahve siparişi veriyorlar.
En geleneksel kahve cinsi “cordato” (süt damlatılmış ekspresso) deniliyor. Şehirlilere göre bir kafede bunu içerseniz şehrin en önemli yerel içkisini tatmış olursunuz.

Şehirde çok miktarda kafe bulunuyor. Ancak, günün hangi saatinde giderseniz gidin, bu kafelerin dolu olduğunu göreceksiniz. Çünkü: Amerikalılar gibi, bir yerden bir yere giderken, elde plastik bardaklarla kahve içmek, Arjantinliler için pek uygun bir alışkanlık değildir.

Çünkü, Buenos Aires’liler, kahveyi oturarak ve yavaş yavaş içmeyi tercih ediyorlar. Öte yandan: kafeler, şehrin ekonomik ve politik yaşamında çok etkindir.

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside

İngiltere Londra Tate Gallery Of Modern Art At Bankside;

Bankside.48 Hopton Street.SE1 adresindedir. Giriş ücretsizdir. Pazar-Perşembe arasındaki günlerde, saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Londra şehrinin en heyecan verici galerilerinden biri olan Eski Bankside güç istasyonundaki “Tate Modern” nehre doğru bakıldığında City’nin hemen karşısındadır.

Tate: ilk olarak 1897 yılında ziyarete kapılarını açtığında, İngiliz sanatının küçük bir koleksiyonu sergileniyordu.

Günümüzde ise, Tate: dört büyük sitede ve ulusal koleksiyonda 1500 den fazla koleksiyon ve uluslar arası modern ve çağdaş sanata ait 70.000 civarında yapıt sergilemektedir. Evet: Tate: günümüzde: Tate Modern, Tate Britain ve St Ives galerileriyle genişlemeye devam etmektedir.

Peki “Tate” ismi nereden gelmektedir? 1889 yılında Henry Tate: bir şeker tüccarı olarak büyük bir servet yapmıştır. Bu sanayici kendine ait sanat koleksiyonunu: İngiliz milletine sunmuştur.

Müzenin koleksiyonu 18.yüzyıl koleksiyoncusu Sir Hans Stean’ın kişisel hazinesi ile başlar. Kendisi hayatı boyuncu 71.000 obje toplamıştır. British Museum, Stean koleksiyonuna 1763 yılında devlete bağışladığında başlamıştır.

Büyük sergilere uygun bir büyüklüğe sahip olan müzenin 88 galerisinde, Tate’in uluslar arası çağdaş sanat koleksiyonundan eserler sergilenir.

Dali, Picasso, Matisse, Rothko ve Warhall gibi modernlerin yanı sıra: ünlü çağdaş sanatçıların eserlerine de yer verilir. Koleksiyonlar dönüşümlü olarak sergilenir.

Galerinin düzenlediği rehberli turlar, konuşmalar, konserler ve aile etkinlikleri gibi organizasyonları kontrol edin.

Koleksiyondan seçilen her ay farklı bir tablo, her gün yapılan on dakikalık ücretsiz konuşmanın odak noktası olur. Cuma akşamları kapılar 21.00’e kadar açık kalır.

Ana giriş: alt kattaki devasa Türbin Salonu üzerindendir. Giriş katından, 2.kattaki kafeden veya Millennium Bridge’de de galeriye girebilirsiniz.

1.katta: danışma ve ana hediyelik eşya mağazası bulunur.

2.katta: bahçelere bakan kafe bulunur. Self servistir.

3.ve 5.katta: ana temalı galeriler (düşünce, nesneler, akışın halleri konulu) bulunur.

4.katta: geçici sergiler düzenlenir. Burada ayrıca nehir manzarasına hakim Espresse Bar bulunur.

6.katta: garson hizmeti bulunan bir restoran vardır.

7.katta: Thames’in güzel manzaralarını sunan bir restoran bulunur. Bu restoranın manzarasına doyum olmaz. Eğer yemek siparişi vermek istemeseniz, önünüzde uzanan manzaranın tadını çıkarırken bir kahve veya içkinizi içebilirsiniz.

Londra’daki galerileri pek çoğunda olduğu gibi, koleksiyonlar geçici mekanlara ya da başka koleksiyonlara götürülebilmekte, restorasyon dolayısıyla sergiden kaldırılabilmektedirler.

Türübin salonundaki kitapçı: bulundurduğu on binin üzerinde ciltle, şehrin en kapsamlı sanat kitapevidir.
Günlük etkinlikler, sinema ve video gösterimleri, konuşmalar ve turlar ile ilgili ayrıntılar: ana salonda duyurulur.

 

Mutlaka görmenizi önereceğim eserler

 

 

1.Salyangoz

1953 tarihli bu kesit, Henri Matisse’nin (1869-1954) son çalışmalarından biridir. Kağıt spiraller salyangozun kabuğunu temsil etmektedirler.

 

2.Akrobat ve Yardımcısı

Fernand Leger’in 1948 yılında tamamladığı bu resmin merkezindeki obje: enerjinin bir simgesi gibidir. Fransız ressam: eserlerinde çarpıcı renkleri ve anıtsal biçimleri tercih etmiştir.

 

3.Üç Dansçı

20.yüzyılın baş sanatçılarından Pablo Picasso (1881-1973), sanatın sınırlarını zorladığı resim tekniğiyle öne çıkar. Sanat yaşamında dönüm noktası olan “Üç Dansçı” aynı zamanda Picasso’nun yeni döneminin habercisidir.

 

4.Kahve

Pierre Bonnard (1867-1947) genellikle masa başında oturanları ve yemek sohbetlerini resmetmiştir. 1915 tarihli kanvasta, sanatçının karısı Marthe, yanında sevgili köpeğiyle birlikte kahve içerken görülmektedirler.

 

5.İntihar

George Grosz (1893-1959) eseri, sanatçının I. Dünya Savaşından sonra Alman toplumunda yaşadığı hayal kırıklığını da yansıtır.

 

6.Balık

Constantin Brancusi’nin (1876-1957) balığı: 1926 yılından kalmadır. Ahşap bir ayaklığın üzerinde parlak bir disk, onun üzerinde de bronz “balık” yer alır. Brancusi soyutladığı formlarla yaşamın özünü yakalamayı başarmış bir sanatçıdır.

 

7.Uzamsal Kavram “Bekleyiş”

İtalyan-Arjantin kökenli Lucio Fontana (1899-1968) kanvaslarını kesmeye 1959 yılında başlamıştır. Bu kesiklerin ön çalışması çok uzun bir zaman alsa da, bunların kısacık bir zaman diliminde uygulandığı bellidir.

Uzamsal Kavram “Bekleyiş”te izleyiciyi tehdit edermiş gibi görünen kesik, enerji dolu bir patlamayı yansıtarak tuvalden dışarı uzanır aynı zamanda.

 

Sürrealist Manzaralar

3.Katta sürrealizm, Salvador Dali ve Rene Magritte gibi büyük ustaların eserleri tarafından temsil edilir.

Rene Magritte (1898-1967) “Pervasız uykucu” isimli resmi, 1928 yılında, Freudcu sembolizmle Sürrealizmin öne çıktığı bir dönemde yapmıştır. Karanlık gökyüzünün üstünde kendi köşesine çekilmiş bir adam, sanki düşlerinde aşağıdaki sıradan nesneleri görüyormuş gibidir.

Dali’nin “Mountain Lake” (Dağ Gölü) ve George de Chirico’nun “The Melancholy of Departure” (Ayrılığın Melankolisi) eserlerini kaçırmayın.

Ayrıca, yanında Pablo Picasso’nun sürrealizmden etkilenen “Head of a Women” (Kadın Kafası) eserini bulabilirsiniz.

 

Monet’in Etkisi

Claude Monet’in son tablolarındaki ışık ve atmosfer ruhu bazı abstrakt ekspresyonistleri etkilemiştir. Onun “Water-Lilies” (Nilüferler) tablosu suya vuran ışığın yarı abstrakt bir çalışmasıdır ve Mark Rothko’nun parlak sarı tonlu “Untitled circa 1950-1952” (Başlıksız 1950-1952 arasında) eserinin yanında asılıdır.

Jackson Pollock’un damla tablosu “Summertime: Number 9A” (Yaz vakti. No.9) eseri de yanındadır.

Amerikalı Jackson Pollock (1912-1956) Action Painting’in öncülerindendi. Pollock boyayı yere koyduğu devasa kanvasların üzerine “akıtarak” ürettiği resimlerin ilkini 1947 yılında yapmıştı. Summertime No.9A 1948 yılı yapımıdır.

 

Rothko Odası

3. katta ayrıca Mark Rothko tarafından Tate’e bağışlanan bir gurup tabloyu görebilirsiniz. Kısık ışıklı ufak bir odada sergilenen eserlerin yanardöner yüzeyleri meditasyona uygun bir atmosfer yaratmaktadır.

 

Ustanın Yüzü

Eksperesyonist başyapıtların arasında Andre Derain’in cesur fırça darbeleri ve doğal olmayan renkleri kullanarak yaptığı “Portrait of Henri Matisse” (Henri Matisse’nin Portresi) tablosunu görebilirsiniz.

 

Kübizm

4.katta Pablo Picasso’nun “Bust of a Woman” (Kadın Büstü) ve Georges Braque’un “Bottle and Fishes” (Şişe ve Balıklar) eserleri 20.yüzyıl hareketlerinin öncülerine iyi örneklerdir.

Kübist kolajlar pop sanat olgusunu etkilemiştir ve Roy Lichtenstein’in “Whaam” eseri, bunun en ünlü örneğidir.

Roy Lichtenstein (1923-1997), 1963 tarihli resimde, 1962 yılında yayınlanan “All American Men of War” çizgi romanından esinlenmiştir. Sanatçı: ilanlar ve reklamlar gibi kişisel mesaj taşımayan güçlü sahnelerden de etkilenmiştir.

 

William Blake

Tate Britian vizyonu geniş olan bu 18. yüzyıl sanatçı ve şairinin pek çok eserine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca: kendi şiirlerinin yanı sıra, Dante ve Milton gibi başkalarınınkini de tanımlamıştır.

Blake’in bilimsel mantığa saldırdığı harika bilim adamlarının karanlıkla yüzleştiği “Newton” adlı eserini kaçırmayın. “Songs of İnnocence and of Experience” kitabından, “Tyger” gibi şiirler orijinal, resimlendirilmiş bir biçimde sergilenmektedir.

 

Işık ve Atmosferin Uzmanları

Clore Wing bölümü: J.M.W. Turner’a adanmıştır. Yağlı boya ve sulu boya tabloları ile çizimlerini sergiler. “Sunrise with Sea Monsters” (1845 civarı) gibi son dönem tabloları görün, bu tablolar parlak ışıkta çeşitli formlar yaratırlar. Turner’in deneyimlerini baskı resim ve sulu boya gibi sergiler takip eder.

 

19.Yüzyıl Avant-Garde

Dante Gabriel Rossetti, William Holman Hunt ve John Everett Millais gibi Raphael öncesi dönemin ressamları resimlerini yoğun renkler ve bol doğal detaylar kullanarak canlandırmak istemişlerdir. Millais’in “Ophelia” sı gibi edebiyat ve mitolojik konuları resmetmişlerdir. Bu tablo “Shekespeare”in bir kadın kahramanının boğulmasını konu almaktadır ve sevilen eserlerden biridir.

 

Barıştan Savaşa

1930’lu yıllardan itibaren I. Dünya Savaşı öncesi dönemi sergileyen bölümde John Singer’in harika “Carnation, Life, Lite, Rose” tablosu, Mark Gettler’in I. Dünya Savaşının korkusunu canlandırdığı “Meery-Go-Round” eseri ve Bacon’un 1944 yılında yapılan kırık formlu “Three Stadies for Figures at the Base of a Crucfision” tablosu ile zıtlık oluşturur.

 

Britart

Tate Britain’in modern sanat eserleri arasında 1980’li yıllarda ortaya çıkan Damien Hirst ve Sarah Lucas gibi genç İngiliz sanatçıların ve daha yaşlı Gilbert &Cierte’nin “Red Morning Trouble” (1977) gibi nehri farklı başık açılarından gösteren fotoğraflar vardır.