Ürdün Petra

Ürdün Petra

 

Petra kelimesi: Yunancada “taş” veya “kaya” anlamına gelir. 6 Aralık 1985 tarihinde, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.

7 Temmuz 2007 tarihinde ise, “Dünyanın 7 Harikasından biri” olarak seçilmiştir.

Özellikle “İndiana Johannes” film serilerinin burada çekilmiş olması, insanların, burayı tanımasında büyük katkı sağlamıştır.

Evet: 14’ncü yüzyılda terk edildikten sonra, 400 yıl boyunca toprak altında kalan ve bulunan bu kayıp şehir: egzotik ortamını hala sürdürmeye devam etmektedir.

Ürdün Petra

ÜRDÜN ULAŞIM

İstanbul-Ürdün/Amman kenti havaalanı arasındaki uçuş uzaklığı: yaklaşık 2 saat 10 dakika kadar sürmektedir. Amman şehrinde: “Kraliyet Alia Havaalanına” inilmektedir.

YERİ

Ürdün’deki (Jordan) Lut gölünün, 50 km. güneyinde, günümüzdeki “Umman” topraklarının, güneybatısındadır. Yani: Lut gölü ile Akabe körfezi arasında kalmaktadır. Ürdün şehrinin, 262 km. güneyindedir. Amman’ın ise, 133 km. kuzeyindedir.

ULAŞIM

Petra şehrine ulaşım için: öncelikle uçakla “Amman” şehrine inmeniz ve daha sonra: karayolu ile: Maan şehrine ulaşmanız ve oradan Petra şehrine geçmeniz gerekir.

Amman şehrinden, Petra şehrine ulaşmak için: çöl karayolunu tercih ederseniz 5 saatlik bir araba yolculuğu, diğer yolu tercih ederseniz 3 saatlik bir araba yolculuğu yapmanız gerekir.

Kahverengi tabelalar, turistler için yolu belirlemektedir. Taksi ile gitmek isterseniz: Amman şehrinden bir taksi kiralayabilirsiniz. Ücret yaklaşık 50 Ürdün Dinarı olacaktır. Ancak, sürücü ile daha uygun bir fiyata anlaşabilirsiniz.

Ürdün Petra

PETRA GİRİŞİ

Buraya giriş için tek bir yer vardır. Bu giriş yeri: genişliği yalnızca birkaç metreye kadar ulaşan: “siq” yani “yarık” denilen yerden girilir. Burası: kayaların içinde, karanlık ve dolambaçlı bir çatlaktır.

Bu geçidin tam olarak uzunluğu: 1 km. civarındadır ve renkli kumtaşı kayalıkların içinde, kıvrılarak geçen dar bir geçittir.

Hatta: bu geçidin kayalık duvarları üzerine, çok sayıda, küçük Nabatean mezarı yapılmıştır. Ayrıca: şehre ilk içme suyunu taşıyan kil borulardan oluşan kanallar da, buradan geçmektedir.

PETRA GENEL

Çölün bu gizemli yerinde, 1000 civarında anıt bulunmaktadır. Bir zamanlar: burada: çeşmeler, bahçeler ve sürekli su kaynakları bulunuyormuş. Siteyi gezmek için: 3 veya 4 günlük bir zaman ayırmanız gerekir.

Özellikle: buranın genellikle ve hep kalabalık olduğunu kabullenin, yani burada dünyanın dört bir yanından insanlar ve hatta yoğun kalabalıklar görmeniz kesindir.

Ürdün Petra

Antik şehri gezmek için: en iyi zaman: sabah erken veya öğleden sonra geç saatlerdir. Özellikle, girişteki “siq” bölümünü, yürüyerek geçmenizi öneririm. 1 km. uzunluğundaki bu bölüm mutlaka yürünmelidir.

Şehir içinde ise: at arabası veya eşek veya at kiralayabilirsiniz. Ancak, bu at arabaları derme-çatma yapılmış ve genellikle, fazla yolcu alınıyor, yani 4 kişilik yere, 6-7 kişi biniyor ve yolculuk ızdırap haline geliyor.

Özellikle, tırmanış için eşek tercih edilmektedir. Çünkü, bazı yerler oldukça dik tırmanma gerektirebilir.

Özellikle: Al-Deira yolu, yaklaşık 800 adımdır ve muhtemelen 1 saatlik bir yürüyüş yapmanız gerekir. Kurban yeri ise: yine 1000 adım civarında ve yaklaşık 40-45 dakikalık bir yürüyüş yapmanızı gerektirir. Siteye girmek için motorlu araçlara izin verilmiyor.

Ziyaret zamanı

Buranın kışın ziyaret edilmesi önerilmez. Çünkü: kışlar soğuk, yağmurlu ve rüzgarlıdır. Yaz aylarında da, özellikle akşamları serindir ve buna göre tedbir almanız uygundur.

Ayrıca: bulunduğunuz yerin bir İslam ülkesi olduğunu unutmamak ve buna göre giyinmekte yarar var. Yani: bayanların kolsuz giysiler, gerek erkek ve gerekse bayanların şort giymeleri önerilmez.

İkamet: Petra şehrini ziyaret etmek istediğinizde: şehrin yakınlarındaki: Wadi Mosa kasabasında bulunan otellerde kalabilirsiniz. Bu kasabada: ayrıca, yerel restoranlar ve Pizza-Hut gibi, dünya markası fast-food zinciri mağazaların şubeleri de bulunmaktadır. Oteller derseniz: her zevke ve bütçeye uygun, lüks oteller bulunmaktadır.

Petra antik şehri

Her gün: saat: 06.00-18.00 arasında ziyaret edilmektedir. Giriş ücretlidir. Ücretler: yetişkinler 16 dolar, öğrenci ve 12 yaş altı çocuklar:; 8.5 dolardır.

Giriş için: 3 günlük daha uygun fiyatlı bilet almanız da mümkündür. Örneğin: yetişkinler için, 1 günlük giriş 16 dolar iken, 3 günlük giriş ücreti: 23 dolardır.

Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

Bölgeden hediyelik eşya satın almak isterseniz: seramik, gümüş ve boncuk işi gibi el sanatı, yerel ürünlerden satın alabilirsiniz. Bunların satıldığı dükkanlar bulunuyor.

Musa Vadisinde, bir vakıf tarafından işletilen gümüş atölyesi bulunuyor. Burada: yerel Bedeviler tarafından yapılan gümüş takılar bulup satın alabilirsiniz.

Ancak, alışveriş için yanınızda mutlaka nakit bulundurmalısınız. Yani, kredi kartı kabul etmiyorlar, bilginiz olsun.

Son olarak, bu bölgede: diğer bir elişi ürünü: sedef kakma kutular var. Bunlar da bir hayli ilginçtir.

Alışveriş yaparken, mutlaka pazarlık yapın. Bu konuda bilgisi olanlar hatırlayabilirler, özellikle İslam dünyasında pazarlık normal kabul edilir. Siz de, buradan alışveriş yaparken, size teklif edilen fiyatın, en az üçte birlik bölümünü düşürmelisiniz.

Petra konusunda

Turistler için yapılan bir etkinlikten de söz etmek istiyorum. Bunun adı: “Petra by night”. Bu ekstra tur için bilet aldığınızda: gurup, saat: 20.00 civarında, Petra şehrinin giriş kapısında toplanıyor ve saat: 22 civarında kapılar açılıyor ve toplananlar: mum ışığı eşliğinde, yaklaşık 1 km. lik yolu yürüyerek geçiyorlar ve hazine denilen yapının önünde bu hızlı yürüyüş tamamlanıyor.

Bu hazine denilen yapının önünde: yerlere serili kilimler üzerinde bir süre kekik çayı ikramı eşliğinde dinleniliyor ve ortamın gizemli havası yaşandıktan sonra, geri dönülüyor ve tur bitiyor. Bu tur, yaklaşık 30 dakika gidiş ve 30 dakika dönüş olmak üzere, muhtemelen 1 saat civarında sürüyor.

Denemenizi önerinim ama biraz yorulmayı göze almanız gerekiyor. Yani, şart değil, Petra şehrini gündüz görmeniz de yeterli gelecektir. Tercih sizin.

Ürdün Petra Tarihi

PETRA TARİHİ

Petra şehrinde yaşadığı bilinen ilk yerleşimciler: Edomitler’dir. Bunlar: Sami dilini konuşurlar ve İncil’de bunlar hakkında “Esau” nun torunları diye söz edilir.

Ancak, şehirdeki inanılmaz mimari, bunlar değil de, bunların ardılları olan “Nabateanlar” zamanında yapılmıştır. Nebatanlar: göçmen Araplardır. Ancak, MÖ.4’ncü yüzyılda, göçmenliği bırakıp, bölgenin çeşitli kısımlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Çünkü: şehir: Araplar-Asurlular-Mısırlılar-Yunanlılar-Romalılar arasında kullanılan bir ticaret yolu üzerindedir. Bu yüzden, şehir, ayrıcalıklı bir konum kazanmış ve gelişmiştir.

Dolayısı ile, ticaret yolunu ele geçiren Nebatanlar: kısa zamanda zengin olurlar ve Petra şehrini hızla geliştirirler. Şehir, dönemin baharat ticaretinin merkezi haline gelir. Bu ticaretten kazanılan gelir: şehirde sürekli yeni yapılar yapılmasına sebep olur.

Özellikle

Şehirleri, sıcaktan kavrulan bir çölün kıyısında olduğu için, su ihtiyacını karşılamak için, son derece gelişmiş barajlar inşa ederler.

Ayrıca: su depolama ve sulama sistemleri geliştirirler. Ancak, Nebatanların bu zenginliği, komşularını rahatsız eder ve MÖ.4’ncü yüzyılın sonlarında, Selefki kralı Antigonus, şehre saldırmaya başlar.

Bu saldırıların ardı arkası kesilmez ve MÖ.64-63 yıllarında, Petra şehri Romalı general Pompey tarafından işgal edilir.

Ancak, bu işgale rağmen, Petra şehri, Roma döneminde de gelişimini sürdürür. Şehre, Roma döneminde, büyük bir tiyatro ve sıra sıra sütunlar dizili büyük bir cadde ve şehrin girişindeki “siq” çatlığı boyunca uzanan bir “Zafer kemeri” yapılır.

Hatta: yine aynı dönemde, şehrin nüfusunun: 20-30 binli rakamlara ulaştığı söylenir.

Şöyle ki: Petra şehrinin zenginliğinin en büyük kaynağı olan ticaret yolu, tarihi süreç içinde, yolunu değiştirince, şehrin önemi gitgide azalmaya başlar.

4’ncü yüzyılda: şehirde, Bizans egemenliği görülür. 363 yılında ise, büyük bir deprem, şehre büyük zarar verir. Yüzyıllardır şehirde yaşayan Nebatanlar, bu deprem üzerine, şehri terk ederler.

Ancak, yine de şehrin tamamen terk edilmesi konusunda, net bilgiler mevcut değildir. Çünkü: şehir, aniden terk edilmemiştir.

Bunun kanıtı: şehirde, herhangi bir değerli objenin bulunmamasına bağlanmaktadır, yani: şehir aniden değil de, planlı olarak terk edilmiştir.

551 yılında, şehirde, yine büyük bir deprem olur ve neredeyse tamamı yıkılır.

7’nci yüzyıla gelindiğinde ve şehir Müslüman Araplar tarafından ele geçirildiğinde, şehirde, neredeyse hiçbir şey bulunmamaktadır.

747 yılında, bir deprem daha olur ve şehrin yapısı tamamen değişir.

Bu deprem sonucu: şehir, 12’nci yüzyıla kadar ıssız kalır.

13’ncü yüzyılda, bölgeye gelen Haçlılar, şehirde küçük bir kale yaparak yerleşirler.

Ancak, onlar da kısa süre sonra şehri terk ederler ve Petra şehri: kum fırtınaları ve sellere teslim olarak, bulunmasına kadar geçen uzun yıllar boyunca toprağın altına gömülür.

PETRANIN BULUNMASI

1812 yılına gelindiğinde: İsviçreli gezgin kaşif Johann Ludwig, Arap yarımadasını tanımak maksadı ile, Müslüman bir tüccar kılığına girip bölgeyi dolaşırken, Petra şehrinin hemen dışındaki, küçük bir yerleşim yeri olan “Elji” ye yolu düşer.

Burada iken, şehirlilerin bazılarından, Musa vadisinin hemen yanındaki kayıp bir şehirden söz edildiğini duyar.

Bunun üzerine: bu kayıp şehirdeki bir ibadethanede kurban kesmek istediğini söyleyerek, kendisine bir rehber aramaya başlar. İki köylü: Petra şehrine girişi sağlayan “siq” geçidine kadar, kendisini götürürler.

Ludwig: büyük olasılıkla, bu esnada, Harun Peygamberin Tapınağının kalıntıları üzerinde kurban kesmiş ve bu esnada, çevresinde gördüğü bir kısım yerin haritasını çıkarmış ve buranın Petra olduğunu anılarına yazmıştır.

BARAJ VE SULAMA SİSTEMİ

Siq geçidinin girişinin sağ tarafında: bir baraj görülmektedir. Bu baraj: 2000 yıl önce, Nebateanlar tarafından yapılmış bir mühendislik harikasıdır.

Bugün olduğu gibi, binlerce yıldır, yoğun yağışlar olduğunda, Musa vadisinden, Siq geçidinin olduğu yere, sular akmaktadır.

Yağışlar iyice yoğunlaştığında ise, bu akan sular, Petra şehrini sular altında bırakmaktadır. Hatta, en son olarak, 1964 yılında, Petra şehri yine sular altında kalmıştır.

Bunun üzerine, yöre Hükümeti: Petra şehrini sellerden korumak için, bu suların aktığı yere baraj yapmaya karar veri. Bu barajın inşaatı sırasında ise, Nebateanlar’ın, muhtemelen MÖ.2’nci yüzyılda yaptıkları bir baraj kalıntısı ile karşılaşırlar.

Bu eski baraj: sel suyunun yönünü değiştiriyor ve suların, yine insanlar tarafından kullanılmasını sağlayacak: tünellerden geçerek, şehrin kuzeyindeki depolara yönelmesini sağlıyordu.

Ürdün Petra
Ürdün Petra
Ürdün Petra

PETRA ŞEHRİNDEKİ GEZİNTİ

Evet, 1 km. uzunluğundaki, uzun, soğuk ve karanlık ve bir tarafı dimdik yükselen kaya olan, dar siq geçidinden girdikten sonra: “Hazine” denilen yer ile karşılaşıyoruz.

Ürdün Petra  El-Khazneh-Hazine

EL-KHAZNEH-HAZİNE

Burası, şehirdeki Yunan ve Roma kültürünün izlerini taşıyan en önemli yapıdır. Özellikle, ön cephesi, güneş parladığında göz kamaştırmaktadır. Özellikle: sabah güneşinde, yapının ön cephesi: soluk gül rengini alır.

Tam olarak, ne zaman ve ne amaçla yapıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen, MÖ.1’nci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Buraya “Hazine” isminin verilmesinin sebebi: yapının en üst kısmında bir taş vazo bulunmakta olup, bir zamanlar bunun içinde bir firavun hazinesinin saklı bulunduğu efsanesinden kaynaklanmaktadır.

Bu hikayeye inanan Bedeviler: vazoyu vurup düşürerek, içindeki hazineyi ele geçirmek için, belli aralıklarla, vazoya ateş ediyorlarmış.
vazonun üzerinde, bugünde görülebilen birçok küçük delik, bu olayın bir kanıtıdır.

Hazine yapısının ön cephesi: sert kumtaşı kayalar oyulmak suretiyle oluşturulmuş ve günümüze kadar iyi korunmuştur. Bu ön cephede: etkileyici sütunlar, Nabatean tanrıları ile mitolojik karakterleri gösteren heykeller görülüyor.

Yapının yüksekliği: 40 metre ve genişliği: 27 metredir. Tam olarak, neden yapıldığı bilinmemektedir.

Ancak, bir kralın, arka bölümlerde bulunan mezarının anıtı olarak yapıldığı düşünülmektedir.

Bir diğer olasılık ise, buranın bir tapınak olduğudur. Ancak, hangi tanrı yada tanrılara adandığı konusunda bilgi bulunmamaktadır.

QASR AL-BİNT FİRAUN-DUSHARES TAPINAĞI- FİRAVUNUN KIZININ KALESİ

Burası, Petra şehrinde günümüze kadar ayakta kalabilmiş nadir yapılardan birisidir. MÖ.30 ile MS.40 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir. Nebateanlar’ın ana tanrısı “Dhushares” e adanmıştır. Şehirdeki kutsal yerlerin en önemlisidir. Sütunlu caddenin sonundadır.

Yapı: duvarcılık sanatı kullanılarak: sarı kumtaşından yapılmıştır ve yükseltilmiş bir platform üzerinde durmaktadır. Yapının duvarlarının yüksekliği: 23 metredir. Şehirdeki, en geniş ön cepheye sahip yapıdır.

Binanın iç kısmı: 3 odaya ayrılmıştır. Ortadaki oda: ibadethane olarak kullanılır.

Ürdün Petra Kanatlı Aslanlar Tapınağı

KANATLI ASLANLAR TAPINAĞI

Yapı: hemen, Dushares Tapınağının karşısındadır. Tapınak: İslamiyet öncesi, bolluk tanrıçası “Allat” adına adanmıştır. Lut gölü yazıtlarında: tapınak, Petra şehrindeki “Afrodit Tapınağı” olarak geçer.

Tapınak: MS.28 yılında yapılmış ve MS.363 yılındaki depremde yıkılana kadar kullanılmıştır.

Giriş yolunun her iki tarafında: işlenmiş 2 aslan figürü vardır. Tapınak yapısı: şehirdeki en önemli Nebatean yapısıdır ve Amerikalıların 20 yıllık bir arkeolojik araştırmaları ve kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Yapı: tek bir binadan oluşmaz. Yapının içinde: oturma salonları, ibadethaneler, atölyeler bulunmaktadır.

Yani, büyük bir ibadet merkezidir. Hatta, bu atölyelerden birinde, yöreyi ziyaret edenler için hediyelik eşyalar yapıldığı bilinmektedir.

Ürdün Petra El Deir Manastırı
Ürdün Petra
Ürdün Petra

 

EL DEİR MANASTIRI

Şehirdeki en büyük ve en dikkati çeken yapılardan birisidir. Yüksek bir dağlık kesimde: kayalara oyularak yapılmıştır. Yani, konumu harikadır.

Yapı: MS.76 ile 106 yılları arasında yapılmış olup, Bizans döneminde, MS.330 ile MS.1453 yılları arasında tapınak olarak kullanılmıştır.

Yapının genişliği: 50 metre ve yüksekliği: 45 metredir. Girişinin yüksekliği: 8 metredir.

Ürdün Petra Kraliyet Mezarları

KRALİYET MEZARLARI

Buraya, tiyatronun bulunduğu yerden bir merdiven ile inilir. Bu mezarlar: şehirde bulunan 500 civarındaki mezarın en etkileyici olanlarıdır. Dolayısı ile, Nabatean krallarına ait oldukları düşünülmektedir.

Ürdün Petra Semaverler Mezarı

SEMAVERLER MEZARI

Burası, muhtemelen MS.70 yıllarında yapılmıştır. Derin bir avlu ve her iki tarafında bulunan revaklardan oluşmaktadır. Mezar soyguncularının ulaşamaması için, cephede, mezarlar yüksek ve küçük mezar odaları şeklinde yapılmıştır.

Ürdün Petra Kurban Yeri

KURBAN YERİ

Tiyatro bölgesindedir. Buraya ulaşmak için, yarım saat süren bir tırmanış yapmanız gerekiyor. Muhteşem dağ manzarası görebileceğiniz tırmanma yolu, düz zirveye kadar uzanıyor. Dağın yüzeyi oyularak yapılmış, 2 adet, 7 metre yüksekliğinde kaya dikilitaş var.

Bunlar arasında: 30 metre var.

Bunlar: Nabateanlar’ın en önemli tanrıları olan “Dushara” ve eşi “Al-Uzza” adına yapılmışlardır.

Özellikle, kurban kesme yerleri, çok iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.

Ürdün Petra Harun Mezarı

HARUN MEZARI

Petra şehrini çevreleyen dağların en yüksek ve hakimi: Harun’un dağı (Cebel Harun) olarak bilinir.

Bu dağın yüksekliği: 1350 metredir. Dağın doruğu kutsal olarak bilinir ve kabul edilir.

Çünkü: burada, Musa peygamberin kardeşi Aaron’un gömülü bulunduğuna inanılır.

Bu yüzden, bu zirveye: 14’ncü yüzyılda: bir cami yapılmıştır ve caminin beyaz kubbesi, çevredeki birçok yerden görülür.

Yapı: Memluk sultanı tarafından yaptırılmıştır.

Kütahya Dumlupınar

Kütahya Dumlupınar

Bir süre önce: Kütahya ilinden ayrılarak, Afyonkarahisar iline bağlanmak için, ilçe halkı arasında referandum yapılmasına kadar ileri giden bir düşüncenin yaşandığı ilçe. Aynı zamanda: Kurtuluş Savaşımızın, en kritik anlarının yaşandığı ve binlerce şehidimizin kanı ile ıslanan bir yöre.

ULAŞIM

Kütahya, Uşak, İzmir kara yolu ve Afyon, Uşak, İzmir demir yolu üzerinde kuruludur. İlçenin il merkezine uzaklığı: 83 km. dir.  Dumlupınar-Afyon arası uzaklık: 65 km. Dumlupınar-Uşak arası uzaklık: 60 km. Dumlupınar-Ankara arası uzaklık: 312 km. Dumlupınar-İstanbul arası uzaklık: 471 km. dir.

TARİH

Yöredeki ilk yerleşim: Allıören Höyüğünün, ilk Tunç çağında, yerleşim yeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Yine, bu bölgede, Roma döneminden kalma, Nekropol alanları bulunmaktadır. “Dumlu” eski Türkçede “soğuk” anlamına gelmektedir. Dumlupınar: Soğuk pınar anlamına gelir.

Dumlupınar ilçesinin eski ismi: Dondupınar. Bunun dayanağı ise: bugünkü Merkez Camisinin bitişiğinde olan bir pınarın suyunun soğuk olması nedeniyle, eskiden beri, halk arasında, “dondupınar” olarak söylenen sözün, zamanla değişerek “Dumlupınar” adını almasından kaynaklandığı söylenir.

Selçuklu akıncı beylerinden, Cafer Gazi: Bizans üzerine akınlar yaparken, şehit  düşmüş ve şu andaki Dumlupınar şehitliğinin bulunduğu tepede gömülmüştür. Kaçak kazılar sırasında, bu mezar tahrip edilmiştir.

Takip eden tarihi süreçte ise: ilçe, sık sık düşman işgaline uğramış ve büyük yıkımlar yaşamıştır. II. İnönü savaşında, Refet Bele komutasındaki ordumuz, güney kanatta, Yunanlıları yener, ancak: Komutanlarının sözünü dinlemeyen ve galeyana gelen askerlerimiz, Yunanlıların peşleri sıra kovalamaya başlar ve bunun üzerine, Yunanlılarla, yeniden çatışmaya girilir ve bu sefer, bizim askerlerimiz yenilir.

Bunun üzerine: İngilizler, saldırı savaşı yapamadığımızı anlarlar. Daha sonra; Sakarya savaşı yapılır.

GENEL

İlin, güney doğu bölümündedir. Denizden yüksekliği 1222 metredir.

İklimsel olarak: yazları serin ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Özellikle, çok kar yağar. Gece ile gündüz arasındaki ısı farkı, oldukça fazladır.

Son yıllardaki iç göç dalgasından, Dumlupınar da fazlasıyla etkilenmiş olup, genç nüfusun büyük bölümü, büyük şehirlere göç etmiştir. 1970 Gediz depreminden sonra, ağırlıklı olarak başta Almanya olmak üzere, çok sayıda aile, çalışmak için Avrupa’ya gitmiştir.

Dumlupınar’ın: Kurtuluş Savaşımızda, çok büyük yeri ve önemi bulunmaktadır. Bu nedenle: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun, gelecek kuşaklara aktarılmasında, büyük önemi bulunmaktadır. İlçenin tamamına yakını: “Tarihi Sit Alanı” olarak tescil edilmiştir.

NE YENİR

Dumlupınar, yüksek bir yaylada kurulu olduğundan: peyniri çok meşhur ve harika güzelliktedir. Mutlaka, yayla peynirini tadın.

NE SATIN ALINIR

Çini ve seramik ürünleri, Dumlupınar Şehitliğindeki satış mağazasında satılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

Kütahya Dumlupınar Başkomutanlık Tarihi Milli Parkı

BAŞKOMUTANLIK TARİHİ MİLLİ PARKI

Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sonunda, 30 Ağustos 1922 tarihinde, Dumlupınar’da, Büyük Zafer elde edilmiştir. Aziz şehitlerimizin hatırasına: 26 Ağustos 1992 tarihinde, Büyük Taarruzun 70. yıl dönümünde, 137.000 şehidimizin anısına: Kurtuluş Savaşımızın geçtiği, Zafertepe, Çalköy ve Dumlupınar’daki bu topraklar üzerine: şehitlik, müze ve anıtlar yapılmıştır. Milli parktaki: bu anıt, müze ve şehitlikler şunlardır:

Zafertepe Çalköy’de: Zafer Anıtı (Başkumandan Meydan Savaşı komuta yeri), Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı, Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi Anıtı, Atatürk Anıtı.

Dumlupınar İlçesinde: Atatürk Evi Müzesi, Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi, Dumlupınar Şehitliği ve içinde: Mehmetçik Anıtı, Şehit Baba-Oğul Anıtı, Milisler Anıtı, Gazi Mustafa Kemal Paşa-İsmet Paşa-Fevzi Çakmak Paşa (Üç komutan) Anıtı bulunmaktadır.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

DUMLUPINAR ŞEHİTLİĞİ

Ankara-İzmir kara yoluna: 700 metre uzaklıktadır. Şehitlik; Dumlupınar ilçe merkezine ise, 1.5 km. uzaklıktadır.

Dumlupınar Meydan Muharebesi, büyük taarruzun en kanlı çarpışmasıdır. Bizim verdiğimiz 10 bin şehide karşılık, düşmanın kaybı 100 bin üzerindedir. Bir baş komutanın, komuta ettiği bir meydan muharebesi olarak, tarihte ilk ve tektir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Şehitlik inşaatında, Çanakkale şehitliğinde olduğu gibi, Kayseri taşı kullanılmıştır. Şehitlikte: 500 er ve erbaş ile, 100 subay için mezar taşı bulunmaktadır. Mezarlara, çevredeki kazılarda elde edilen şehit kemikleri gömülüdür. Şehit adları seçilirken, yurdun dört bir yanından temsilci bulunmasına özen gösterilmiştir.

Şehitliğin kapısından girince: mermer bir platform üzerinde ortada Atatürk, sağında Fevzi Çakmak, solunda ise İsmet İnönü; bunların üçünün bronzdan yapılmış heykelleri var.

Atatürk’ün boynunda dürbün, sol elinde ise bir baston var. Sağ elini, ileriye doğru uzatmış bir şekilde durmaktadır. Her üçü de, Kurtuluş Savaşında, giydikleri tarzda, askeri üniformalı olup, başlarında kalpak var.

Kurtuluş Savaşında savaşan Türk halkını temsil eden “Milis Anıtı”: mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, üçlü bir heykel gurubudur. Önde, ortada diğerlerine göre biraz daha ileriye çıkmış olan, genç bir milis, omzunda fişeklik ve sağ elinde tuttuğu bir tüfek ile canlandırılmıştır.

Sağında, biraz arkasında, kucağında çocuğu ile, genç bir kadın, Kurtuluş Savaşındaki çocuğunu, arkasına bağlayıp cepheye mermi taşıyan cefakar Türk kadınını sembolize ediyor. Sol tarafta ise, yine biraz geride, yaşlı, sakallı, başı kalpaklı, yarı asker giyimli, bir erkek sol kolunu ileriye doğru uzatarak, parmağıyla ileriyi işaret etmekte olup, Kurtuluş Savaşının, genç-yaşlı demeden, topyekun bir mücadele olduğunu gösterir.

Kütahya Dumlupınar Dumlupınar Şehitliği

Tepedeki Mehmetçik Anıtına giden merdiven basamaklarının sağında ise, bir trajediyi canlandıran “Şehit Baba-Oğul Anıtı” var. 1912 yılında, oğlu Mehmet 8 yaşında iken askere giden Çetmili Kara Ali Çavuş’un hikayesini anlatır. Balkan savaşına giden Ali Çavuş, sırasıyla: Galiçya, Hicaz, Yemen ve Kafkasya’da cepheden cepheye koşarak, 11 yıl, köyünden ve ailesinden uzak kalır.

Milli Mücadele başlayınca da doğu cephesinden Kurtuluş Savaşına koşar. Dumlupınar’da, Başkomutanlık Meydan Savaşında, 19 yaşındaki Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşır. Mehmet onbaşı, onun 11 yıl önce, köyünde bıraktığı oğludur.

Baba-Oğul’un sevinci kısa sürer, 31 Ağustos günü, Kara Ali Çavuş, oğlunun kolları arasında şehit olur. Oğlu Mehmet ise, 9 Eylül’de, İzmir’e giren birliğin başında şehit düşer. Bronzdan yapılmış, bu ikili heykel de, genç oğul şehit babasını kucağında taşımaktadır.

Anıtın altındaki mermer kitabede ise: bu hikaye anlatılmakta ve sonrada “Yüce kahramanları, minnet ve şükranla anıyoruz” denilmektedir.

Şehitliğin kapısından girince: tam karşıdaki mermer merdivenlerle çıkılan tepeciğin üzerinde mermer bir kaide üzerinde, bronzdan yapılmış, elinde süngüsü ile, bu savaşta şehit olan, isimleri bilinmeyen askerlerimizi temsil eden “Mehmetçik Anıtı” bulunmaktadır.

Şehitliğin giriş kapısı ile Mehmetçik Anıtına çıkan merdivenlerin arasındaki geniş çimenlik sahada, isimleri tespit edilebilen şehitlerimizin mermerden yapılmış, sembolik mezarları bulunmaktadır.

Her yıl 7000 kişinin ziyaret ettiği bu mekanda, şehitleri anma töreni, büyük bir vatandaş topluluğu ile düzenleniyor. Özellikle: 26-30 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen Zafer Haftasında, yoğun kalabalıklar geliyor.

Kütahya Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

KURTULUŞ SAVAŞI MÜZESİ

1997 yılında hizmete açılmıştır. İlçe merkezinde, 2 katlı bir binadadır. Müzede: Kurtuluş Savaşına ait: çeşitli silah, kılıç vb. gibi malzemeler ile, o günleri yansıtan fotoğraflar ve eserler sergileniyor. Müzenin toplam 139 adet eseri bulunuyor.

Kütahya Dumlupınar Atatürk Evi

DUMLUPINAR ATATÜRK EVİ

Dumlupınar Büyükaslan köyünde bulunuyor. 30 Ağustos 1922 günü, 61. Tümen tarafından kurtarılan ilçede, Atatürk aynı gece bir evde konaklamıştır. Evet: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldığı ve Dumlupınar Başkomutanlık Karargahı olarak da kullanılan ev: burada, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.

2003 yılında ise, ziyarete açılmıştır. Atatürk: burada bir gece konaklamış, daha sonra ise kendi odasını Halide Edip Adıvar’a bırakarak, çatısına kurulan çadırda kalmıştır.

Afyonkarahisar tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

 

Kütahya Tavşanlı

Kütahya Tavşanlı

Leblebi mi, kömür mü, termal tesisler mi? Hepsi, bu yörede aynı ölçüde öneme sahip, ama özellikle termal kaplıca özelliği taşıyan tesisler, muhteşem bir rahatlık açısından bence en önde.

ULAŞIM

İl merkezine, 30 dakika uzaklıktadır. Yani: 50 km. uzaklıktadır. Tavşanlı’dan İzmir’e ulaşım: Çavdarhisar ve Uşak üzerinden yapılır. Bursa üzerine ulaşım ise: Orhaneli-Dursunbey üzerinden sağlanır. İlçe, aynı zamanda, İzmir demir yolu üzerindedir.

Evet Tavşanlı, demir yolu taşımacılığında da önemli bir merkezdir. Tavşanlı garından, günde 8 ekspres ve posta treni giriş-çıkış yapıyormuş.

Kütahya Tavşanlı

TARİHİ

Çok eski ve zengin bir kültürel yapı üzerinde yükselmiştir. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular, tarihin kalkolitik çağda başladığını göstermektedir.

Daha sonra: yörenin “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği ve yerleşildiği görülür. İlçe merkezinde, çeşitli yerlerde yapılan araştırmalarda  bulunan mermer, stel, lahit, lahit kapağı ve bazı mimari yapıtlarda, yoğun bir Roma yerleşmesinin bulunduğu görülür.

Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra, Bizans topraklarında kalan kent: Türklerin Anadolu’ya girmesiyle Anadolu Selçuklularına ve daha sonra ise Germiyanoğulları’na bağlanmıştır. 1378 yılında, Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıt ile evlendirince, bölge toprakları, Osmanlılara çeyiz olarak verilmiştir.

Yöreye tavşanlı adının verilmesine de, bu zamanda rastlanır. Kasaba yakınlarındaki fundalıklar içinde çok tavşan olmasından ve bu civarda bolca tavşan avlanmasından dolayı, Yıldırım Beyazıt tarafından, bu bölgenin adının “Tavşanlı” olarak söylendiği rivayet edilmektedir.

2006 yılında, Çardaklı mahallesi yakınlarında bulunan 100 metre karelik mozaik, Roma dönemine ait bir evin kalıntılarıdır. Bu mozaiğin tahrip olmamış kısmı ise 52 metre karedir. Çıkan bu kalıntının en önemli özelliklerinden birisi de, üzerinde cam mozaiklerin olmasıdır.

ADI: Eski adı olan “Harguş” Farsçada: tavşan anlamına geliyor. Bu nedenle, günümüzdeki adı “Tavşanlı” olarak değişe gelmiştir. Bir diğer söylentiye göre: Arapçada “tav” leblebi anlamında kullanılmaktadır.

Bu yörenin leblebisi meşhur olduğundan: “tavı” şanlı olarak adlandırılan ilçenin ismi, günümüze “Tavşanlı” olarak ulaşmıştır.

GENEL

İlçenin ekonomik canlılığının belkemiği: kömür ve leblebi. Bunun dışında: madencilik, ticaret, hayvancılık ve tarım yapılmaktadır. Madencilik denilince, elbette: Garp Linyitleri İşletmesi tarafından, 1940 yılından bu yana “Tunçbilek” bölgesinde, linyit kömürü üretimi yapılmaktadır.

Tunçbilek’de, yer altında ve yer üstü ocaklarında, yılda 5 milyon ton kömür çıkartılmaktadır. Bunun dışında: krom, manyezit, manganet, barit, fluorit ve şist gibi madenlerde bulunmaktadır.

Ayrıca: Tunçbilek Termik Santralında; bölgenin büyük kısmının ihtiyacını karşılayacak miktarda, elektrik üretimi yapılmaktadır.  Leblebiden söz etmişken, günümüzdeki Çorum leblebisinin de, bu yöreden gittiği söylenmektedir.

İlçe merkezinde: Salı, Cuma ve cumartesi günleri kurulan pazarlar var, yöresel ürünleri temin etmek için, bu pazarlara mutlaka uğramanızı öneriyorum. Özellikle: cumartesi günleri kurula Pazar, çok eski dönemlerden bu yana geleneksel olarak kurulmaktadır. İlçeye büyük canlılık getirmektedir.

Tavşanlı ilçesinin diğer en büyük özellikleri: burada bulunan termal kaplıcalardır. Özellikle: Göbel bölgesinde termal tesisler var. Bunların dışında: termal özellikler taşıyan, oteller de var.

İlçe, II. Derece deprem kuşağındadır. Kütahya ilçeleri arasında, en fazla şehir nüfusuna sahiptir.

LEBLEBİ

İlçede, 3 asırdan bu yana, ata mesleği olarak leblebi üretimi yapılıyor. Özellikle, Çukurköy beldesi halkının büyük çoğunluğu leblebicilik yapıyor. 6 bin nüfuslu beldede, her evin altında, leblebi imalathanesi var.

Çok sayıdaki üretici ile, leblebiciler odası bile kurulmuş. Tavşanlılı üreticiler, şimdiye kadar, 32 çeşit leblebi üretmeyi başarmışlar. Türkiye’nin en lezzetli, kaliteli ve bol çeşitli leblebilerini üreten İlçe, Türkiye’nin bütün illerinin yanı sıra, yurt dışına da gönderiliyor. Haftada ortalama 75-100 ton, yılda ise 5 bin ton leblebi üretimi yapılıyor.

Leblebinin imalatı şu aşamalardan geçiyor. Kütahya, Balıkesir, Uşak ve çevre yörelerden nohutlar alındıktan sonra, imalathanede, tozu alınarak eleminasyon sisteminden geçiriliyor.

Sınıflandırılan nohutlar, 150 ile 350 derece arasında birer gün ara ile 3 kez tavlanarak sergiye alınıyor. Sergide, 1 ay ile 1.5 ay dinlendirilen nohut, sulama kazanlarında sulandırıldıktan sonra, nemini atması için kıl çuvallarda dinlendirilir.

LEBLEBİ VE KÖMÜR FESTİVALİ

Belediye tarafından düzenlenen festivalde: halk konserleri tertip ediliyor. Eylül ayının ilk günlerinde yapılıyor. Yapılış tarihi: ilçenin düşman işgalinden kurtuluş günü olan, 3 EYLÜL tarihi. Leblebicilik konusunda, Türkiye’nin tek söz sahibi olan yöresinin tanıtılması amacıyla düzenleniyor.

KONAKLAMA

İlçe içinde öğretmenevi bulunmaktadır. Otel olarak kullanılan 5 odada, 14 yatak bulunuyor. Ortak kullanım olarak: banyo ve 24 saat sıcak su var. Lokal, 1 oyun salonu, 1 kütüphane, 1 konferans salonu, 2 dinlenme salonu bulunuyor. Rezervasyon için, telefon numarası: 274-6143895

NE YENİR

İlçe mutfağının özellik gösteren yemekleri şunlardır: güveç, çevirme çorbası, cimcik aşı, kulak, mantı, bitli helva da denilen susamlı helva ve çekme helva. Bu yemekler, yöresel özellikleriyle öne çıkıyor. Mutlaka tatmalısınız, özellikle Saray helvasını öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Tavşanlı’nın leblebisi meşhur. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik leblebi alabilirsiniz. Özellikle: şeker kaplamalı leblebi öneriyorum.

Bunun dışında, buraya özgü el sanatlarının başında: Tavşanlı kilitleri gelir. Tavşanlı kilidi: 23 parçadan oluşuyor. Bu parçaların bir araya gelip monte edilmesi için 33 adet delik açılıyormuş. Genelde, bu kilitler, sipariş üzerine yapılıyor. Kapı, ambar, dolap ve sandık kilitleri de imal ediliyor.

Burada: tahta kaşıkçılıkta yapılıyor. Hem de Osmanlı döneminden bu yana. Yapılan bu sırlanmış kaşıkların üzerinde, beyitler ve deyimler bulunuyor. Son olarak, Tavşanlıda, bir de, has iğne oyaları özel. 1981 yılında yapılan yarışmalarda, ipekten yapılan bu oyalar Türkiye birincisi ve ikincisi olarak ön plana çıkmışlar.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Tavşanlı Belediye Müzesi

BELEDİYE MÜZESİ

Ulu cami mahallesinde, Belediye Meydanındadır. 1989 yılında hizmete açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimindedir.

Müzede: sergilenen çeşitli buluntular, neolitik, kalkolitik, eski tunç dönemlerinden kalmadır. Eski belediye binası olarak kullanılan sivil mimarlık örneği yapının ikinci katında hizmet vermektedir. Müzede: 115 arkeolojik, 139 Etnografik ve 109 sikke sergilenmektedir. Sergilenen bu eserler, Tavşanlının tarihini yansıtan en güzel görsel eserlerdir. Giriş ücretsizdir. Belediye bünyesinde bu tür müze, ülkemizde pek fazla yok.

KAVAKLI CAMİİ

Tavşanlıda yapılan ilk camidir. Hayırsever bir Yörük tarafından yaptırılmıştır. 1118 yılında yaptırıldığı bilinmektedir. Ancak, Osmanlı döneminde, 1798 yılında, tamir görmüştür. En son olarak 1946 yılında restore edilmiştir.

Kütahya Tavşanlı Göbel Kaplıcaları

GÖBEL KAPLICALARI

Tepecik köyü yolu üzerindedir. İlçe merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Bu tesiste: bay ve bayanlara ayrı ayrı olmak üzere: 2 adet yarı olimpik yüzme havuzu, Türk hamamı, terleme odaları ve içinde havuz bulunan, 4 adet özel banyo bulunmaktadır. Burada, lojman statüsünde, 34 adet daha tesis bulunmaktadır. Bunlar: yarım pansiyon olarak hizmet vermektedirler. Ancak, gitmeden önce elbette rezervasyon yaptırmanız şart. (Telefon: 0274-6532900)

Bu kaplıcanın suyunun yararları: romatizma ve cilt hastalıklarının yanı sıra, açık yaraların kapanmasına da şifalı gelmektedir. Ayrıca, bol oksijenli ortamı nedeniyle, astım hastalıklarına da iyi gelir. Bunun dışında, kaplıcanın suyu: cilt hastalıklarına, romatizmaya, mide ve bağırsak ülserine, çocuk felcine, kırık ve çıkıklara iyi gelmektedir.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı 32 derece, debisi ise saniyede 50 litrenin üstündedir Kaplıcalar, Tavşanlı Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kütahya Tavşanlı Frig Kaya Mezarları

FRİG KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu bölgede yapılan araştırmalarda; o dönemlerde, bölgenin “Phrygia Epictetus” yani “Küçük Frigya” olarak isimlendirildiği öğrenilmiştir.

Ancak, bu yörede bulunan üç höyükte henüz resmi kazılar yapılmamıştır. Bu höyüklerin ve yakın çevrelerinin, önceki tarihi süreçte, bu yörenin yerleşim yeri olduğunun göstergesidir.

TABİATI KORUMA ALANI- VAKIF ORMANI

Vakıfköy sınırlarındadır Kütahya-Tavşanlı karayolunun 28. km. den ayrılan 12 km. lik yol ile ulaşılmaktadır. Toplam alanı 685 hektardır.

Tavşanlının adının duyulmasının en büyük nedenlerinin başında: dünyanın başkaca hiçbir yerinde yayılım alanı kalmamış olan “Premidal Karaçam” türü bir ağacın bolca bulunduğu Vakıf Ormanıdır.

Mehmetcik olarak da bilinir. Burada: iğne yapraklı piramidal çalar var. Bunun yanı sıra, Topçam adı verilen ağaç cinsi de bulunuyor. Bu çam türüne : Vakıfköy’ün yanı sıra, aynı zamanda diğer bazı köylerde de rastlanıyor.

Halk arasında, bu çama “Selviçam” veya “Uzunçam” ismi veriliyor. Yine, Vakıfköy sınırları içindeki sahada: ardıç, saçlı meşe,  titrek kavak, söğüt ve ıhlamur ağaçları da bulunuyor. Vakıf Ormanı: bugüne dek, pek çok bilim adamı ve konuyla ilgilenen ve dünyanın çeşitle yerlerinden gelen ziyaretçilerin akınına uğramış ve uğramaktadır.

Çavdarhisar tanıtımı.

Uşak tanıtımı.

Kütahya tanıtımı.