İtalya Venedik Büyük Kanal;
Bu muhteşem suyolu, aslında Venedik’in ana caddesidir. Turistlerin Grand Canal (Büyük Kanal) olarak bildiği bu suyoluna, Venedikliler “Canalazzo” derler. 15’nci yüzyılda: Fransız yazar Philippe de Commine tarafından “Dünyanın en güzel caddesi” olarak adlandırılan büyük kanal; Venedik’in en güzel malikanelerine sahiptir. Venedik’e geldiğinizde öncelikle görmeniz gereken yerlerden biri de, burası.
Evet: 3800 metreden uzun olan kanal, Stazione Ferrovia Tren İstasyonundan başlar ve Basino di San Marco’da (Aziz Marcos havzası); görkemli bir şekilde biter. Genişliği bazı yerlerde 30 metre ve bazı yerlerde ise 70 metreyi buluyor. Derinlik ise: 5 ile 5.5 metre arasında değişiyor. Ters bir “S” şeklinde uzanıyor.
Çevresinde: sivil ve resmi binalar bulunuyor. Kanal boyunca: “Patrici”lerin yaşamış olduğu, 200 civarında, mermer saray, yan yana sıralanmış.
Kanal:
O kadar güzeldir ki, turistler yalnızca muhteşem manzaraları izlemek için, kanal üzerinde “vaporetto” ile, saatlerce dolaşırlar. Kanalı yavaş yavaş gezmek isterseniz, her iskeleye uğrayan tuhaf isimli “accelerato”ya (No.1) binebilirsiniz. Ancak, o sıcak havada, açıkta oturmak belki serinletici etki yaratabilir, ama bünyeniz biraz nazlı ise, akşam otelde ateşiniz çıkabilir, dikkat etmekte yarar var.
Evet, daha önce söylediğim gibi, kanalın her iki yakasında 200’ün üstünde gösterişli palazzo ve büyük yapı sıralıdır. Çoğu: 14 ve 18’nci yüzyıl arasında inşa edilmiş yapıların bazıları son derece güzel restore edilmiş, bazıları ise onarım için sıralarının gelmesini beklerken iyice yıpranmışlardır. Palazzoların çok azında, aristokrat aileler ikamet etmeyi sürdürmektedirler. Çoğunluğu devlet dairesi, otel, müze veya sergi galerisine dönüştürülmüştür.
Kanal boyunca yürümek ya da akşam yemeği yemek isterseniz:
Riva del Vin’i ya da yakındaki Erberia (sebze-meyve pazarı)yı tercih edin. Veya Pescaria (balık pazarı) gibi su kenarı yeri de tercih edebilirsiniz. Çünkü: Büyük Kanal’ın diğer kıyılarına ulaşmanız imkansız.
Büyük kanal:
Venedik şehrini ikiye bölüyor. Bunlardan: doğu tarafında kalan bölüm, St.Marco bölümü daha geniş. Büyük kanal üzerinde: 3 önemli köprü bulunuyor. Bunlar: Railway, Rialto ve Accademia köprüleridir. Ayrıca: 45 küçük kanalcık da, büyük kanala bağlanıyor.
Bu kanalcıklar, 4 ile 5 metre genişliğindedir. Ayrıca: bu kanalcıklarda ulaşım yalnızca gondolla mümkündür. Bu dar kanallara: “calhi” denir. Calhi’ler: “campi” adı verilen küçük kanallara açılırlar.
Kanallar. Bazen bir binanın avlusunda sonlanır, bu alanlara da “sorti” denilir. Kanallarda yüzmek kesinlikle yasak. Para cezasına tabii. Bu konuda çok sıkı kontroller yapılıyor. Hani, belki aklınıza gelirde yüzmek isterseniz diye belirtmek istedim.
Ama, bir yandan da, kanal sularının çok kirli olduğunu gördüğünüzde zaten böyle bir arzunuzun olacağını sanmıyorum. Çünkü: kanal suları gerçekten çok kirli.
Hatta: dikkatli bakarsanız, kanal boyundaki kullanılmayan yapılardan bazılarında, kedi büyüklüğünde farelerin dolaştığını bile görebilirsiniz.
Kanallarda:
her iki yakada, kimisi baston şekeri gibi boyanmış ve kimi de ham olan kütük kazıklar göreceksiniz. Bunlar: teknelerin park yerleridir. Aynı zamanda, gemiler sığ yerlerde karaya oturmasın diye, klavuz olarak da görev yaparlar.
Bundan sonraki bölümde: Stazione Ferrovia tren istasyonundan başlayarak: Piazza San Marco’ya doğru kanal boyunca görebileceğiniz görkemli palazzolarla ilgi bilgi vereceğim.
Bu arada: bu gördüğünüz tren istasyonu: 1846 yılında yapılmış. İstasyonun hemen sağında: St.Simeon Picello kilisesi var.
Bu kiliseyi: okside olmuş bakır kubbe kaplamalarından seçebilirsiniz. Kubbe üzerinde: bağışlayıcı olarak Hz.İsa’nın heykeli bulunuyor. Girişi oldukça etkileyicidir. 18’nci yüzyılda: Neo-klasik üslupta yapılmıştır. Merdivenleri: suyun içine girmiş durumda.
Fondaco dei Turchi’ye doğru
Tren istasyonundan çıktıktan sonra: Büyük Kanal üzerindeki üç köprüden ilki olan; Ponte delgi Scalzi köprüsü ile karşılaşacaksınız.
PONTE DELGİ SCALZİ KÖPRÜSÜ
Bunun diğer adı: İstasyon köprüsüdür. Köprü: 1858 yılında, metal olarak yapılmış, 1934 yılında ise beyaz taşla kaplanmıştır. Köprünün sol yanında: Barok üslüptaki cephesiyle, Santa Maria di Nazareth Kilisesi görülüyor.
Aynı sırada; San Geremia Kilisesi var ve burası Venedik’in en eski yapılarından biridir.
SAN GEREMİA KİLİSESİ
13’ncü yüzyılda yapılmıştır. Fakat; 1760 yılında onarım görmüştür. Kilisenin Romanesk üsluptaki çan kulesi, şehirdeki en eski tarihli yapılardandır. San Geremia Kilisesi ve çan kulesi sırasında, bir 18’nci yüzyıl yapısı olan: Palazzo Labia (Patrik Sarayı) var. İçinde: fresk süslemeler bulunan bu sarayın köşesinde, St.John’un bir heykeli bulunuyor.
Bu yakada, kayda değer ilk ev: 16’ncı yüzyıla ait, klasik tarzda bir yapı olan, Mauro Docucci’nin (1440-1504) eseri Palazzo Vendramin-Calergi’dir. Alman besteci Richard Wagner: 1883 yılında burada ölmüştür. Bu bina, günümüzde Venedik’in “Kış Kumarhanesi”ne ev sahipliği yapmaktadır.
Karşı tarafta, sağ yakada: Büyük Kanal üzerindeki en eski yapılardan biri; 13’ncü yüzyılda inşa edilen “Fondaco dei Turchi (Türk Hanı) var.
FONDACO DEİ TURCHİ
Bu saray: Canal Grande’nin hemen sağ yanında, San-Marcuola İstasyonunun karşısında bulunmaktadır. 13’ncü yüzyılın ilk yarısında: Giacomo Palmier tarafından inşa edilmiş bir saraydır. Venedik’in en eski saraylarından birisidir.
Kıvrımlı bağları, ince sütunları ile Bizans dönemi mimarisinin tipik bir örneğidir. 1621 yılından itibaren, Türk tüccarlar sarayı ticaret merkezi olarak kullanmaya başlarlar. 1838 yılına kadar, bu süreçte orada ikamet eden Türkler; binaya bir cami ve hamam yaparlar ve sarayın mimarisi kısmen değişir.
Ayrıca: 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında başlayan restorasyon çalışmaları sırasında, sarayın üst kısmına kubbe biçiminde eklemeler yapılır. Saray 1923 yılından bu yana, Venedik Doğa Tarihi Müzesi (Museo di Storia Naturale di Venezia) olarak kullanılmaktadır.
Modası geçmiş bir koleksiyon sergilense de; 2 metre uzunluğunda kolları olan dev yengeç ile 30 cm. den büyük akrep, özellikle çocukların ilgisini çekmektedir. En etkileyici eserler ise: dinazor salonundaki en büyük tarih öncesi timsah cinsi (11 metre uzunluğundadır) ile ouranosaurus olarak bilinen, muazzam cüsseli sürüngen iskeletidir. (3.5 cm. yüksekliğinde ve 7 metre uzunluğundadır.)
Ca’Pesaro
Kanalın sağ yakasındaki: 1682 yılında tamamlanan Barok Ca’Pesaro: grotesk masklarla dekore edilmiştir. Mimarı: Salute’yi tasarlayan Baldassare Longhena’dır. Mimar: binayı tamamlayamama endişesi yüzünden ölmüştür.
Ca’ (ev anlamına gelen Casa’nın kısaltılmışıdır): günümüzde Galleria İnternazionale d’Arte Moderna’ya ev sahipliği yapmaktadır. (Modern Sanatlar Müzesi)
Biennale’deki yapıtların en güzelleri ve çoğunlukla İtalyan sanatçıların çalışmaları sergilenir. Başka milletlerden sanatçılara ait birkaç çağdaş çalışmaya da yer verilmiştir. Binanın üst katında: Museo d’Arte Orientale (Doğu Sanatları Müzesi) var.
Müzede: lake sanat eserleri, samuray silahları, zırhlar ve I. Dünya Savaşında şehri bombalayan Avusturyalıların tazminat olarak Venedik’e verdikleri sanat eserleri sergilenir.
Ca’ d’Oro
Ca’Pesaro’nun karşısında: yapımı 15’nci yüzyılın ilk çeyreğinde tamamlanan Ca’ d’Oro (Altın ev) var. Binada: Bizans sanatı etkileri ve Gotik üslup görebilirsiniz. Devrin soylularından Marino Contarini için yaptırılmış. Büyük Kanaldaki en ünlü bina cephesine sahiptir. Gotik cephesi güzel taş oymalarıyla bezenmiştir. Ev, adını eskiden yaldız kaplamalı olan oymalarından alır.
İç mekanda: Franchetti Gallery resim ve heykel sergisi var. Sergilenenler arasında en dikkat çekicisi, Mantegna’nın “Aziz Sebastianus”udur. Ayrıca: Tittoretto ve Tiziano’nun çalışmaları ile başka yapılardan toplanan, birkaç Giorgino’ya ait freskleri de görebilirsiniz.
Rialto Civarı
Rialto’nun kuzeyinde: sol yakada, kanalın en eski evlerinden biri olan, Venedik-Bizans tarzı Ca’ da Mosto (13’ncü yüzyıl) var. İki fabrikayı cepheden gören: Ca’da Mosto: Venedik’te resmi yapılacak ölçüde güzel binalardan biridir. Venedik-Bizans üslubundaki bina: 13’ncü yüzyılda yapılmıştır.Yanında, göz alıcı: Ponte di Rialto (Rialto Köprüsü)var. Evet, güzel ve ilginç bir köprü.
Ponte di Rialto Köprüsü
1588-1592 yılları arasında, bir veya daha fazla kürekleri olan harp gemilerinin altından geçebileceği yükseklikte inşa edilmiştir. Büyük kanalın eşsiz manzarasına sahip, yan yana sıralı mağazaların bulunduğu ticaret semtinin merkezinde bulunmaktadır. Büyük kanal üzerindeki en eski köprüdür.
Orijinali ahşaptır. Köprünün onarımı sırasında: gerektiğinde açılarak büyük deniz taşıtlarının geçebileceği bir özellik kazandırılmak istenmiş. Bu mekanizma için mimarlar arasında bir yarışma düzenlenmiş.
Michelangelo, Palladio ve Sansovino gibi tanınmış mimarların katıldığı bu yarışmayı: Antonio Da Ponte adlı ünlü olmayan bir mimar kazanmış. Kanalın en dar yerine yapılan köprünün ayakları: yaklaşık 12.000 adet, çamur zemine saplanmış kolon üzerine oturmaktadır. Bugün köprü üzerinde: 24 adet dükkan, arkadlı bir düzenlemeyle yer almaktadır.
Venedik kentinin en renkli mekanlarından biridir.
Yalnız, iki yakayı birbirine bağlamakla kalmaz, aynı zamanda cıvıl cıvıl bir alışveriş mekanıdır. Rialto köprüsünün üzerinde, girişinde ve çıkışında birbirinden güzel cam eşyalar, maskeler, kuklalar, ayakkabı-çanta ve meyve sebzeden tutunda şekerleme ve çöreklere kadar, satın alabilecek her şeyi bulabilirsiniz.
Bütün bu alışveriş keyfinin ötesinde, Rialto köprüsünün üzerinden Grand Canal manzarası bir harikadır.
Büyük Kanal: bu noktada, sağa doğru kıvrılıyor ve siz sol taraftan ilerlemeye devam ediyorsunuz.
Sol yakadaki, 13’ncü yüzyıldan kalma ikiz palazzolar: Loredan ve Farsetti, günümüzde Belediye Sarayı olarak kullanılıyor. Mavi-beyaz renkli palamarlarıyla dikkati çeken, 18’nci yüzyıl Gotik tarzı “Palazzo Mocenigo” kompleksi, 1819-1824 yılları arasında Lord Byron’ın evi olmuştur.
Şair, anlatımcı şiiri Don Juan’ı yazmaya, bu evde başlamış ve zamanının büyük bir bölümünü, ateşli metreslerinin ihtiyaçlarına yetişmeye çalışarak geçirmiştir.
En cüretli Venedik macerası;
Lido’dan Rialto’ya kadar, iki adamla girdiği yüzme yarışıdır. Yarışmayı; mükemmel bir yüzücü olarak bilinen Lord Byron bitirebilmiştir. Günümüzde, Büyük Kanal bu tür etkinlikler için yeterince temiz değildir.
Sağ yakadaki bir sonraki bina; 13’ncü yüzyılın ortalarına ait Palazzo Bernardo’dur. 15’nci yüzyılda yapılmıştır. Milano Dükü Francesco Sforza’ya aittir. Ağ biçimindeki süslemeleri Dükler Sarayından kopya edildiği için tanıdık gelecektir.
Aynı yakada: kanalın keskin bir dönüş yaptığı noktada: üç güzel palazzo var. Ca’Forcari: günümüzdeki üniversitenin bir binası olarak kullanılmaktadır. Wagner’in Tristan ve Isolde adlı eserlerinin bir bölümünü bestelediği Giustinian palazzo bulunuyor.
Ca’ Rezzonico
Plazza Grassini’nin karşısında, sağda, birkaç blok ötede: 17’nci yüzyıldan kalma görkemli Ca’ Rezzonico var ve Museo del Settecento Veneziano’ya: yani 18’nci yüzyıl Venedik yaşamını gösteren bir müze olarak korunmaktadır. (1700’lerin Venedik Müzesi) Dorsoduro’nun üçüncü büyük koleksiyonu buradadır. Ca’ Rezzonico’nun içi gözler için tam bir ziyafettir. Girişteki geniş merdivenlerinin sonunda, alımlı bir balo salonu var. Bur salonda: Murano camından yapılmış, iki devasa avize var. Bitişik odada karışık olarak oyulmuş zincirli köle figürleri var.
İkinci kattaki galeriye gidene kadar, tavanlarda baba ve oğul Tiepolo’nun resimleri dikkati çekiyor. Büyük Kanal’ın iki adet Canaletto resmi, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Venedik’te ressamın yalnızca, 3 resmi bulunuyor.
Cumhuriyetin gerileme dönemi ressamlarından olan Pietro Longhi’nin eserleri de burada. Müzenin üçüncü ve dördüncü katlarında, yeni açılan ve Venedikli ressamların 300’e yakın eserinin sergilendiği Egidio Martini Galerisi var. Pencerelerden görünen Büyük Kanal manzarası da etkileyicidir. 19’ncu yüzyılın sonlarında, bu sarayın sahibi olan Pen Browning’in şair babası Robert Browning: 1889 yılında burada ölmüş. Amerika doğumlu ressam James Whistler de 1879-1880 yıllarında burada yaşamıştır.
Ponte dell’Accademia’ya Doğru
Ca’ Rezzonico’nun karşısında: Büyük Kanal’ın keskin bir dönüş yaptığı noktada: sol yakadaki pallazoların sonuncusu olan, 18’nci yüzyıla ait Palazzo Grassi, bugün bir kültür merkezi olarak hizmet vermektedir. Dışına asılan afişlerle içerideki sergilerin duyurusu yapılır. Grassi ailesi için yapılmış ve günümüzde Moda Okulu olarak da kullanılmaktadır.
Palazzo Grassi’nin ilerisindeki Ponte dell’Accademia (Accademia Köprüsü): Avusturyalıların inşa ettiği ve büyük vaporettoların geçişini engelleyen demir köprünün yerine 1930 yılında geçici olarak inşa edilmiştir. Metal ve ahşap malzeme ile yapılmıştır. Popüler bir seyir noktası olan ahşap kemerli köprü, muhteşem bir Salute manzarasına hakimdir.
Sol tarafında, önünde klasik kırmızı ve beyaz renkli kazıklar bulunan görkemli yapı, 15’nci yüzyıla ait Palazzo Cavalli Franchetti’dir.
Yan tarafında sanat ve edebiyat camiasının gözde mekanı Palazzi Barbaro’nun Büyük Kanal’a bakan ön cephesini görebilirsiniz. Yazar Robert Browning ve Henry James, ressam John Singer Sargent, Claude Monet ve James Whistler, burada zaman geçirmişlerdir.
Ca’ Dario’ya Doğru
Sağ yakadaki Palaza Barbarigo’nun mimarisi çarpıcı olmasa da, 19’ncu yüzyıldan kalma mozaiklerle bezeli ön cephesi dikkat çekicidir. Yakınlardaki Palazzo Venier dei Leoni: Peggy Guggenheim koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor.
Büyük Kanalda bulunan, 15’nci yüzyıl Venedik palazzolarının en etkileyici ve pitoresk olanı, görece küçük bir bina olan Ca’ Dario’dur. Venedik’in adalet sekreteri Giovanni Dario’nun eski evidir.
İflas sonucu intiharlardan şüpheli ölümlere, beş yüz yıllık skandallar ve veba salgını nedeniyle lanetlenmiş ev: boş durmaktadır. Yangın tehlikesini engellemek için; huni biçiminde tasarlanan Venedik’e özgü bacalar ilginçtir.
Venedik şehri hakkındaki genel bilgiler