Karadeniz’in en çağdaş ilçesi, insanları sıcakkanlı, hümanisttir. Gördüğünüzde, buraya hayran kalacaksınız. Doğası, insanları, çağdaş ve aydın görüşleriyle, süper şirin bir yöredir. Yanınızda, her mevsim mutlaka yağmurluk veya rüzgarlık bulundurmayı sakın ihmal etmeyin.
ULAŞIM
Fatsa-Samsun arası uzaklık: 165 km.dir. Fatsa-Ordu arası uzaklık ise: 55 km. dir. Özellikle bu yol üzerinde iki alternatifiniz var. Yeni yapılan otoyoldan Ordu’ya gitmek isterseniz, yaklaşık 30 dakika sürüyor. Ancak, eski yoldan gitmek isterseniz, 1.5 saat sonra, Ordu’ya varabilirsiniz. Bence, eski yolu tercih edin.
Çünkü, bu yol üzerinde, gezip görebileceğiniz muhteşem yerler var. Bolaman virajları. Yol üstünde, et lokantaları ve meşhur uzun saçlının yeri bulunuyor. Uzun saçlının, ülkemizdeki en güzel çayı yaptığı söylenir, doğrudur. Ama kahvesi de güzeldir.
Bolaman virajlarında; mükemmel manzaralar görebilirsiniz.
Türkiye’nin en uzun kara yolu tüneli olan: Bolaman-Perşembe arasında uzanan Ordu Nefise Akçelik Tüneli; Ordu-Fatsa arasını, yalnızca 20 dakikaya indirmiş. Tünelin uzunluğu: 3850 metre.
TARİHİ
MÖ. 675 yılından itibaren bu bölgede: Kimmerler, Persler, Büyük İskender ve komutanları: çeşitli tarihlerde egemenlik kurmuşlardır. İlk çağ dönemlerinde: burada en ilgi çeken yapılanma: Pontus dönemidir.
Pontus krallığı: MÖ.280 ile MS.263 yılları arasında: Fatsa ve yöresinde egemenlik kurmuşlardır. Aslen: bunlar Perslerin asillerinden oluşmaktadırlar. Ancak: zamanla, Ege kıyılarından buraya göçmüş olan Helen kültürünün etkisinde kalmışlardır.
Evet: 1. yüzyılda: Roma’ya bağlı bir krallık olan “Pont devleti” yörede egemen olmuştur. Bu krallığın başına geçen II. Farnak, günümüzdeki Fatsa yöresinde hükümdarlığını sürdürürken, Roma’nın kendi iç karışıklıklarından yararlanarak, topraklarını genişletme faaliyetlerini sürdürmüş, ancak başarılı olamamıştır.
Kral II. Farnak: halen Fatsa’nın eski hükümet binasının bulunduğu alanda, kızı Fanizan adına, bir şato inşa ettirir. Bu şato nedeniyle: Fatsa’nın o dönemdeki ismi “Fanizan” olarak anılır. Daha sonraki yıllarda, bu isim, çeşitli değişimlere uğrayarak: Fanise, Phadsane, Pytane ve Faça olarak değişimlere uğramıştır. Günümüzdeki Fatsa ismi de buradan gelmektedir.
MS. 63 yılında: Pont devleti, Romalılar tarafından ortadan kaldırılır. 395 yılında ise, Bizanslılar yörede egemen olurlar.
Türklerin, Fatsa yöresine kesin yerleşmeleri: 1071 Malazgirt Savaşından sonraki akınlar sonucu gerçekleşir. 1380 yılında: Hacı Emiroğulları adlı bir Türk Beyliğinin hakimiyet dönemi başlar.
13. ve 14. yüzyıllarda: kıyı kesiminde Ceneviz kolonileri görülür. Sahildeki tabya: Cenevizliler tarafından depo olarak kullanılır. II. Mehmet döneminde, Cenevizliler, yöreden uzaklaşırlar. Osmanlı İmparatorluğu dönemi: 1427-1428 yılları arasında başlar.
GENEL
Fatsa: Karadeniz kıyısında bulunmasına rağmen, kıyıya tam olarak 2 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Fatsa’da ırmağın ağzında, iyi bir kışlık liman var. Üç mil açıkta: Kuş adası denilen, ufak bir kayalık ada var. (Ada hakkında, aşağıda daha ayrıntılı bilgi vereceğim)
Evet: Fatsa’nın ırmağı, zamanında çok tanınan bir ırmak imiş ve adı: Vatasa. Burada: Poliman adlı bir ırmak ve ırmağın yanında bir şehir bulunuyormuş. Küçük tonajlı gemilerin girebildiği bu ırmağın yanında: ılıca, hamamlar ve eski bir kilise varmış. Burada, eski Bolaman şehrinin bulunduğu sanılıyor.
İlçede: fındık üretimi çok yaygın olarak sürdürülmektedir. Dünyada, fındığın en çok üretiminin yapıldığı yer: Fatsa’dır. Üretilen fındığın: % 98’i pazarlanmaktadır.
Fatsa’nın eski ismi: Satılmış nahiyesi olarak kullanılmışsa da, daha sonra, Satılmış ismi ortadan kaldırılıp, yerine yine Fatsa ismi kullanılmaya başlanmıştır. Son yıllarda ise: fındık ile birlikte, yörede kivi üreticiliği önem kazanmaya başlamıştır.
İlçede, tipik Karadeniz iklimi hakimdir. Yaz mevsimi sıcak, kış mevsimi ise ılık geçer. Isı farkları, oldukça azdır. Yaz mevsiminde, bunaltıcı sıcaklar görülmez.
Tarihi süreçte: ipek yolunun ilçeye yakın olması, Fatsa’ya uzun bir süre, parasal kazanç sağlamıştır. Fakat, coğrafi keşifler sonucu, bu yolun işlevinin azalması sonucu, ekonomik hareketlilikte duraklamalar oluşmuştur.
Fatsa ilçesinde: 2006 yılında, Ordu Üniversitesine bağlı, Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi kurulmuştur.
12 Eylül 1980 hareketinden önce: Fatsa, sosyalist Dev-Yol fraksiyonuna mensup kişilerin etkili oldukları bir yerdi. Belediye Başkanı seçilen, terzi Fikri Sönmez; Fatsa’da müstakil ve özerk bir yapılanma gerçekleştirilmesinde öncülük etmiştir.
O zamanlar, Fatsa, kurtarılmış bölge ilan edilmiş, askerlerin ve polislerin giremediği, denetleyemediği, devlet kurumlarına alternatiflerin üretildiği bir yer olarak öne çıktı. Sonuçta: 11 Temmuz 1980 tarihinde, Fatsa’ya operasyon düzenlendi ve yaklaşık 15 kişinin öldüğü bu operasyon sonucu: bu bölgede oluşturulan, gayri yasal oluşum bitirildi.
Son olarak, Fatsa’nın en büyük özelliklerinden birinden söz etmek istiyorum. Japonya’da, günümüzde yaklaşık 7000 Türk yerleşik olarak bulunuyor.
Bunların yaklaşık yarısının: Fatsalı olduğu söyleniyor. Kanada’nın Montreal şehrinde Denizlililerin yoğunluğu gibi, Japonya’da da Fatsalılar çok yoğun imiş.
Fatsalıların çoğu, Japonya’nın önemli sanayi şehirlerinden: Nagoya ve çevresinde yaşıyorlar. Bu kent, bir otomotiv kenti imiş. Japonya’da yaşayan Türkler, bu kentte otomobil parçalama işi ve bina yıkım işleriyle uğraşıyorlarmış. Yaptıkları iş “Kaitai” olarak isimlendiriliyor.
Bunları niye anlattım? Bizim ülkeden Japonya’ya giden Fatsalı gençler, orada belli bir süre çalışabilmek için Japon kızları ile evlenmişler ve bunlar, bugün, kesin dönüş yapıp geri döndüklerinde, Fatsa’da yerleşmişler. Yani: Fatsa’da bulunduğunuz sürede, mutlaka birkaç Japon gelin/bayan göreceksiniz.
Son bir not: 110 bini aşan nüfusu ile bir değerlendirme yapıldığında: “Ünye mi-Fatsa mı” sorusunun cevabı: Ünye’den çevre yolu geçince trafik sorunu çözüldü denir. Fatsa’da ise, ana yol şehir içinden geçmektedir, yani trafik tam bir sıkıntıdır. Ayrıca: Ünye ve Fatsa, Ordu şehrinin Büyükşehir olmasını sağlamıştır.
NE YENİR
Fatsa’da, mutlaka pide denemelisiniz.
Bunun yanında: taze fasülye, tursi kavurma (fasülye turşusundan yapılır), malez (süt kabağı ve süt ile yapılan bir çeşit muhallebidir), hamsili ekmek (özü mısır ekmeğidir ve içinde az miktarda salamura hamsi karıştırılmıştır), hamsi kaygana (kargana da denir, mısır unu, tuzlanmış hamsi, maydanoz, süt, yumurta, yağ ve tuz ile yapılır), hamsili pilav, keşkek, sakarca yemekleri ve son olarak lahana yemeklerini deneyebilirsiniz.
HEKİMOĞLU EFSANESİ
Hekimoğlu: Ordu dolaylarında yaşayan yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik, yoksul bir annesinden başkası yoktur. Çevresinde: dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliği ile tanınmaktadır.
Aynı dönemde: yörede egemenlik kurmuş: Gürcü Bey bulunmaktadır. Bu Gürcü Beyi: Ayşa, adında, güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ancak, bu kız, Gürcü Beyini sevmemektedir. Hekimoğlu’na bağlanmıştır.
Ancak: Gürcü Bey: bu iki gencin sevdasını duyar ve Hekimoğlu’na düşman olur. Kendisini: teke tek, hesaplaşmak üzere çağırır. Hekimoğlu: gözü pek ve mert bir gençtir. Mavzerini kuşanır, tek başına buluşma yerine gider.
Ama, Gürcü Bey, sözünde durmaz ve buluşma yerine, adamları ile birlikte gider. Hekimoğlu bölgeye gelince, hep birlikte, kendisine ateş açarlar ve aralarında büyük çatışma başlar.
Hekimoğlu: çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Bolu şehrine, tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve yanına Mehmet adlı amca oğlunu alarak, dağa çıkar.
Köylüler: dağda Hekimoğlu’na kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü, yöre insanını çok etkiler ve kendisine yardım ederler. Özellikle: zenginlerden aldıklarını, yoksul köylülerle paylaşarak, onların gönüllerinde taht kurar.
Ancak; bir zaman sonra, Gürcü Beyi, kurdurduğu bir tuzakta, Hekimoğlu’nu öldürtür. Günümüzde, Hekimoğlu adlı türkü ile bu efsane, yörede anlatılmaktadır.
NE SATIN ALINIR
Halıcılık: Fatsa’nın el sanatlarından. Birbirinden güzel halıları, ilçe içindeki çeşitli mağazalardan satın alabilirsiniz. Ayrıca: burada, yaygın fındık üretimi yapılıyor ve ilçenin lezzetli fındıklarından mutlaka satın alın. Ayrıca: burada yetiştirilmeye başlanan kivi de çok yaygın, satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
PLAJLAR
Buradaki doğal plajlar; turizm yönünden oldukça önemli. İlçede, Belicesu ve Yalıköy çevresindeki kumsallar çok güzel. Fatsa ilçe merkezinde de bir plaj var. Halk plajı. Ama: sanırım bu plajın kullanılmasını pek istemiyorlar, plajın pek plajlık hali kalmamış, denize girmek için ilçe dışına, çevredeki plajlara gitmek gerekiyor.
FATSA ADASI
Fatsa sahiline, 1.5 km. uzaklıktadır. Karadeniz’deki nadir adalardan biridir.
Yaklaşık: 1 dönüm büyüklüğündedir.
Adada herhangi bir bitki yetişmez. Tamamen taşlardan ve kayalardan oluşmaktadır.
Eski dönemlerde: Fatsa’dan adaya; kara yolu bulunduğu veya Dolunay mevkiinden yani Fatsa çamlıklarından, deniz altından, bir tünel ile adaya ulaşım olduğu söylenmektedir. Bu tünel ile: adanın altında bulunan bir şehre ulaşıldığı düşünülmektedir.
Ayrıca: her ne kadar bir söylenti olsa da: yani inanılması zor olsa da: geçmiş zaman imparatorlarının hazinelerini bu yer altı şehrinde sakladıkları söyleniyor.
Ayrıca: başka bir söylentiye göre: Fatsa’yı kuran Pont kralı II. Farnakes, kızı Fanizanı korumak için, bu ada üzerinde bir kale yaptırmış. Kaleyi ise, bir tünel ile ulaşımını sağlamış. Ancak, bu ada ve ada üzerinde, ne kale, ne de tünel kalıntısı yok, bulunamamış.
Ada: takip eden tarihi süreçte: Fenikeliler ve Miletuslular tarafından kurulan kolonilerce ve daha sonra Cenevizlilerce uzun yıllar kullanılmış.
İlçeden adaya tekne turları yapılmaktadır. Üzerinde herhangi bir tesis yok. Yalnızca, bir deniz feneri bulunuyor.
SARMAŞIK KAPLICALARI
İlçeye 13 km. uzaklıktadır. Yol asfalt ve düzgün, ayrıca ulaşım için gün içinde, ilçe merkezinden buraya: karşılıklı dolmuş seferleri yapılıyor. Tarihi çok eskilere dayanan bir mazisi var. Söylenenlere göre: ilk kullanımı, Cenevizliler zamanında.
Zamanın hükümdarının: çok güzel bir kızı varmış. Bey, kızının üzerine titrermiş. Bu güzel kız, bir gün hastalanmış. O güzelliğinden eser kalmamış. Tüm bedenini, önce ağrılar ve daha sonra ise yaralar kaplamış. Bey: dönemin önemli tabiplerini çağırmış, kızını tedavi edecek olana, hem kızını ve hem de servetini vereceğini söyler.
Ancak, tüm tabipler, bildikleri tedavi yöntemlerini denemelerine rağmen, genç kızı iyileştiremezler. Kız dünyaya küser. Her sabah saraydan çıkıp, amaçsızca, dere kenarında, dağlarda dolaşmaya başlar.
Günlerden bir gün, dere kenarında dolaşırken, tüyleri dökülmüş perişan halde, bir kurt görür. Kurt, neredeyse ölmek üzeredir. Ancak, bu kurt, bugünkü sıcak su kaynağının olduğu yerde: buharı tüten sulardan içiyor, bu sulara girip yıkanıyormuş.
Evet, kız, her gün gelip kurdu izler. Ama sonunda kurdun iyileşip gittiğini görür. Bunun üzerine, kendisi de, bu sıcak suya girmeye, suyundan içmeye başlar. Bir süre sonra, kız, eski sağlığına ve güzelliğine kavuşur. Bey de, çok sevinir ve tüm halkının yararlanabilmesi için, suyun çıktığı yere, bir hamam yaptırır.
Daha sonra insanlar, buradan ayrılırlar ve kaplıca alanı harabe haline gelir. Sarmaşık örtüleri arasında, kaybolmaya yüz tutar. Zaten adı da buradan geliyor. Aslında: aradan geçen uzun süre sonunda, kaplıcanın bulunmasının yine bir öyküsü var.
Bir çoban, zaman zaman sürüsünün kaybolup tekrar ortaya çıkmasına bir anlam veremez. Sürüyü takibe alır ve sürünün, sarmaşıklar arasında bir süre otladığını, otladıkları bu yerin altından ise buhar çıktığını görür.
Sarmaşık örtüsünü temizleyip baktığında, içinde sıcak su akan bir barakanın bulunduğunu görür. Daha sonra, bu bölge temizlenir ve Sarmaşık Kaplıcaları ortaya çıkar.
Burada, su sıcaklığı: 47 derecedir. Suyun içinde: sodyum klorür, silis bulunduğu saptanmış. Kaplıcanın suyu dakikada: 200 litre akıyor. Romatizmal ve benzeri hastalıklara iyi geldiği söyleniyor.
GAGA GÖLÜ
İlçeye, 10 km uzaklıktadır. Sefaköy sınırları içinde bulunmaktadır. Karadeniz bölgesindeki, birkaç doğal gölden biridir. Gölün çevresi: ağaçlar ve fındık bahçeleriyle kaplıdır. Göl: Fatsa-Aybastı kara yolu kenarındadır.
Gölde: birkaç adım atıldığında, derinlik 4-5 metreye kadar inebilmektedir.
Gölün tam ortasında bir adacık var. Bu adacık: kilise adası olarak isimlendiriliyor. Burada: bir kilise bulunduğu söylense de, herhangi bir buluntu ve kalıntı yoktur. Göl: doğal Sit alanı olarak ilan edilerek, koruma altına alınmıştır.
Göle akan akarsu bulunmamaktadır. Ancak: küçük bir kanal ile, Bolaman ırmağına bağlanmıştır. Gölde: kerevit, sazan ve kadife balığı bulunmaktadır. Çevresinde ise: özel şahıslara ait gayrimenkuller var.
Buraya aşırı yağışlı günlerde gitmemenizi öneriyorum, çünkü aşırı yağışlarda gölün su seviyesi yükseliyor ve özellikle ulaşımın sağlandığı kara yolu sular altında kalıyormuş, aman dikkat.
ÇINGIRT TEPESİ VE KAYALIKLARI
İlçenin, 5 km. batısında, Kavaklar deresinin doğusunda bulunan bir tepenin üzerindedir. Daha doğrusu: Fatsa Büyük Sanayi Sitesinin üstünde bulunduğu bir tepe.
Kalenin üzerinde: Kavaklar deresine 45 derecelik eğimle inen, 120 basamaklı ve sonu görünmeyen bir tünel var. Hatta, bu tünelin Fatsa’nın 1,5 mil kuzeyinde, Karadeniz içinde bulunan adaya gittiği tahmin edilmektedir.
Bu tünelin dibi: yüzyıllarca atılan taşlarla dolmuş, ancak temizlendiğinde, yörenin yerli ve yabancı turizme açılması halinde; kesinlikle ilçe için gelir kaynağı olacaktır.
Burası: Fatsa’ya ilk yerleşen kavimlerin yeridir. Burada: henüz tam olarak bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Yapıldığında: o dönemlere ait (MÖ.400) önemli bilgi ve belgelerin bulunmasının sağlanacağı düşünülmektedir.
GÖREĞİ MANASTIRI
İlçenin batısında, 5 km. uzaklıktadır. Evkaf köyü sınırları içindedir. Pont devleti zamanından kalmadır. İçinde: kale, şato, kilise, manastır ve yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılardan, burada büyük bir şehir bulunduğu tahmin edilmektedir.
Ayrıca: bu kalıntıların üzerinde bulunduğu bir gümüş para mevcut olup, o devirde burada yaşayan Hacı Şevda isimli bir yerel yöneticinin, burada hüküm sürdüğü ve kendi adına para bastırdığı anlaşılmaktadır.
BOLAMAN VE TARİHİ KONAK (HAZNEDAR KONAĞI)
Bolaman: Fatsa-Ordu karayolu üzerinde, ilçeye 9 km. uzaklıktadır. Şirin bir beldedir. Kuruluşunun, antik dönemlere kadar uzandığı düşünülmektedir. Antik dönemdeki adının: Polemeon’dur.
Bölgenin en eski yerleşimlerinden biridir. Antik dönemde, bir liman kenti olduğu düşünülmektedir. Bolaman merkezinde ve çevresinde çok şirin restoranlar ve çay bahçeleri bulunuyor. Özellikle: balık lokantalarını denemenizi mutlaka öneriyorum. Ayrıca: Bolaman Pidesi çok muhteşem bir lezzet.
Evet, Haznedar konağı: Bolaman yöresinin sembolü olmuştur. Her yıl birçok fotoğrafı çekilmekte ve hatta kibrit kutularında bile, fotoğrafları yer almaktadır.
Yapıyı iki bölüm halinde incelemek gerekir. Birinci bölüm: 1.yüzyıl civarında yapıldığı düşünülen, taş duvarlar. İkinci bölüm ise: Osmanlı döneminde yani 18.yüzyılda yapıldığı düşünülen, mevcut taş duvarların üzerindeki tarihi konaktır.
Bu konağın: kaleye ilk yerleşmiş olan Mehmet Bey tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Alt bölümde bulunan taş duvarların: yapıldığı dönemde, dört bir yanı su ile çevrili bir ada üzerinde bulunduğu, o ada üzerinde yaşayanları korumak amacıyla yapıldığı, bu surların içinde bir de kilise bulunduğu tahmin edilmektedir.
YASON KİLİSESİ
Pontus imparatorluğu döneminde, Hıristiyan misyonerler “Altın post”u aramak için: Yunanistan’dan yola çıkarlar. Bu yolculukları sırasında: konakladıkları “Yosun” yöresinde inşa ettikleri “Yosun kilisesi”, Fatsa’ya 25 km. uzaklıktadır. Görülmeye değer, tarihi bir hazinedir.
Sitede: Ordu, Çaytepe, Yosan Burnu adı altında: ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Lütfen, oraya bakınız.
Ordu Perşembe Çaytepe Yoson Burnu hakkındaki yazım için Çaytepe Yason Burnu
ordu muhteşem bir yer özellikle kara lahana dolması
fatsa çok güzel bir yer paylaşımınız için teşekürler