Sultanhanı, Aksaray arası uzaklık: 44 km. Sultanhanı, Konya arası: 108 km. Sultanhanı, Nevşehir arası: 116 km. Sultanhanı, Ürgüp arası: 138 km. Sultanhanı, Kapadokya arası: 299 km. Sultanhanı, Antalya arası: 409 km.
TARİHİ
Selçuklular, Çinin Siang kentinden başlayan ve Anadolu’yu geçerek İstanbul’a ulaşan tarihi İpek Yolu üzerinde, 100 civarında kervansaray yapmışlardır. Develerin günlük 30-40 km mesafe yürüyebileceği düşünülerek, yol üstünde bu binalar inşa edilmiştir. Sultanhanı da onlardan biridir. Ama en görkemlisidir. Buraya gelen kervanlara, 3 gün süresince konaklama ve yeme-içme hizmetleri, Sultanhanı Vakfı tarafından karşılanıyordu.
Günümüzde ise, Sultanhanı, Kapadokya bölgesi içinde kalmıştır, turistik güzergah üzerindedir. 2017 tarihinde Sultanhanı, ilçe olmuş ve Aksaray iline bağlanmıştır.
GENEL
İlçe, Hasan Dağı, Karacadağ ve Tuz gölü arasındadır. İlçenin girişi, Konya-Akrasay ana hat üzerinde, sağ taraftadır. Eşmekaya beldesinden hemen sonra gelir. İlçenin girişi karşısında Yeşiltömek yaylası bulunur. Bölgede karasal iklim hakimdir. Yağışlar çok azdır. Açık bir alanda olup, evlerin de seyrek olması nedeniyle serin bir havası vardır. Yaylacılık faaliyetleri yoğundur.
SULTANHANI HALI SEKTÖRÜ
Dünyanın dört bir yanından gelen, yüzlerce yıllık halılar, Sultanhanı ilçesindeki atölyelerde aslına uygun olarak restore ediliyor. Yani, burası bir anlamda “Dünya Halı Restorasyon Merkezi” gibi bir yer olmuştur. Halı sektörü, ilçede 1970’li yıllarda, el dokuması halı üretimi ve halı restorasyonu ile başlamıştır. Böylece kısa sürede, ilçedeki ustalar halı alanında isimlerini duyurmuşlardır. Uzakdoğu sektörünün dokuma halı sektörüne girmesiyle, ilçedeki halıcılar halı üretimi değil, halı restorasyonu işine yönelmişlerdir. İlçede irili ufaklı 50 civarında halı atölyesi bulunmaktadır. Birçok ülkeden yıpranmış halılar, tamir için buraya getiriliyor.
GEZİLECEK YERLER
SULTANHANI
İlçe merkezindedir. Aksaray il merkezine 42 km uzaklıktadır. Konya il merkezine ise 100 km uzaklıktadır. Giriş ücretsizdir.
Sultanhanı, 1229 yılında, Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Anadolu’nun en büyük kervansarayıdır. Yapıldıktan sonra, bir yangın geçirir ve 1278 yılında Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında onarımı yapılır ve genişletilir. Çok itinalı kesme taş yapısı olan han, daha sonra yapılan büyük kervansaraylara her bakımdan ideal bir örnek oluşturmuştur.
Avlu kapısındaki kitabesine göre, binanın mimarı Suriye-Şam’dan gelen Muhammed bin Havlan El-Dimaskı’dır. Kendisi Konya şehrindeki Alaaddin Camisinin de mimarıdır.
Anadolu’daki ilk sultan hanıdır. İpek Yolu üzerinde kervanların güvenli bir şekilde konaklamasını sağlamak için yaptırılmıştır. Buraya gelenlerin bütün malları, eşyaları ve can güvenliği Selçuklu hükümdarlığı tarafından teminat altına alınıyormuş. Buraya gelenler 3 gün boyunca yeme ve içmeden ücretsiz yararlanıyormuş. Handa konaklayan kişi, eğer zengin ise hana bağış yapıyormuş. Fakir olanlara da diğer hana gidecek kadar yemek veriliyormuş. Hayvanına da yem veriliyormuş.
Aynı zamanda, bir dönem, Moğol saldırılarına karşı kale olarak da kullanılmıştır. Söylenenlere göre, Moğollar tarafından 3 aylık bir kuşatmanın sonunda ele geçirilebilmiştir. Zaten düz bir araziye inşa edilmiş bir kaleyi andırıyor.
Han, birçok film için de plato olarak kullanılmıştır.
Mimari
Yapı, özellikleri itibarıyla, Sivas’taki Gök Medreseye benzer.
Birbirine bitişik, uzunlamasına iki bloktan oluşur. Öndeki bloğun doğu tarafındaki duvarında kapı vardır. Cephesinin orta kısmında, zengin geometrik şekiller ve ince süslemelerle bezeli bu kapı, ak mermerden yapılmıştır.
Türkiye’de kapısı mermer olan tek handır.
Türk geleneklerine uygun olarak, doğu yönüne bakar. Bu kapı o kadar görkemlidir ki, Bizans’tan esinlenilmiş, mimari yapısı göze çarpar. Genişliği 10.70 metredir. Kapıdaki kitabeye göre, hanın mimarı Muhammed bin Havlan-el Dimaski’dir.
Sadece doğu cephesinde, birkaç mazgal pencereyle delinmiş duvarları ve payende kubbeleriyle, kaleye benzer bir yapısı vardır. Toplam 4800 metre karelik bir alana oturtulmuştur. Büyük blok, yazlık, küçük blok ise kışlık olarak kullanılmıştır. Dıştan boyu 117 metredir.
Hanın yazlık kısmında, muhteşem bir portal vardır. Portal geometrik şekillerle süslenmiştir. Ayrıca akşamları ışıklandırılınca daha da etkileyici oluyor.
Sivri kemerin altında “Elminnetül Lillah” yani “Kudret Allahındır” duası yazılıdır.
Kervansarayın ilk kitabesi: dış portal nişini çeviren süs kemerinin, iki tarafında, altıgen madalyonlar içindedir.
Gezi
Kuzeydeki Portalden (kapıdan) girilir. Taç kapının her iki yanında, alt kısımları kare, gövdesi yarım daire sütunlardan oluşan kuleler bulunur. Taç kapı, kısmen yıkılmış olsa da klasik Selçuklu taç kapılarından farklı olarak, bu kuleler arasındaki anıtsal görünümüdür. Taç kapı: bulunduğu cephenin tam ortasına açılmamıştır. Çünkü, kervansarayın batı bölümündeki yapılar, doğu bölümündekilere göre daha geniştir. Taç kapının her iki yanında birer oda vardır. Bu odalar, kervansaray bekçilerine veya kapı görevlilerine aittir.
Girildikten sonra uzun bir dehliz geçilir. Bu aralığı yıldızlı bir kubbe örter. Bu aralıktan, avluya geçilir. Dikdörtgen avlunun, doğusu ve batısında, yedi kemerli bir revak çevirir.
Avlunun; doğu bölümünde: aynı zamanda arabalık ve ahır hizmeti görebilen, üstü örtülü, önü açık ve genişliği, hanın dış duvarına kadar uzanan bir revak vardır.
Avlunun; batı bölümünde: revağın arkasında, 4 oda ve kubbeleriyle hamam bulunur. Hamama, sağdaki revağın kuzeybatı köşesinde bulunan kapısından girilir. Hamam içinde: önce giriş holü, soyunma yeri ve daha sonra kurnalı ve kubbeli yıkanma yeri vardır. Hamam tabandan ısıtılır. Su deposu, dikdörtgen planlı ve tonozludur.
Yine batı bölümde, hamam ile aynı sırada: odalar bulunur. Bunlar kervansarayın diğer hizmetlileri için ayrılmış ve ayrıca özel misafirleri ağırlamak için yapılmıştır.
Avlunun doğu ve batı bölümünü gördükten sonra kervansarayın en güzel taş işçiliği olan bölümü olan mescide geliyoruz. Avlunun tam ortasında kare planlı köşk mescit vardır. Bu mescit, dört kaide üzerine oturur. Mescide, kuzey yönündeki iki taraflı merdivenden çıkılır.
Mescit cephesi ve kemer yüzlerinde: geometrik, rozet, çift düğümlü bordür ve ağızları birbirine bakan ejder tasvirleri görülür. Bunların tümü zengin taş işçiliğini gösterir. Mescit: yan iki pencere ile aydınlatılır ve güney duvarında, mihrabı vardır, üstü köşeli kubbe ile örtülmüştür. Köşk mescidinin içindeki bir nişten, yukarıya uzanan bir merdiven vasıtasıyla ezan okunan terasa çıkılır.
Avluya doğru, yaklaşık 2 metre çıkıntı yapan ihtişamlı bir iç taç kapıdan güneyde bulunan büyük salona girilir.
Bu iç taç kapı da, yan cepheleri süslemesiz olmasına rağmen, ön cephede bulunan zengin süslemeler ile, dış taç kapı gibi anıtsal bir görüntü verir. Taç kapının ön cephesinin dış çerçevesinde geometrik süslemeler bulunur. Girişinin üstünde ise, dokuz sıralı mukarnas vardır. Giriş kapısı basık kemerlidir.
Girişin tam karşısında: orta nef, kenarlarda ise altı sıralı 24 adet kare ayaklı, tonozlu yüksek kemerler bulunur. Kemer ayaklarında: insanların ve hayvanların kaldığı mekanları birbirinden ayıran, 60-70 cm yüksekliğinde sekmeler vardır. Duvar dipleri hayvanlara, orta nefa yakın olan mekanlar yolculara ayrılmıştır. Orta nef ise, ara hizmetler için ortak yer olarak kullanılmıştır.
Bu bölünün kubbesi 6 metre genişliktedir.
Kışlık bölüm
Kışlık bölüm, tamamen tonozlarla çatılanmıştır. Uzunluğu: 42 metre ve genişliği 29 metredir. Çok yüksek orta sahın genişliği 6 cm. dir. Aydınlık kubbesi ve iki tarafa açılan, yedişen tonoz kemeri oldukça etkileyicidir. Doğu ve batıda, iki yan sahın bulunur. Her bir yan sahın, sivri tonoz çatı ile örtülmüştür. Her tonoz çatı, bir sivri kemere dayanır. Kemer ayaklarında, insanların ve hayvanların kaldığı mekanları birbirinden ayıran 60-70 cm yüksekliğinde sekiler vardır. Duvar dipleri hayvanlara, orta sahına yakın olan mekanlar yolculara ayrılmıştır.
Sonuç
UNESCO tarafından, 2014 yılında Dünya Kültür Mirası Geçici Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış olan Sultanhanı’nı mutlaka ziyaret edin, gittiğinizde inanın içerideki ziyaretçilerin yüzde 90 bölümünün yabancı olduğunu göreceksiniz, kendi ülkemizdeki bu muhteşem güzellikteki eserleri gidelim, görelim, buralardan geçerseniz, yolunuzu değiştirin, gidin görün. Gurupla gitmezseniz, rehberiniz yoksa, yukarıda yazdıklarımı okuyarak hanı gayet güzel gezebilirsiniz. Son dönemde kervansarayda: yorgan, çanak ve çömlek atölyeleri yapılmış, daha sonra çarık, bıçak, kılıç ve halı dokuma atölyeleri de yapılacakmış, bunlar elbette yabancı turistlerin ilgisini çekiyor, bol bol fotoğraf çekiyorlar.
Her şey iyi hoş da; 800 yıllık tarihi hana, kapalı bölümde yerler kazılarak yerden ısıtma yapılması, pencerelerine pvc doğrama yapmak ve camla kapatmak, kalorifer döşeyip orijinal tuvalet bölümüne fayans döşeyip klozet koymak hangi akla hizmet, tuvalet elbette gerekli, ihtiyaç ama neden han dışında bir yere yapılmaz. Tabii bu soruların cevapları yok, neyse siz yine de gidin bu güzelliği görün.