Patagonya’nın Arjantin bölümünü gezmek için en kolay yol: Buenos Aires şehrinden uçakla buraya “Trelew” şehrine uçmaktır. Buenos Aires şehrindeki iç hatlar uçuşlarının yapıldığı “Aeroparque Jorge Newbery” havaalanını kullanmanız gerekir ve burası şehir merkezine 15 dakika uzaklıktadır.
Buradan uçağa bindiğinizde Patagonya’nın Arjantin bölümündeki “Trelew” şehrine yaklaşık 3.5 saatlik uçuş sonrası ulaşabilirsiniz.
Patagonya’da Arjantin bölgesi 3 alandan oluşmaktadır.
Bunlar: Göller Bölgesi, Atlantik Patagonyası ve Güney Patagonya bölgeleridir.
Muhtemelen sadece bir veya iki alanı ziyaret etmek için yeterli zamanınız olacaktır ve buna göre gezinizi planlamanızı öneririm. Göller Bölgesinde: karlı dağlar, şirin kasabalar vardır. Atlantik Patagonyası bölümü daha kentseldir ve geleneksel çay saati hayatın bir parçası olarak devam etmektedir. Güney Patagonya ise: turistler ve yerliler, akuamarin göller ve yükselen dağlar ihtiva etmektedir.
Patagonya’da yaban hayatı koruma altındadır ve ziyaretçilerin de yaban hayatına karşı saygılı olmaları gerekir. Ancak, yoğun turistik sezondan kaçınmak için burayı “Eylül-Şubat” ayları arasındaki dönemde ziyaret etmeniz önerilir.
Burada resmi dil “İspanyolca” olmasına rağmen, popüler şehirlerde İngilizce yaygın olarak kullanılır. Özellikle otel personelleri ve rehberler İngilizce bilirler. Bölgede resmi para birimi “Arjantin Pezosu” yani “ARS” dir. Bunun dönüşümü ise, 1 ARS= 0.25 Amerikan dolarıdır.
Eğer burada bir şeyler yemek isterseniz, başlıca alternatif balık olacaktır. Ayrıca nefis şaraplar da bulunur. Yöre mutfağı Avrupa damak tadından etkilenmiştir. Çay evleri, çikolatacılar ve pastaneler bunların başındadır. Patagonya’da geç saatlerde yemek yenir ve akşam yemeği genellikle saat 20.00 gibi başlar.
GÖLLER BÖLGESİ
Arjantin Patagonya’sının kuzeybatı ucunda göller bölgesi bulunur. Buranın doğusunda Şili Patagonya’sı ve batısında Atlantik Patagonya’sı bulunur. Bölge nefis kesici manzaralar içermektedir. Buraya: uçak, otobüs ya da araba ile ulaşmak mümkündür. Buenos Aires şehri ile Bariloche arasında doğrudan uçuşlar bulunmaktadır.
Bariloche ve diğer göl şehirleri arasındaki ulaşım için ise otobüs seferleri vardır. Atlantik Patagonya’sının “Puerto Madryn” şehri yaklaşık otobüsle 14 saat uzaklıktadır. Güney Patagonya’nın Trelew şehri ise 21 saat uzaklıktadır.
San Carlos de Bariloche
Burası görkemli dağlar ve ormanlar ile Nahuel Huapi gölü kıyısında “Bariloche” lakabıyla bilinen “San Carlos de Bariloche” bölgenin en önemli merkezidir ve 1902 yılında kurulmuştur. Buranın ismi, insanlar bu bölgeye gelmeden önce “Andes Mountain Range” doğu bölgelerinde yaşayan yerlilerden gelmektedir.
“Nahuel Huapi Gölü” ve çevresindeki milli park üzerinde yükselen “Bariloche” açık havada: açık havanın tadını çıkarmanız ve yerel yemekleri tatmanız için huzurlu bir ortam sağlar. Ama “Bariloche” daha çok doğal güzelliğe sahiptir.
Kasaba: Buenos Aires şehrine 1640 km uzaklıktadır. Herhangi bir mevsimde, insanlar buraya dinlenmek için gelirler ve burada gerekli tüm hizmet ve olanaklar ziyaretçilere sunulmaktadır.
“Bustillo” daha çok yerel kentsel ortamı ile önem kazanır ve burada Avrupa mimarisi hissedilir. Temmuz-Ağustos aylarında burada pastoral kayak koşulları bulmak mümkündür. Ocak ayında ise yürüyüş ve rafting yapılabilir. Ancak burası en iyi Kasım-Mart ayları arasındaki dönemde ziyaret edilmelidir.
Bariloche’den: Cerro Catedral denen lüks kayak bölgesine gidilir. Burası: Arjantin ülkesinin en ünlü, popüler ve muhteşem kayak merkezidir. Ayrıca yine Bariloche’nin 50 km kuzeyinde “Villa La Angostura” ve 112 km kuzeyinde: 7 göller olarak da bilinen “De Los Andes San Martin” kasabaları bulunmaktadır. Buralar gerek yerel zanaat pazarları ve gerekse panoramik manzaraları ile öne çıkarlar.
San Martin de Los Andes
Burası Arjantin Patagonya’sında en göz kamaştırıcı şehirlerden birisidir. Şehir: Lacar gölü kıyısında, Lanin Milli Parkı ile çevrilidir.
Şehrin taş ve ahşaptan oluşan kendine özgü mimarisi, zengin kültürü onun bölgenin popüler yerlerinden biri olmasını sağlamıştır. Burada ziyaretçiler: dağ bisikleti, kano, binicilik, yürüyüş, tırmanma ve alabalık-somon balık tutma etkinliklerine ve sayısız eğlencelere katılırlar.
Kışın ise, şehir kayak ve snowboard gibi kış sporları için uygun ortamlar sunar. Çünkü “Chapelco dağı” şehrin birkaç kilometre uzağındadır. Ziyaretçiler burada ailecek Sibirya huskies köpekleri tarafından çekilen kızaklar üzerinde, ormanda gezinti yapabilirler.
Bu şehir, ayrıca el yapımı çikolata yapımı ile ünlüdür. Yıllardır Patagonya’nın en önemli çikolata üreticileri burada yerleşmişler ve burada yapılan çikolatalar gelenekselleşmiştir.
Catedral Dağı
Dağın zirvesi gotik tarzlı ortaçağ tapınağı kulesini andırmaktadır. Burası “San Carlos de Bariloche” şehrine 19 km uzaklıktadır ve kış sporları yapmak isteyen, dünyanın birçok yerinden gelen ziyaretçiler tarafından tercih edilmektedir.
Dağ deniz seviyesinden 1030 metre yüksekliktedir. Güney Amerika kıtasında en güzel kayak yapılabilecek yer olarak önem kazanır. Burada 600 hektarlık alanda iyi işaretlenmiş 53 pist bulunmaktadır.
Tüm kayak disiplinleri için pist mevcuttur. Freestyl ve snowboard uğraşanlar için, özel yeteneklerini gösterebilecekleri yerler bulunmaktadır.
GÜNEY PATAGONYA BÖLGESİ
Bu bölgede özellikle öne çıkanlar: Perito Moreno Buzulu, Fitz Roy dağı ve Cueva de las Manos’tur.
Güney Patagonya: hem kültür gezisi ve hem de doğal güzellikleri arayanları çekmektedir. Patagonya’nın en güney ucunda, Şili sınırının doğusundadır. Bölgenin ziyaretçilerinin en çoğu: “El Chalten” ya da “El Calafate” denilen şehirlere inerler.
EL CALAFATE KASABASI
Santa Cruz platosunda bulunan ve 7 Aralık 1927 tarihinde kurulan “Calafate” yani bu kasabanın ismi sarıçiçekleri olan bir tür bitkidir. Calafateliler şöyle demektedirler ki, ülkemizde de bu sözü birkaç yerde duymuştum “Her kim Calafate yerse, daha fazlasını yemek için mutlaka buraya dönecektir” Kasaba Fitz Roy dağı eteklerinde kurulmuştur.
Kasabadan itibaren yükselen buz alanları ve yemyeşil ormanlar ilgi çeker. Cesur yürüyüşçüler: bölgenin bu muazzam alanları arasındaki sivri tepelerde yürüyüş yaparlar.
Evet: 7000 nüfuslu (yani bir anlamda ıssız kasabadır da denilebilir) bu kasaba Patagonya bölgesine yolu düşen gezginler için bir başlangıç noktasıdır. Özellikle: Los Glaciares milli parkı içinde bulunan “Perito Moreno” buzulu görülüyor ve sonra bölgeye dağılınıyor. Park alanı buraya 80 km uzaklıktadır.
Çevredeki doğal güzellikleri görmek ister ve kamp ve yürüyüş yapmak isterseniz: burayı ziyaret etmeniz önerilir. Hatta: bir kısım ziyaretçinin burada günler, haftalarca kaldığı söyleniyor.
Evet: buranın geçmişi çok eskiye gitmiyor. Kasaba 1985 yılında kurulmuştur. Ama: Şili ülkesinin burada hak iddia etmesi üzerine, uluslar arası hakem kurulunun oluşturduğu mahkemeye gidilmiş ve mahkeme buranın Arjantin’e verilmesi lehine oy kullanmış ve böylece El Calafate, Arjantin sınırları içinde kalmıştır.
Ancak: tam bir turizm merkezi haline getirilen kasaba, Patagonya bölgesindeki diğer kasabalara nazaran daha pahalıdır.
El Calafate yakınlarındaki “El Chalten” isimli küçük bir komşu kasaba vardır. İki kasaba arasındaki uzaklık, 1.5-2 saat kadar çekmektedir.
La Estela
Burası: Viedma gölü kıyısında ve La Leona nehri ağzında, Estancia bölgesinin en güzel yerlerinden birisidir. Burada turizme yönelik çeşitli aktiviteler yürütülmektedir. Çünkü burası Patagonya’nın en muhteşem manzaralarına tanıklık yapmaktadır.
Perito Moreno buzulu, buraya 170 km uzaklıktadır. El Calafate uluslar arası havaalanı 90 km uzaklıktadır.
Parque Nacional Los Glaciares-Los Glaciares Milli Parkı
1927 yılında kurulan Milli park 1940 yılına kadar büyümüş ve El Calafate kasabasından yaklaşık 2 saat sürüyor. Burası 1981 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Park alanına geldiğinizde: rehberler ziyaretçileri bir tekneye bindiriyorlar ve Güney Amerika’nın en büyük üçüncü gölü olan “Lago Argentino” da ilerlenerek Aregentino gölüne doğru uzanmış ve hareket eden “Perito Moreno” buzulu çevresinde geziliyor.
Ancak, milli park alanında, 600.000 hektarlık toplam alanda: “356” tane buzul bulunduğu söyleniyor. Ancak bunlardan 14 tanesi dev buzuldur.
Perito Modeno Buzulu
Bu buzulu ziyaret etmek isteyenler yakınlardaki “El Calafate” isimli kasabadan düzenlenen turlara katılmalıdırlar. Özellikle Hielo&Aventura isimli tura katılmanızı öneririm. Her gün saat 08.00’de hareket eden bu mini yürüyüş turu, kişi başı 460 ARS yani 105 Amerikan Dolarıdır.
“Glacier National Park”ın güney ucunda ve Güney Patagonya bölgesinin en görkemli buzullarından birisidir.
Dünya buzullarının % 95’lik bölümü küresel ısınma nedeniyle yavaş yavaş yok olurken, Perito Moreno buzulu büyümeye devam etmesiyle ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce ziyaretçi, Perito Moreno buzulunun yükselen kristal kütlesini hayretle izlemek için buraya akın ederler.
Evet biraz önce sözünü ettiğim gibi park alanında 14 tane dev buzul var. Ama bu dev buzulların en muhteşemi, Lago Argentina gölünde yüzen ve 250 kilometre kare büyüklüğünde olan bu buzuldur.
Buzulun uzunluğu 30 kilometre, genişliği 5 kilometredir ve yüksekliği, su seviyesinden 60 metredir. Ancak, bunu olağanüstü kılan, sürekli hareket etmesidir. Buzulun günde 2 metre kadar ileri hareket ettiği ölçülmüştür.
Dünyanın en çok ziyaret edilen bu buzulu, dünya üzerindeki en büyük üçüncü tatlı su rezervidir. Aynı zamanda dünyanın en dinamik ve erişilebilir buzuludur. Güneşli bir havada burayı ziyaret ederseniz, buzulun muhteşem açık mavi rengi mutlaka ilginizi çekecektir.
Park alanına geldiğinizde: rehberler tarafından bir tekneye bindiriliyorsunuz ve Güney Amerika’nın en büyük üçüncü gölü olan “Lago Argentino” da yaklaşık 1 saatlik tekne turu yapılıyor. Bu turda, özellikle Argentino gölüne doğru uzanmış ve hareket eden “Perito Moreno” buzulu çevresi geziliyor.
Turun ardından: geri dönülerek milli parkın kara bölümüne çıkılıyor. Patikalardan iniliyor ve muhteşem manzara eşliğinde, hava güzel ise “Perito Moreno” buzulunu uzaktan da seyretme şansına sahip olabiliyorsunuz.
Bu seyir esnasında: birkaç dakikalık fasılalarla, metrelerce büyüklükteki buz duvarlarından kopan küçük buzul parçalarının top sesi kadar güçlü bir ses çıkararak koptuğunu ve göl yüzeyine düştüğünü görebilirsiniz. Parçalanıp suya düşen buzul parçalarının çıkardığı ses gerçekten muhteşemdir.
Buzuldan düşen parçalar, hemen ardından yüzen buz dağlarına dönüşüyorlar.
Burayı ziyaret edeceklere, buzulun güney sınırında mini bir yürüyüş yapmalarını öneririm. Bu mini trekking yani buzul turu, inanılmaz bir deneyim ve heyecan olacaktır.
Argentino gölü çevresinde “Uppsala” ve “Spegazzini” buzullarını da görebilirsiniz.
Fitz Roy Dağı
Parque Nacional Los Glaciares parkındaki dağ alanında en yüksek tepe 3375 metre yükseklikle, Fitz Roy dağının granit zirveleridir. El Chalten şehrinden itibaren yürüyerek Fitz Roy dağına ulaşılabilir.
Kaptan Robert Fitzroy; içinde Charles Darwin ve arkadaşlarının bulunduğu, HMS Beagle gemisiyle bölgede keşiflerde bulunmuştur.
Evet, bu pürüzlü ve granit duvar gibi yükselen dağ: Güney Patagonya’nın ayaklı kulesi gibidir. Zirveler, genellikle bulutların arasındaki pus tabakasında gizlenmiş olarak dururlar.
Gezginler: “Fitz Roy Expendiciones” denilen yerde, deneyimli dağ rehberleri eşliğinde, tamamen uygun donatıldıktan sonra, güvenilir bir yürüyüş hizmeti alınabilmektedir. Ancak rezervasyon gerekir.
2 Şubat 1952 tarihinde, Fransız dağcı gurubu, dağın Güneydoğu Ridge bölümüne tırmanmışlardır. Zirveye tırmanış için, günümüzde 15 ana hat bulunmaktadır.
Laguna Terro Gölü
Fitz Roy nehrinin kıyısından ilerlediğinizde, 3600 metre yükseklikteki Cerro Torre dağı istikametinde yürüyerek ulaşılır. Sonuçta: karla kaplı dağlar ve buzullarla iç içe olan Torre Gölüne ulaşmak mümkündür.
Cueva de las Manos-Eller Mağarası
Eller Mağarası: “Francisco P.Moreno” milli parkı içindedir. Mağaranın içine ulaşmak için Perito Moreno buzulundan yaklaşık 13 millik bir yolculuk yapmak gerekir ki, buraya gezi düzenleyen tur firmaları, bu yolu 4×4 çeker jeeplerle düzenliyorlar.
Bu tuhaf mağara gizemini günümüze kadar korumuştur. Onun duvarlarındaki el izlerinin, MÖ.10.000 yıllarına kadar geriye gittiği düşünülmektedir. Burada: Patagonya’daki avcı-toplayıcı toplumun mağara sanatına dair üç farklı stil görülmektedir.
Arkeologlar: mağara duvarlarına kazınmış küçük parmak izlerinin “Teheulche” kabilesine ait olduğunu düşünmektedirler. Detaylı resimler ise: yerli guanacos av sahnelerini anımsatmaktadır.
“Eller Mağarası” UNESCO tarafından Güney Amerika’daki en önemli kültür sitelerinden birisi olarak seçilmiştir.
Estancia Cristina
Güney Patagonya bölgesinde, Glacier National Park yanındaki burası: 1900’lerin başında İngiliz öncü ve sığır yetiştiricisi Joseph Percival Masters tarafından kurulmuştur. Etkileyici manzarası ilgi çekmektedir.
Göl kıyısındaki bu tarihi ev: 35 mil uzunluğundaki “Upsala Glacier” gölü kıyısında, Güney Amerika’nın tüm büyük buzullarını keşfetmek için ideal bir platformdur. Buraya yolunuz düşer ve zamanınız varsa “Anita Caterina Nehri”nde bir balıkçılık turana da katılmanızı öneririm.
ATLANTİK PATAGONYASI BÖLGESİ
Burası: Atlantik okyanusu kıyılarında ve Patagonya bölgesinin doğusundadır. Burada: yaban hayatı ve antik Gall köyü bulunmaktadır. Bölgenin en önemli şehirleri: Trelew ve Puerto Madryn şehirleridir. Bunlar arasında tren yolu hattı bulunmaktadır ama yaban hayatını izlemek için bu şehirlerden planlı turlara katılmak mümkündür. Puerto Madryn şehrinden, Peninsula Valdes yarımadasına yapılacak bir otobüs yolculuğu yaklaşık 3.85 dolardır.
TRELEW ŞEHRİ
Yukarıda sözünü ettiğim gibi, uçakla buraya geldiğinizde karşınıza çıkacak ilk şehir burasıdır. Şehir 100.000 nüfusludur. Buenos Aires şehri ile uçak bağlantıları şehrin “Almirante Zar” uluslar arası havaalanı ile yapılmaktadır. Havaalanı şehir merkezine 10 dakika uzaklıktadır.
Şehir: Chubut nehri ağzından 25 km uzaklıkta, Buenos Aires şehrinden 1436 km güneydedir. Şehir güney bölgesinde kıyı, dağlar ve alt yapısı ile kuzeyde birbirine bağlanan yollar nedeniyle stratejik konumdadır.
İlk olarak 28 Temmuz1865 tarihinde, Golfo Nuevo (günümüzdeki Puerto Madryn) denilen yere, içinde 153 Galli göçmen olan “Mimoza” gemisi gelir ve onlar Chubut nehrinin sol yakasında Rawson yerleşim yerini kurarlar. Galce kolonizasyonun öncüsü “Lewis Jones” tur ve onun onuruna şehre “Lewis” in şehri anlamına gelen “Trelew” ismi verilmiştir.
O günden bu yana Chubut nehrinin alt vadisi çeşitli bitkilerin üretimi için tarıma ayrılmıştır. Günümüzde, Trelew şehrinde: Lodwig Williams, Peter Jones ve Jasiah Williams’a ait Galce Koloninin 3 çiftliği bulunmaktadır. 1867 yılında çiftlikler arasında sulama kanalları yapılmış ve ardından burada özellikle buğday olmak üzere kalitesi mükemmel ürünler üretilmiştir.
Ardından bu ürünlerin ihracı için burayı Bahia Nueva (günümüzdeki Puerto Madryn) bölgesine bağlayacak demiryolu inşa edilmesi fikri doğdu. Bu Galce girişimi hükümet tarafından uygun bulundu ve 20 Ekim 1884 tarihinde demiryolu yapımına başlandı. 25 Mayıs 1889 tarihinde tren yolu hizmete açıldı.
Merkez tren istasyonu çevresinde bir banka, postane, otel ve ilk ticaret yerleri açılarak burada yeni bir yer doğmuştur. Bu yeni yer: vadide geliştirilen tarımsal faaliyetler için bir hizmet alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yeni yerleşim yerindeki belediye: 1903 yılında imzalanan bir kararname ile oluşturulmuştur. 1904 yılında ilk belediye meclisi bir araya gelmiş ve belediye başkanı seçilmiştir.
Evet günümüzde, günlük havayolu bağlantısı olduğundan: konferanslar ve toplantılar şehirde yoğun olarak yapılmaktadır.
Şehirde iki yılda bir “Uluslar arası Koro Festivali” Eylül ayında düzenlenir ve uluslararasında kültürel değişimi ifade etmesi açısından popülerdir. Her yıl Ekim ayında ise “Chubut Eisteddfod” müzik festivali düzenlenir.
Her yıl 28 Temmuz tarihinde: Gwyl Glaniad tarafından bölgeye Galce gelişi kutlanmaktadır. Aralık ayında ise “Hayvancılık Fuarı” etkinliği düzenlenmektedir. Arjantin’de yün üreticilerin % 80 lik bölümü bu fuara katılmaktadırlar.
Luis Pueblo Müzesi
Bu bölgesel müze, şehrin kurucusu “Lewis Jones” adına kurulmuştur. Burada: doğa bilimi ve Aborjin ve Galler kültürü izlerini görebilirsiniz. Ayrıca: bölgenin 19. ve 20. yüzyıllardaki günlük yaşamı ve iletişim nesneleri görülebilir.
Görsel Sanatlar Müzesi
Yerel ve il düzeyinde plastik sanat eserlerinden oluşan kültürel mirasın kalıcı bir bölümünü içerir.
Evet, şehir yakınlarında: balinalar, yunuslar ve penguenlerden oluşan doğa manzaralarını izlemek mümkündür.
Valdes Yarımadası-Peninsula Valdes
Atlantik Patagonyasının doğu sahil şeridinde bulunan “Peninsula Valdes” bölümü: Macellan penguenleri, Dukes filleri, denizaslanları ve Guanaco gibi nesli tehlike altında olan türlerin yani deniz yaban hayatının sığınağıdır.
Plajlar ve kayalıklarla kaplı bölge, doğal rezerv alanı olarak yaban hayatı gözlemciliği için idealdir ve 1999 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi”ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Yarımadada, yanınızda sertifikalı bir doğa bilimci rehber olmadığı takdirde, gezi bölgesi belirli alanlarla sınırlandırılmıştır.
Southern Right Whale
Haziran-Aralık ayları arasındaki dönemde, burada balinalar izlenebilmektedir. Çünkü: onlar çiftleşmek ve yavrularını doğurmak için güvenli ve sakin sular olan buraya gelirler. Yani, buranın en popüler yanı: dik kuyrukları ile su yüzeyi üzerine atlayan balinalardır.
Tüm dünyadan binlerce turist, bu dev deniz memelileri tarafından sunulan harika bir gösteriye tanık olmak için buraya gelirler. Bir büyük balina, görkemli ve şık bir şekilde hemen yakınlarınızda atladığında, muhteşem bir heyecan duyacaksınız. Balinalar sizi 5 metreye kadar yükselen kuyrukları ile selamlayacaklardır.
Balinaların kavisli vücudu ve sırt yüzgeci vardır. Yetişkin bir dişi balina 13-16 metre arasındadır. Erkek balinalar 12 metre uzunluğa ulaşırlar. Yetişkin balinalar 30-40 ton arasında ağırlıktadırlar. Onların dişleri yoktur ve genellikle planktonları yiyerek beslenirler.
Başının üstünde iki spiracles bölümü vardır ve buradan hava soluyarak nefes alırlar. Karınlarında siyah beden üzerinde beyaz lekeler vardır. Yeni doğduklarında 5.5 metre boyundadırlar. Gebelik ve emzirme dönemleri ayrı ayrı 12 ay sürer.
Puerto Piramides
Puerto Piramides: Peninsula Valdes yarımadasındaki tek yerleşim yeridir ve Trelew şehrine 170 km uzaklıktadır. Yerleşim yerinin Golfo Nuevo kıyısındaki dik yamaçlar dikkat çeker. Southern Right bölgesindeki balina izleme turlarına buradan çıkılır.
Dorodillo
Burası “Koruma Alanı” dır. Puerto Madryn şehrinden yalnızca 15 km uzaklıktadır. Burada: eğlence, dinlenme ve kıyıdan gözetleme yapmak mümkündür. Buradan: Peninsula Valdes yarımadasında yaşayan deniz filleri ve denizaslanları izlenebilir.
Deniz Filleri (Elephant Seals)
Ağustos-Kasım ayları arasındaki dönemde: buraya yani “El Arenal Plajı”na yaklaşık 20 bin deniz filinin çiftleşmek için buraya geldiği söyleniyor. Erkek deniz filleri: Ağustos ayı başlarında buraya gelirler ve çok eşli bir harem oluştururlar. Erkekler kolayca tespit edilir. Sürü veya 160 dişiden oluşan harem lideri “Alfa” olarak adlandırılır. Erkeklerin bir alt rütbeli olanlarına ise “Betha” ve “Gamma” isimleri verilir.
Genellikle büyük genç erkekler arasında çalmak veya komşu dişilerle çiftleşmek gibi çatışmalar görülür. Erkek 3.5 ton ağırlığa erişir ve büyük bir gövde ve benzeri burun yapısı ile karakterize edilmektedir.
Erkekler: Ağustos ayında “Punta Delgada Punta Notre Valdes” yarımadasına ulaşırlar ve kıyı boyunca yerleşirler ve kendi topraklarını işaret ederler. Bunu kabul etmeyenler arasında, kanlı kavgalar ve acımasız çatışmalar olur.
Dişiler ise bir ay sonra yani Eylül ayında sahile ulaşırlar. Onlar zaten bir önceki yıldan hamile bulunmaktadırlar. Onlar erkek tarafından işgal edilmiş kıyıya çıkarlar. Her dişi yılda bir yavru doğurmaktadır. Doğumdan sonra dişi, erkek tarafından yeniden döllenir ve 30 gün boyunca dişi kendi yavrusunu emzirir. Böylece dişilerin tüm hayatı, hamilelikle geçer.
Yavrular doğduklarında 45 kg ağırlıktadır ve yaklaşık 3 hafta boyunca dişiler tarafından emzirilirler. Yetişkin erkek ve dişi genç hayvanlar, bir süre sonra deri değiştirirler.
Deniz filleri: Kasım ayı sonuna kadar Valdes yarımadasında görülebilirler. Daha sonra, onlar yılın geri kalanını geçirmek üzere Fakland adaları, Georgias, Orcadas ve Güney Sandwich adalarına geri dönerler.
Deniz Aslanları-Sea Lion
Yine aynı bölgede “Punta Loma” bölgesinde görülen denizaslanları ise, ön ve arka kanatlarını kullanarak hareket ederler. Bunlar: çakıl bir yoldan ilerlenerek güneyde “Le Folies” denilen bir gemi batığının bulunduğu “Parana Plajı” bölgesindedirler. Burası aynı zamanda aktiviteler ve denizaltı avcılık hayranları için popüler bir yerdir. 12 km lik bir yolculuğun ardından gelir.
Kayıtlara göre “Punto Loma” 1967 yılında kurulmuştur. Chubut eyaletinin ilk doğal rezerv alanıdır. Amacı: Güney Amerika deniz aslanlarının kalıcı kolonilerini korumaktır.
Deniz aslanlarının erkekleri koyu kahverengi-grimsi bir renge sahiptir ve yelesi vardır. Uzunlukları 2.5 metreye ulaşır ve ağırlıkları ise 350 kg kadardır. Ancak dişiler farklıdır. Dişiler 1.8 metre uzunluğa ulaşır, ağırlıkları ise en fazla 100 kg olur. Dişiler Kasım ayında doğururlar. Doğumlar bazen Aralık ayı ve Ocak ayına kadar sürer.
Bölgede nadir de olsa şişe burunlu yunuslar da görülebilir. Bunlar 1.5 metre uzunluğunda, siyah ve beyaz olarak ikili ve onlu guruplar halinde dolaşırlar, hızlı yüzücülerdir.
El Doridollo Plajı
2001 yılında Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan bu bölge, 30 kilometreyi kapsayan kara ve deniz manzarası sunmaktadır. Burası balinaların sığ kıyılarda izlenebildiği birkaç yerden birisidir. Dişi balinalar tarafından, buranın sıcak ve sakin suları, Kasım ayında balinalar yavrularını doğurmak ve beslemek için seçilir.
Yavrular doğduktan sonra, 40 gün süresince yağ tabakalarını geliştirmek için, anneleri onları deniz dibindeki çakıl tabanda dinlenmeye alırlar ve onları kendi yüzgeçleri ile taşırlar. Burada balinaları izlemek için en iyi zaman gel-git zamanıdır. Uçurumun kuzey ucundaki kulübe: her yıl Golfo Nuevo bölgesine gelen balinaların nüfusunu saymak için biyologlar tarafından kullanılıyormuş.
Punta Tombo
Trelew şehrinin 110 km güneyindedir. Puerto Madryn denilen yerden ise yaklaşık 107 km güneydedir ve bu aradaki uzaklık araba ile 2 saatlik çakıllı yolda yolculuk gerektirir. Sürücülerin çok dikkatli olduğu gözlemlenir. Yani yol uzun ve yorucudur. Buraya Trelew ve Peurto Madryn şehirlerinden organize turlar düzenlenmektedir.
Bu bölge ilk bakışta boş görülebilir yani bir anlamda Patagonya’nın bozkırıdır. Ancak burada yün üretimi yapılmaktadır. Yıllar önce konaklamak için buraya yerleşen öncü aileler kırsal hayatı geliştirmişlerdir. Buraya yolunuz düşerse, zengin Patagonya kuzu mangalı tatmayı unutmayın.
Burada: 3 kilometre uzunluğunda ve 600 metre genişliğinde dar kayalık şerit korunan alandır ve kum, kil ve çakıllar kaplıdır.
Hafifçe eğimli bu araziye erişmek ve yaban hayatı ama özellikle penguenleri gözlemlemek için biraz güçlü olmak gerekir.
Penguenlerin yuvaları çoğu zaman soğuk olan geniş plajlarda çalıların altındadır. Ama inanın penguenlerin yaşam alanlarını ve etkileşimlerini gözlemlemek muhteşem bir güzelliktir. Bölgede, penguenler dışında karabatak ve diğer yerli tür kuşlar da bulunmaktadır.
Penguenleri özellikle sabah ve akşam saatlerinde, burada en yoğun olarak bulundukları zamanlarda gözlemlemelisiniz.
Yüksek sezonda, burada yaklaşık 1 milyon civarında penguenin çiftleşmek için toplandığı söylenmektedir. Böylece kıtanın en büyük penguen kolonisi burada toplanmaktadır. Bunlara “Macellan pengueni” ismi veriliyor.
Macellan Penguenleri
Macellan penguenleri: deniz kuşu olarak bilinir. Mükemmel yüzücüdürler ve karada uçma yetenekleri yoktur. Bunların ortalama boyları 50 cm. dir. Erkek penguenler dişilere göre biraz daha büyüktür ve onların gagası uzun ve geniştir. Bunlar yaklaşık 4 veya 5 kg ağırlığındadır ve 5 yaşına geldiklerinde cinsel olgunluğa erişirler.
Macellan penguenleri: her yıl Eylül-Mart ayları arasındaki dönemde buraya göç ediyorlar.
Eylül ayında: erkek penguenler, bir önceki yıl yumurta bırakılan yuvaları bulurlar ve yaklaşık 40 günlük bir beraberlik yani flört dönemi sonucunda erkek ve dişi penguenler çiftleşirler. Dişi yuvaya genelde dikkatle iki yumurta bırakır. Martılar ve diğer yırtıcılardan korumak için, 40 günlük süreçte her iki ebeveyn tarafından bu yumurtalar korunur. (bu durum yani hem dişi hem de erkek kuşun korumacılık içgüdüsü diğer kuş türlerinde görülmemektedir)
Bu süreç sonunda doğan yavrular ilk anda 80 gr ağırlıkta ve grimsi renktedirler. Bunlar: kalamar, küçük balıklar ve diğer gıdalarla beslenirler. 2.5 aylık olana kadar, yani Aralık ayı sonuna kadar ebeveynlerine bağımlıdırlar. Daha sonra Şubat ayı başında, yeni doğmuş penguenler artık genç penguen durumuna gelirler ve ilk tüylerini değiştirirler.
Mart ayında ise, tamamen kendi besinlerini denizden karşılar hale gelirler ve üreme döngüsü tamamlanır. Göç yolları ile Brezilya’nın kuzey bölgelerine giderler.
Paleontoloji Müzesi-Trelew Egido Feruglio Paleontoloji Müzesi-MEF
Burası Patagonya’nın Arjantin bölgesinde dinozorların şaşırtıcı varlığını vurgulayarak insan ırkının doğumundan 65 milyon yıl önce ilk mikroorganizmaların varlığını kanıtlamaktadır.
Müze turu yaklaşık 1 saat sürer. Bu turda, müzede bulunan 4 galeride sergilenen 1700 fosil ile Patagonya’nın tarih öncesi dönemlerine doğru bir yolculuk yapabilirsiniz. Burada 150 milyon yıllık dinozor iskeleti ve 60 milyon yıllık kaplumbağa fosili ilgi çekmektedir, çünkü bunlar çok nadirdir.
Doğal Paleoreservas
Burası şehir merkezine 23 km uzaklıktadır ve “Bryn Gwyn Jeopark” olarak bilinmektedir. Burada 40 milyon yıllık bir eskiye yolculuk yapılabilir. Campo Las Bardas dağlık arazisindeki parkurda açık ve derin dağ geçitlerinde ve aşınmış yamaçlarda 35 mil uzunluğunda bir doğa rezervi bulunmaktadır. Burada yaklaşık 35 milyon yıl öncesinden günümüze kalan deniz fosilleri ve mineraller görülür.
Taşlaşmış Orman
Trelew şehrinden itibaren “Ameghino” bölgesine doğru yürüdüğünüzde taşlaşmış ormana ulaşılır. Carlos Ameghino Florentino ve çeşitli doğa bilimcileri burada fosiller aradılar. Bu araştırmalar sonucunda buranın günümüzden 500 milyon yıl öncesinden kaldığı tespit edildi. Şehir merkezinden 100 km uzaklıktaki bu alanda şimdi soyu tükenmiş ve milyonlarca yıl öncesinden kalan fosil kalıntıları ve dev ağaç kalıntıları görülebiliyor.
Welsh Kültürü
Şehirde Gal izleri ve onların simgelerini belirleyen kültürlerin izleri bulunmaktadır.
Welsh Chapels
Celtic kökenli Gallerliler Patagonya’da ilk kalıcı yerleşimi burada kurdular. Bu yerleşim yerinde: ilk kurulan yerlerden biri olan bu yapıda: toplantı odası, mahkeme ve okul yanında, tüm Protestanların ibadet ettiği şapel bulunuyordu.
Ardından bölgede 34 şapel kurulduğu anlaşılmıştır. Bu yapılar onlar için: gerçek birer sosyal merkez olarak hizmet vermiştir. Dini işlevler yanında, şarkı, müzik ve edebiyat mekanları olarak görev yapmışlardır. Aynı zamanda siyasi ve iş toplantıları da buralarda düzenlenmiştir.
Şehir banliyölerinde, bu şapellerden 4 tanesi görülebilmektedir.
Şehirdeki kurucu Galilerle ait kültürel etkinlikler şunlardır:
Chubut Eisteddfod: Bu etkinlik her yıl Ekim ayında düzenlenmektedir.
Welsh Çay: Bu mistik gelenek yılın her günü yapılmaktadır. Onların çay evleri her gün saat 14.00-20.00 arasında bu hizmeti sunmaktadır.
Tipik Siyah Welsh Kek: Tipik Galce kara kek fabrikası, ilk olarak bu şehirde kurulmuştur. Bu kek türü 1865 yılında vadiye gelen ilk yerleşimciler tarafından oluşturulmuş ve daha sonra bunlar fabrikalarda üretilmeye başlanmıştır.
Günümüzde bu fabrikalardan iki tanesi gezilebilmektedir. Bu gezinizin ardından, tipik siyah Galce pastasından almayı unutmamanız önerilir.
Güneş ve Plajlar
Patagonya denilince elbette ilk akla gelen buzullar ve soğuk havadır. Ancak: Trelew şehrinde vadide konumu nedeniyle ılıman ve kuru bir hava hakimdir. Kış aylarında sıcaklık 0-15 derece arasında, yaz aylarında ise 38 dereceye kadar yükselmektedir. Bu yüzden, şehir yakınlarında güneşli plajlar bulunur.
Şehir merkezine 20 km uzaklıktaki “Union Beach” Atlantik Okyanusu üzerinde küçük çakıllı plajları ve doğal çevrenin zenginliğiyle tercih edilmektedir. Burada özellikle: su sporları aktiviteleri popülerdir ve sörf ile rüzgar sörfü başta gelir. “Playa” ve “Shire” gibi plajlar: açık denizdedir.
Buralarda gel-git ve onların morfolojik özellikleri farklıdır. Genellikle dalgaların boyu 1.5 metreyi aşmaktadır. Gel-git olayları ise 3-4 saatlik süreçlerde görülür.
Evet, şehir plajlarında iklim aşırı soğuk değildir ve rüzgar yoktur. Patagonya’da denize girmek için en ideal yer buralardır.
PUERTO MADRYN ŞEHRİ
Trelew şehrine 67 km uzaklıkta olan, havaalanı bulunmayan, Trelew şehrindeki havaalanı kullanılarak ulaşılabilen bu şehir; Patagonya’nın en canlı yerlerinden olan bu şehir: Atlantik Okyanusuna bakan küçük bir platoda kayalıklar üzerinde bulunmaktadır.
Chubut eyaletinin doğu kıyısında, Nuevo körfezinin büyük bir doğal amfitiyatrosudur. Şehir günümüzde 80.000 nüfus barındırmaktadır. Valdes yarımadasına 50 km yakınlıktadır. Bu nedenle: doğal deniz yaban hayatını ve balinaları izlemek için bölgeye gelenler, burada konaklamakta veya turlara buradan katılmaktadırlar.
Burada: derin bir su limanı bulunur. Ama aynı zamanda alüminyum üretimi, balıkçılık ve turizm odaklı bir sanayi şehridir.
Şehir: 28 Nisan 1865 günü, buradaki doğal limana “Mimoza” gemisiyle gelen 150 Galli göçmen tarafından kurulmuştur. Ardından: İtalyan ve İspanyol göçmenler de bölgeye gelmişler ve Trelew şehri ile Madryn şehirleri arasındaki demiryolu inşasında çalışmışlardır. 1889 yılında şehirde inşa edilmiş tren istasyonu, yeni otobüs terminali için orijinal yapısı korunarak restore edilmiştir.
Bu bölgede, ilk yerleşimciler “Punta Cuevas” denilen yere yerleşmişlerdir ve kalıntılar hala görülmektedir. Şehir özel coğrafi konumu nedeniyle, yıl boyunca düşük yağış alır. Ortalama sıcaklıklar kışın 5 derece ve yaz döneminde 35 dereceye kadar çıkar. Maksimim sıcaklık 14 derecedir.
Evet, balina izlemek için buraya gelen ziyaretçiler: Haziran-Aralık ayları arasındaki dönemde, Puerto Piramides denilen yere gelen balinaları izleyebilirler. Southern Right Whale denilen yerdeki balinalar: gerek Trelew şehri ve gerekse bu şehirden hareket eden turlarla izlenebilmektedir.
Su Altı Dalışı
İlave olarak, yani Trelew şehrinden farklı olarak, burada su altı dalışları da yapılabilmektedir. Geleneksel dalışlar için son yıllarda burada çok sayıda resif tasarlanmıştır. Yani burası bir anlamda Arjantin ülkesinin dalış başkenti olarak bilinir. Özellikle denizaslanları ile yapılan dalış çok popülerdir.
Doğa Bilimleri Müzesi
Burası deniz ekosisteminin zenginliğini korumak ve yaymak amacıyla kurulmuştur. Özellikle müzenin “Galce Salonu” tüm yerli halklar ve sömürgeciler tarafından yapılan el sanatlarının entegrasyonu ve geliştirme sürecini sergilemektedir.
Ayrıca “Botanik” ve “Jeoloji” özelliklerine adanmış bir oda da bulunmaktadır. Burada Patagonya kıyı şeridi ve bozkır bölümünün tam bir açıklaması sunulmaktadır. Bunların yanında, ziyaretçiler: deniz sahil bölgesinin özellikleri, balıklar, omurgasızlar, kuşlar, deniz memelilerine ait bilgiler alabilmektedirler.
Pujol Sarayı
Burası 1917 yılında, öncülerden Agustin Pujol ve Anita Howel tarafından “Madryn kalesi” olarak inşa edilmiştir. 1883 yılında Agustin Pujol; Chubut kıyısında karaya çıkmış ve bir tüccar ve yerel tedarikçi olarak buraya yerleşmiştir. Ardından “Telsen” ve “Madryn” olarak bilinen ve gelişmekte olan mezraları bağlayacak yollar inşa ettirerek önemli toplumsal çalışmalara önderlik etmiştir.
Yapı: güçlü bir neoklasik tarzda inşa edilmiştir. Oyma taş ve duvarlar ile merdiven ilgi çeker. Kulesinden körfeze giren gemiler görülebilir. Pujol evi: 1971 yılında hükümet tarafından kamulaştırılmıştır ve müze haline dönüştürülmüştür. Daha sonra ise kültürel miras ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Punta Arenas şehrinden sonra, yarım günlük karayolu yolculuğu sonrasında “Ushuaika” şehrine ulaşılıyor. Karayolu ile Ushuaika şehrine ulaşmak için mutlaka Şili topraklarından geçmek gerekiyor. Önce arabalı vapurla “Tierra del Fuego” adasına ve oradan Şili üzerinden Arjantin’e geçiliyor.
Arjantin ve Şili arasında: 1904 ve 1977 yılları arasında “Beale kanalı”ndaki adaların paylaşımı ve deniz sınırlarının belirlenmesi konularında büyük anlaşmazlıklar ortaya çıkmış ve iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir. Ardından “Papa” araya girmiş ve iki ülke arasında anlaşma sağlanmış ve Picton, Lennox ve Nueva adaları Şili ülkesine verilmiştir.
Ushuaika
Buranın en büyük özelliği Patagonya’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi burada aşırı rüzgarların olmayışıdır. Çünkü şehir kuruluş yapısı itibarıyla rüzgarlara açık değildir yani korunaklıdır.
Şehre gelen gezginler, şehrin özellikle: renkli ahşap evlerini, tepelerini, dağlarında hiç eksilmeyen kar yığınlarını ve buzul manzaralarını görmek isterler.
Gelelim şehrin hikayesine; 1890’lı yılların sonunda altın arayıcısı göçmenler buraya akın ederler. 1902 yılında buraya bir hapishane yaptırılır. Şehre altın aramaya gelen: İspanyol, Hırvat, Litvanyalı ve diğer bir kısım göçmenler; bir süre sonra ülkelerine geri dönmeyip buraya yerleşirler.
1947 yılında hapishane kapanınca, hükümet buraya daha fazla sayıda insan yani yerleşimci çekebilmek için, yatırımlara teşvik verir ve vergi indirimleri sağlar. Arjantin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı buraya bir askeri üs yapar. Günümüzde bu eski ünlü hapishane gezilebilmektedir.
Ardından, 2001 yılında, ülkedeki ekonomik bunalımdan kaçanlar, buradaki hızla gelişen turizm potansiyelini gördüklerinden gelip yerleşirler ve şehir nüfusu hızla artar.
Fin del Mundo-Dünyanın Sonu
Arjantinliler, Ushuaika şehrini “Fin del Mundo” yani “Dünyanı Sonu” diye pazarlamaktadırlar. Ushuaika şehrinin güneyindeki “Navarino” adasının küçük “Puerto Williams” kasabası; Antartika’ya en yakın yerleşim yeri olarak bilinir. Ancak buraya ulaşım: Ushuaika şehrindeki denizcilerin tekneleri ve uçaklarla sağlandığından Puerto Williams yalnızca 3000 nüfuslu küçük bir kasaba olarak kalmıştır.
Martial Buzulu
Sudazı Uznuaia şehrine7 kilometre uzaklıktadır. Buraya 15 dakika süren telesiyej ile ulaşılır. Buzulun üzerinde yürümek mümkündür. Buzulun üstünden Beagle kanalının muhteşem manzarasını izlemek mümkündür.
Bu toprakların asıl sahibi olan yerliler, günümüzden 11.000 yıl önce buraya yerleşmişlerdir. Avustralya Aborjinleriyle akrabalıkları olduğu düşünülen “Selknam” ve “Yamana” yerli gurupları dışında, burada “Haushlar” ve kanocu olarak isimlendirilen “Alakaluf” yerlileri de bulunmaktadır. Bunlar: 19. yüzyılın sonlarına doğru “Tierra del Fuego” yani “Ateş Toprakları” nı aralarında paylaşmışlardır.
Tierra del Fuego-Ateş Toprakları
Bu bölgeye “Ateş Toprakları” denilmesinin nedeni: Yamana yerlilerinin kulübelerinin önünde sürekli ateş yakmalarına dayanmaktadır. Bu ateşle, yerliler hem ısınır, hem de duman aracılığı ile aralarında haberleşirlermiş. Macellan’da henüz denizdeyken: ilk önce bu ateşlere dikkat etmiş ve bölgeye bu nedenle “Ateş Toprakları” ismini vermiştir.
Selknam yerlileri: denizle ilgili değillermiş. Bu yüzden: en dar yeri4 kilometre olan Macellan boğazını nasıl geçip te Tierra del Fuego’daki “Isla Grande” yani “Büyük Ada” ya nasıl ulaştıkları bilinmemektedir. Bunların büyük olasılıkla kanocu Alakaluf yerlilerinden yardım aldıkları düşünülür. Veya ağaç gövdelerinden yaptıkları sandallarla buraya taşındıkları düşünülmektedir. Selknam yerlilerini, daha sonra Haush yerlileri takip etmiştir.
Beyazlar: uzun yıllar “Tierra del Fuego” bölgesine girmemişlerdir. Çünkü yerliler 19. yüzyılın sonlarına kadar topraklarını başarıyla korumuşlardır. Ancak büyük çiftliklerin kurulmasının ardından, bölgedeki dengeler bozulmuştur. Beyazlar, bölgeye yerleştiklerinde yerlilerin avlanma sahalarını daraltmışlar, Selknam yerlilerinin en büyük besin kaynaklarından olan “guanakaları” öldürüp köpeklerine yedirmişlerdir.
Selknamlar “guanakaların” sahipleri olmadığını düşündüklerinden beyazların getirdikleri “koyunların” da sahibi olmadığına karar vermişlerdir. Böylece beyazların koyunlarını alıp kendi ailelerini beslemişlerdir. Bunun üzerine çiftlik sahipleri çok sinirlenmişler ve her Selkham kellesine ödül koymuşlardır.
Ardından hain ve vahşi bir katliam başlamış ve beyazlar arasında bir yerli öldürüp kulağını çiftlik sahiplerine götürenler ödüllerini almaya başlamışlardır. Ancak, bazı beyazlar, yerlileri öldürmeyip yalnızca kulaklarını kesiyorlar ve çiftlik sahiplerine götürüyorlarmış ve bu durum öğrenildiğinde, çiftlik sahipleri yerli kellesine ödül vermeye başlamışlar.
Ancak bölgedeki asıl yerli kıyımları; beyazların Avrupa’dan getirdikleri ve yerlilerin bağışıklıkları olmayan “suçiçeği” ve “kızamık” gibi hastalıklar ile olmuştur.
Sonradan bölgeye gelen Hıristiyan misyonerleri, yerlileri bu hastalıklardan kurtarmaya çalışmışlarsa da Selknam yerlilerinin sayıları hızla düşmüş ve 1945 yılında yalnızca 25 kişi kalmıştır.
Hatta en son saf Selknam yerlisi:1974 yılında ölmüştür. Günümüzde ise tahminen 500 kadar melez yerlinin, merkez dışındaki bazı yerleşim yerlerinde yaşadıkları söylenmektedir.
Evet, bu kıyımlara ve yok etmelere rağmen, gerçekte Selknam yerlilerinin kimseye zararlarının olmadığı da söylenmektedir. Çünkü: bunlar at binmeyi ve kano kullanmayı bilmeyen yaya yerliler olarak tanınmaktadırlar.
Tarım nedir bilmezler, yalnızca hayvan olarak köpek beslerlermiş. Bir yerlinin diğer bir yerli üzerinde otorite kurması mümkün olmazmış, yalnızca toplum içinde yaşlıların sözü dinlenirmiş.
Para diye bir şey yokmuş ve sadece hediye ve takas yöntemleri kullanılıyormuş. Miras yolu ile bir aile veya kişinin zenginleşmesi de mümkün değilmiş. Çünkü ölenler, sahip oldukları ile birlikte gömülüyormuş.
Yani: ne köle, ne işçi, ne patron ve zengin var. İnandıkları bir tanrı da yokmuş. Sadece Xon gibi bir şaman benzeri karaktere inanırlarmış. Bu karakter, transa geçerek avın nerede olduğu konusunda onlara yardım edermiş. Ayrıca düşmanlara karşı kara büyü yapmasıyla tanınırmış.
Yamana yerlileri ise: kanolarıyla adalar arasında gezinir ve fok balıklarını avlarlarmış. Kadınlar ise kabuklu deniz hayvanlarını toplarlarmış.
Bunlar sürekli göçebe olarak yaşadıklarından kayalıklarını barınak olarak kullanırlar ve birbirlerine sokularak ısınırlarmış. Ayrıca vücutlarına sürdükleri yağında, bu aşırı soğuk iklimden korunmalarını sağladığı söyleniyor. Ayrıca kanolarının içinde ateş yakarlarmış.
Hatta yine söylenenlere göre Hıristiyan misyonerler buraya geldiklerinde, yerlilere giysi giydirmek isterler ve çıplak yaşamaya alışmış yerliler bunun üzerine hasta olmaya başlarlar. Selknam yerlilerini kırıp geçiren beyaz adam hastalıklarının, Yamana yerlilerinin de sonunu getirdiği bilinmektedir.
Evet: bu bölgede Beagle Kanalında deniz otobüsü ile gezebilirsiniz. Bu gezinizde: denizaslanlarını ve ünlü yazar Jules Verne’in “Dünyanın sonundaki fener” olarak betimlediği deniz fenerini görebilirsiniz.
Fernando Cordero Rusque Müzesi
Eğer bu bölgenin ilk sakinleri ya da kaşifleri ve yerleşimcilerinin geçmişi hakkında bir şeyler öğrenmek isterseniz, bu müzeyi ziyaret etmelisiniz. Müzenin koleksiyonunda: yerel faunanın ilginç görüntüleri, arkeolojik ve antropolojik eserler, Şili’nin bu bölgesinde altın madenciliğinin tarihçesi, Selknam yerlilerine ait dünyaca ünlü fotoğraf sergisi bulunmaktadır.
Tiearra del Fuego: aynı zamanda bol balıklar ile ünlüdür ve özellikle alabalık boldur. Rio Grande nehri, kendi kategorisinde dünyanın en iyi nehri kabul edilir. Burada yaklaşık 5 kg lık alabalıklar tutulabilir. Hatta14 kg luk alabalık tutulduğu da görülmüştür.
Özellikle “White Lake” büyük ve ağır alabalık tutulması için idealdir. Daha güneydeki “Desire gölü” de alabalık tutulması için elverişlidir.