İtalya Venedik San Marco ve Castello

venedik.piazza san marco.3. saat kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello

 

Evet, burası turistlerin çoğunun ilk uğrak yeridir. Burada: San Marco Bazilikası dikkat çekiyor. Kente gelen günübirlik turistlerin, neredeyse tek gördükleri yer. Buraya kaldığınız yerden: vaporette denilen küçük gemiler ile ulaşmanız mümkün.

Bizde; Venedik kent gezimize, buradan başlayacağız. Yani: önce San Marco Meydanı ve yakın çevresini gezeceğiz.
Burası: avuç içi kadar bir yer. Yürüyerek rahatlıkla gezebileceksiniz. San Marco Meydanı ve Meydanın çevresi. Bugünkü gezi planımız burası.

venedik.piazza san marco.4.meydan üstten
İtalya Venedik San Marco Piazza San Marco

PİAZZA SAN MARCO (SAN MARKO MEYDANI) 


Evet: Venedik’in ana meydanı. Yani: Venedik’in merkezidir. Tüm önemli ofisler burada ve 19’ncu yüzyıldan bu yana “başpiskoposluk” da burada bulunuyor. Ayrıca: Venedik Festivalleri burada düzenleniyor.

Buraya: bol miktarda güvercin var. Yani: St. Marco meydanına varır varmaz, sizi bir güvercin ordusu karşılayacak. Turist gurupları geldiğinde, bu güvercinlere yem atıyorlar ve güvercinler bu yemlere üşüşünce, ortaya değişik görüntüler çıkıyor.

Söylendiğine göre: Venedik’e ilk güvercinler: Kıbrıslı tüccarlar tarafından, Venedik Dükü’nün karısına hediye edilmek üzere getirilmiş. Bu tarihten sonra da, giderek çoğalarak bu meydanın bir parçası olmuşlar.

Belki dikkatinizi çekecektir, buradaki güvercinler asla uçmuyorlar, yürüyerek dolaşıyorlar. Avrupa’da güvercinlerin yürüyerek dolaştıkları tek yer.

Meydanın uzunluğu: 175 metre ve genişliği ise 82 metredir. Meydanın geçmişi: 9’ncu yüzyıla dayanmaktadır. O zamanlar meydan, düklerin aldıkları kararları açıkladıkları: Markus Kilisesinin önündeki küçük bir alandı. Yani, aslında içinde kanallar geçen bir kilise bahçesiymiş. Ancak: 12 ve 13’ncü yüzyıllarda yapılan değişiklikler sonrası: şehrin dini ve siyasi merkezi haline gelmiş.

Meydanda:

Venedik Cumhuriyetinin gücünün zirvesindeyken, görülmeye değer taklar kurulurmuş. Bunlardan: bir tanesi, “Gentile Bellini”nin “Accademia”da sergilenen ünlü resmine de konu olmuş.

Orayı ziyaret ettiğinizde, özellikle bu muhteşem resmi mutlaka görmelisiniz. Cenevizlilere veya Osmanlılara karşı zafer kazanmış komutanlar: savaştan döndüklerinde, Bazilikanın önünde, onların şerefine törenler düzenlenir ve ziyaretler verilirmiş.

Seyyar satıcılar, o zamanda, bugünkü gibi: şekerleme ve yiyecek satarlarmış. Arkadların altındaki şık dükkanlar: asırlardır Venediklileri ve yabancıları, kendine çekmektedir.

Bütün tantanasına, itiş kakışına rağmen Meydan: günümüzde de bir uygarlık merkezi olmayı sürdürmektedir. Napoleon’un, Piazza San Marco için: “Avrupa’nın Salonu” dediği söylenir. Dünyada: bu kadar zarif orantılara sahip, üç tarafı revaklı, muhteşem heykellerle çevrelenmiş ( bu heykellerin çoğu: 16 ve 17’nci yüzyıllardan kalmadır), trafiğe tamamen kapalı başka bir meydan yok.

Evet:

Meydan, aslında: trapezoid (yamuk) şeklindedir. Düzensiz döşenmiş, meydanı zemini, Bazilikaya doğru hafif eğimlidir. Meydana: 250 yıldan daha uzun süre önce döşenen trakit (volkanik kaya) taşlar, en eskisi 13’ncü yüzyıla ait olan beş-altı kat döşemenin üstünde bulunuyor.

Girişte: iki granit sütun var. Bunlar: 1125 yılında, Doğu’dan çalınıp kaçırılarak getirilmiş ve 1172 yılında, buraya yerleştirilmiş. Bunların buraya dikilmesinde mimar: Rialto Köprüsünün de ilk mimarı olan Niccola Starantonia’dır.

O zamandan, günümüze kadar, yerlerinden hiç oynatılmamışlar. Burada: üçüncü bir sütün daha varmış, ama o sütun geçmişte sulara gömülmüş ve yerine yenisi konmamış.

venedik,san marco.sütun üstü aslanı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello

Sütunlardan birinin üstünde: Venedik’in koruyucu azizi: Aziz Theodoros bulunuyor. St.Theodora; yeni kurulmuş Doğu Roma İmparatorluğuna bağlı bir kraliçedir. Yalnız: bu eski, daha sonra Aziz Marcos’un naaşı çalınarak buraya getirilince, kendin koruyucu azizi Aziz Marcos olmuş.

Dikkat ediyor musunuz; çalınma kelimesini ne kadar çok kullanmak zorunda kalıyorum. Yalnız: burada unutulmaması gereken bir husus daha var, Osmanlı Padişahları, bir dönem, “ taş parçaları” olarak tabir ettikleri birçok antik kalıntıyı, bizzat Avrupalılara hediye etmişler. Bunu da unutmamak gerek.

 

Evet: gezimize devam ediyoruz.

Diğer sütunların üzerinde: şehirde bulunan pek çok taş aslanın, en tuhaf görünüşlüsü olan, dört ayaklı melez bir “khimaira” (Yunan mitolojisinde; aslan başı) bulunuyor. Bu aslanı, en net görebileceğiniz yer ise: Dükler Sarayının Balkonudur. Aslında: bu aslanın, orijinal hali bilinmiyormuş. Ama: Doğu kökenli ve 2200 yıllık olduğu tahmin ediliyormuş.

venedik.meydandaki iki sütun.1
İtalya Venedik Piazza San Marco Günümüzde

Günümüzde:

Turist kalabalıklarıyla dolup taşan sütunların arasındaki alan: 15’nci yüzyıldan 18’nci yüzyılın ortalarına kadar: suçluların idam edildiği bir meydan olarak kullanılmış. Suçlular işkence görüp, sal üzerinde yakılır ve sonra ise ata bağlanarak, sokaklarda sürüklenip, daha sonra bu sütunların arasında ölüme terk edilirmiş.

Ne medeniyet ama? Ayrıca buraya dair anlatılan bazı hikayeler var. Bunlardan bir tanesi: bir fırıncının oğlu olan Pietro Faziol (Il Pietro)’dur.

Bir asili öldürdüğü için ölüm cezasına çarptırılır. Cezanın infazından sonra, Pietro Faziol’un suçsuz olduğu anlaşılınca, anısına iki adet gaz lambası yakılmıştır.

Diğer hikaye ise: Carmagnola Kontudur. O’da hainlikle suçlanmış, suçsuzluğu ise daha sonra yani cezalandırıldıktan sonra anlaşılmıştır.

venedik.çan kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Campanile di san Marco

CAMPANİLE Dİ SAN MARCO (Çan Kulesi) 

venedik.çan kulesi.2
İtalya Venedik San Marco ve Castello Campanile di san Marco


Hemen meydanın köşesinde bulunuyor. Venedik’e gidip de bu kuleye çıkmadan, Venedik’i tepeden görmeden sakın şehri terk etmeyin. Evet, burası: Venedik’in en yüksek yapısıdır. San Marko Çan Kulesi. Her gün açıktır.

Asansöre binerek, 100 metre boyundaki bu yapıya çıkın ve Piazza ile şehrin nefes kesen manzarasını izleyin. Bazilikanın egzotik kubbeleri, Büyük Kanalın ağzındaki Dorsoduro’nun kama biçimli burnu ve adadaki San Giorgio Maggiore Kilisesinin muhteşem manzarası, ayaklarınızın altında uzanacak.

Aynı zamanda: tarihi şehrin pişmiş topraktan yapılmış çatı kiremitlerini de göreceksiniz.

Evet: bu kule, zamanında: deniz feneri, atış kulesi ve çan kulesi olarak kullanılmış. Ünlü Alman Goethe: günümüzden 200 yıl önce, denizi ilk kez görmek üzere buraya geldiğinde de, manzara, bugünkü manzaranın aynısı idi.

Hatta: söylenenlere göre: 400 yıl önce; Galileo’nun yeni teleskopunu göstermek üzere, dükü buraya çıkardığında dahi manzara aynıymış. Ancak: burada baktığınızda, yine de, tek bir kanal bile göremeyeceksiniz.

venedik.çan kulesi.5
İtalya Venedik San Marco ve Castello

Şehrin, en iyi bilinen sembolü olan kulenin orijinali: günümüzde ayakta değil. Orijinal kule: 14 Temmuz 1902 tarihinde: Piazza’nın üzerine yıkılmış. Ancak: kule, o zamanlar, o kadar çok sallanıyormuş ki, herkes yıkılacağının farkında imiş.

Venedik’te, tarih boyunca pek çok çan kulesi yıkılmış. Bu yüzden: çan kulelerinin çevresine yaklaşmak yasak hale getirilmiş.

Alınan önlemler sayesinde, kule yıkılınca, kimse zarar görmemiş. Kulenin yıkılış anı görüntülenememiş olsa da: şehirde, bu anı gösteren sahte kartpostallar satılıyor, dikkatinizi çekecektir.

venedik.çan kulesi.4
İtalya Venedik San Marco ve Castello Şehir Konseyi

Şehir konseyi

Vakit kaybetmeden çan kulesini “olduğu yere olduğu şekilde” yeniden inşa etmeye karar verir. Orijinal kulenin yapılışından tam 1000 yıl sonra; 25 Nisan 1912 tarihinde, daha hafif bir forma sahip olan yeni kule, dünyanın pek çok yerinden Venedik hayranlarının bu projeye sağladığı maddi kaynaklar sayesinde: yeniden, törenle açılmış.

Venedik’te ki pek çok kule gibi: bu kulede, yana yatmaya başlamış.

venedik.san marko meydanı. saat kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Torre Dell’Orologio

TORRE DELL’OROLOGİO (Saat Kulesi)

Meydanın köşesinde bulunuyor. Çan kulesinin hemen karşısındadır. Çan ve saat kuleleri, karşılıklı köşelerdedir.

Biraz önce söz ettiğim Campanile: Piazza’nın tek çan kulesi değil. Torre Dell’Orologio: bir saat kulesidir. Muhteşem bir “Zodyak” saati var. Arap ve Romen rakamları ile, saati gösteriyor. Ve de, evet, bu saat: tam 500 yıldır çalışıyormuş.

Ocak ayında kutlanan: Epifanya ve Mayıs ayında kutlanan İsa’nın Göğe Çıkışı haftası boyunca, üç Müneccim Kral figürü ile borazan çalan bir melek; her saat başında ortaya çıkarak, yaldızlı Madonna’yı selamladıktan sonra: törensel bir şekilde, onun çevresinde dönerek gözden kaybolurlar.

Saat kulesinin üzerinde bulunan: 2 bronz insan (Mağribi) figürü, ellerindeki büyük çekici: çan’a vurur. Efsaneye göre: bu figürleri okşamak, kişilere yıl boyunca cinsel güç verirmiş. Ayrıca: Venedikliler, 19’ncu yüzyılda, bu çekiçlerden birinin, bir ustaya vurarak kulenin tepesinden fırlattığına inanıyorlar.

Kim bilir, belki de bu heykeller; söylentinin doğruluğunu sınamak isteyen binlerce ziyaretçinin sergilediği küstah davranışın öcünü almışlardır.

 

PROCURATİE VECCHİE VE PROCURATİE NUOVE

PROCURATİE VECCHİE


Saat kulesinin hemen yanındadır. Meydanın bir yanı boyunca uzanıyor. Burası: bir konuttur. Sestierelerin idaresinden sorumlu resmi görevliler olan: San Marco Vekilleri için, 16’ncı yüzyılda inşa edilmiş.

Buranın altında: Venedik’in en ünlü iki kafesinden biri var. Bir tanesi: Caffe Quadri.

venedik. piazza san marco.kafeler.
İtalya Venedik San Marco ve Castello Caffe Quadri

CAFFE QUADRİ

19’ncu yüzyılda: Avusturya işgali sırasında, Avusturyalıların uğrak yeri olan bir kafe.

SAN GEMİNİAMO KİLİSESİ

Eskiden, Meydanın, Bazilikasının karşısına düşen, en uzak köşede bulunurdu. Napoleon; 1807 yılında; meydanın iki yanını birbirine bağlayan “Ala Napoleonica “ (Napolyonun kanadı) olarak bilinen kanala, yer açılması için, kiliseyi yıktırmış.

Kanadın ön cephesinde: Roma İmparatorlarının heykelleri var. Napolyon’un heykeli için düşünülmüş olan merkez niş: günümüzde, nedense boş bırakılmış.

PROCURATİE NUOVE

Procurative Vecchie’nin karşısındadır. Yani: meydanın öbür yanı boyunca uzanıyor. Çan kulesinin yanında.

Bu konutlar: 1582 ve 1640 yılları arasında inşa edilmişler. Napolyon tarafından, kraliyet sarayı olarak kullanılmışlar. Günümüzde: bu binanın büyük bölümü ile yakınındaki: Ala Napoleonica: Mouse Correr’e tahsis edilmiş.

Procuratie Nuove’nin alt katında: meydanın, “Cafe Quadri”ye bakan tarafında: “Piazza”nın diğer ünlü kafesi olan: “Florian” bulunuyor
venedik.piazza san marco.5.kafeler

FLORİAN CAFE

1720 yılında açılmış. 19’ncu yüzyılın ortalarından kalma, etkileyici bir iç mekana sahip. Dünyada, aralıksız işleyen, en eski kafe olduğu söyleniyor. Meydanın ve İtalya’nın en eski kahvehanesi olan burası; pek çok yazar, şair ve müzisyenin buluşma yeriydi.

Goothe, Thomas Mann, Marcel Proust, Hemingway ve Twain gibi pek çok ünlü kişi, kahve içmeye buraya gelirlermiş. Hatta: Richard Wagmer, Guiseppe Verdi ile karşılaşmamak için, meydanın diğer yanındaki “Cafe Lavena”na gidermiş.

venedik.piazza san morco.güzel bir resim.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Piazzetta Dei Leoncini

PİAZZETTA DEİ LEONCİNİ (Piazzetta Meydanı) 

Bazilikaya yüzünüzü dönün, sağ yanınızda kalıyor. Çan kulesinin arkasında, Dükler Sarayının önünde kalan meydan.

Heykeller ve sütunlar: günümüzdeki Lübnan bölgesinden, o yıllarda çalınarak getirilmiş. Sütunlar arasındaki boşluk: kamu infazları (idam) için kullanılmış. Heykeller ise: iki küçük mermer aslan heykelinin ve bunların arkasında kalan meydan; Piazzetta Dei Leoncini.

venedik.piazzeta meydanı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Piazzetta Dei Leoncini

Bazilikanın; Piazzetti’ye bakan yanında:Venedik Cumhuriyetinin, 1848-1849 yılları arasında hüküm süren lideri Daniele Manin’in mezarı var.

Manin: Avusturya işgaline son verilmesinin ardından; ailesiyle birlikte onurlandırılmış. Venedik tarihinde, hiçbir düke, bu kadar görkemli bir yer ayrılmamış olması dikkat çekici.

venedik.san marko bazilikası.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

BASİLİCA Dİ SAN MARCO (San Marco Bazilikası) 

Meydanın ön bölümünde, Dükler Sarayının hemen yanında, saat kulesinin bitişiğinde. Muhteşem görünümü olan bir sanat eseri yapı. Cumhuriyetin devlet kilisesidir.

Evet, burası Doğu ile Batının muhteşem bir sentezi. Aziz Marcos Bazilikası. Her gün açıktır. Ancak: diğer Venedik Kiliselerine olduğu gibi, buraya da, kısa şortla girilmesine izin verilmiyorlar. Omuzlar ve sırtın örtülü olmasını istiyorlar.

Diz hizasında şort giymek serbest. Evet, buraya girmeyi düşünürseniz ki, mutlaka girin, kıyafetiniz uygun olmalı. Kıyafet yanında: yanınızda çanta bulunmasına da izin vermiyorlar. Çantalarınızı: Calle San Basso’da bulunan “Ateneo San Basso”ya bırakabilirsiniz. Burası: zarif bir kutsal mabettir.

Evet: gezimize devam ediyoruz. Bazilika hakkında bilgi vermek istiyorum. Zemini: eğimli ve düzensizdir. İç mekanda ve dış cephede kullanılan tarzların bileşimi, birbirinden tamamen farklı boyutlara sahip, beş alçak kubbesi var. Bu kubbelerin her biri, diğerinden farklıdır. Yapının: 500 sütunu ve bir mücevheri andıran zarafeti gerçekten göz alıcı.

Evet, bu kilisenin yapım hikayesi ne geçelim.

828 yılında, Mısır’ın İskenderiye kentinden, Venedikli iki tüccarın getirdiği: İsa’nın 12 havarisinden biri olan St.Marco’ya ait naaş (vücut parçaları): kente bir onur kazandırır. Naaş: efsaneye göre, Müslüman gümrük görevlilerinin dokunmamak için sıkı kontrol etmedikleri, domuz eti sevkiyatı sırasında, domuz etlerinin arasına saklanarak, Venedik’e getirilir.

Naaş: önce, St.Thedora Kilisesinde muhafaza edilir. Dük Giustiniano Partecipazio; Venedik’e ve St.Marco’ya yakışır bir kilise yapılmasına karar verirse de, onun bu isteği kardeşi Giovanni Partecipazio tarafından projelendirilir ve 832 yılında binanın inşaatı, 883 yılında ise dekorasyonu tamamlanır.

Ancak: 976 yılında çıkan bir ayaklanmada, Dükler Sarayı yanar ve alevler bitişiğindeki kiliseye de oldukça zarar verir. Kilisenin restorasyonu ise, 1000 yılına doğru Pitro Orseola tarafından yapılır. Daha sonra Dük Domenico Contarini, mevcut kilisenin güzel olmadığına karar verir ve yıktırır. 1063 yılında, yetenekli öğrencilere bir proje yaptırır ve yapılan bu projeyi hayata geçirtir.

Kilise: 1073 yılında tamamlanır. Yapı; plan olarak Bizans mimarisinde, bir dönem sıkça uygulanan Yunan Haçı (yani artı işareti şeklinde) planındadır. Dört eşit kolun, her biri bir koridor ve kolların kesişiminde oluşmuş bir orta açıklık; planın esasını oluşturur. Her kol ve orta açıklık, birer kubbe ile örtülüdür.

Kubbeler: pandantifler yardımıyla ayaklara ve sütunlara otururlar. Yapının içinde: kubbe içleri, pandantifler, kemer ve tonozlar, dışta ise ön cephede yer alan kemer alınlıkları mozaikler tekniği ile resimlenmiştir.

Resimlerde: İncil’de yer alan özellikle Hz. İsa’nın hayatı ve mucizeleri ile, St. Marco’nun hayatıyla ilgili konular işlenmiştir. Ayrıca: dekoratif amaçlı olarak bitki motifleri de, özellikle kemerlerde görülür. St. Marco Kilisesi: Bizans Mimarisine öykülenerek planlanmış olmasına rağmen, her dönemde getirilen birçok parça ile Gotik, İslam ve Rönesans üsluplarının özelliklerini de taşır.

1204 yılında, Osmanlı’ya karşı güç oluşturmak üzere İstanbul’a gelen haçlı ordusu, şehri yağmalar.
venedik.piazza san marco. bazilika içi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Bizans devletinin, bir dönem yıkılmasına da sebep olurlar. Bu orduyu oluşturanlardan bir gurubu da Venediklilerdir. Yağmaladıkları sayısız eser arasında: bronz 4 at heykeli ve Doğu Roma ve Batı Roma İmparatorluklarının birliklerini sembolize eden “Tetrark” adlı; 4 figürden oluşan heykeller en bilinenleridir.

Bugün: St. Marco kilisesinin cephesinde bulunan bu heykellerden “Tetrark” heykelinin kırık bölümü, yakın zamanda kazılarda İstanbul’da ortaya çıkarılmış ve Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Oysa Venedik’te, bu heykelin ve daha birçoğunun nereden geldiği belli değil veya Suriye kökenli olduğu söylenir. Hem 4 at heykelinin ve hem de Tetrark heykelinin orjinalleri: St.Marco Kilisesi Müzesindedir.

Burası zamanla: düklerin taç giyme törenlerinin yapıldığı bir kutsal yer haline gelmiş. San Marco’nun: bir kılıçla silahlandırılmış kanatlı aslanı şehrin amblemi oldu. Basit bir sembol: sivil erdemleri, gücü ve cesareti temsil ediyordu.

Günümüzde gördüğünüz, bu Bazilika ise: 1063-1094 yılları arasında inşa edilmiş. Naaş; şimdi beyaz bir mermer mezarda bulunuyor.

venedik.piazza san marco.bazilika giriş kapısı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Bunu takip eden;

300 yıl süresince: yapının dış cephesi, mermer kaplamalar ve süslemeler ile bezenmiş. Süslemeler olağanüstü derecede bol ve harikuladedir.

Bazilika: Yunan haçı şeklinde inşa edilmiş, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen, farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeler: bazilikaya “altın kilise” unvanını kazandırmıştır.

Kilise yapısı: çok büyüktür. Yapıyı: beş büyük kemerli, beş devasa kubbe desteklemektedir. Ancak, bütün bu mimari özelliklerin yanında sıra dışı olarak; altın parıltılı mozaikler görülüyor. Her açıdan ışık yansıtan, bu görkemli efekti elde etmek için: bütün küçük kareler farklı yönlere bakıyor. Evet, bazilikanın üzerinde:8000 metre kare kaplama bulunuyor.

venedik.piazza san marco.bazilika. içi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Yurt dışına yapılan seferlerden dönüldüğü zaman: elde edilen hazineler (altın, gümüş, cam ve diğer kıymetli malzeme parçaları) , San Marco’da, sanat eserlerine dönüştürülmüş, bu nedenle: duvarlar mermer ve değerli heykellerle, kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.

Ön cephe: rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış, beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir. Bazilikanın: 12’nci yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

NARTEKS

Burası: katedralin girişindeki küçük sundurmadır. Kiliseyi gezmeye: buradan başlayın. Burada: muhteşem mozaikler sergileniyor. Sergilenen bu mozaikler: W.B. Yeats’ın şiirinde: “Tanrı’nın Kutsal Ateşi” olarak tarif edilmiş.

Bunlar bir araya getirildiği takdirde, 1 dönümlük bir alanı kaplayacakları söyleniyor. 13’ncü yüzyıldan kalma bu mozaikler de: Yaradılış, Nuh’un Efsanesi, Tufan gibi, Eski Ahit’ten sahneler betimlenmiş.

Yalnız bu mozaikleri: gün içinde belli saatlerde görmeniz mümkün. Bu saatleri, takip etmelisiniz. Çünkü: bunları görmeniz için, katedralin aydınlatılması gerekiyor. Bu da: günün belli saatlerinde yapılmakta. (ben gördüğümde: 11.30-12.30 arasında idi)

 

MUSOE MARCİANO

Evet, ana girişin hemen sağındaki orta giriş kapısı üzerinde; merdivenlerden yukarı çıktığınızda; burada bir müze var. Museo Marciano. Müze: Bazilika ile aynı saatlerde ziyarete açık.

Müzede, mutlaka görmenizi önereceğim eserler: ahşap San Marco Aslanı ve Pala d’Oro altar panosu (pano ile ilgili ayrıntılı bilgi aşağıda)

venedik.piazza san marco.7.atlar. 02
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco atları

SAN MARCO’NUN (QUADRİGA ATLARI) ATLARI

Burada sergilenen en büyük hazine ise; Cavalli di San Marco. Yani: San Marko’nun atları. MÖ.200 yılları civarında: Roma’da veya antik Yunanistan’da dökülmüş olan, bronz şaheserler: günümüze kadar kalmış. Yan yana dört at. Çok yer gezmişler, çok el değiştirmişler. Buyurun; atların elden ele gezintisine.

Bu dört atın: bir zamanlar: Roma’daki Traianus Kemeri’ni süslediğine inanılıyor. Heykel: daha sonra, İstanbul Hipodromuna dikilmiş. 1204 yılında ise, savaş ganimeti olarak: Dük Dandolo tarafından Venedik’e getirilmiş.

Yalnız: dikkat edin, birbirlerinden çalıyorlar, çünkü: Haçlı ordusunun, İstanbul’u yağmalaması sırasında çalınmış. Atlar: Venedik’e getirildiğinde, bir süre: Venedik Arsenali’ni (tersane) korumuşlar. Daha sonra: katedralin önüne yerleştirilmişler ve ünlü kanatlı aslan figürü gibi, uzun zaman şehrin simgesi olmuşlar.

venedik.piazza san marco.6.atlar
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco Atları

Takip eden tarihi süreçte: 1797 yılında; atlar Napolyon tarafından Paris’e götürülmüş ve 13 yıl boyunca; Louvre Müzesinin yanındaki: Place du Carrousel’i süslemiş.

Daha sonra ise, Venedik şehrini kontrol altına alan Avusturyalılar tarafından, yeniden Venedik’e geri getirilmiş.

Atlar

I. Dünya Savaşında, İtalyan hükümeti tarafından Roma’ya götürülmeden önce: San Marco’da kalmışlar. II. Dünya Savaşında ise, tekrar yer değiştirmişler ve yakınlardaki bir kırsal alana konulmuşlar. Savaştan sonra ise, yine Bazilikaya getirilen atların; orijinali, hava kirliliğinin yarattığı korozyondan korunmak için; iç mekana taşınmış.

Bazilikanın içinde göreceğiniz, açık havada duran atlar: orijinal değil, kopya. Venedikliler, atların bir daha yer değiştirmesine izin vermeyeceklerine yemin etmişler.

Müzede: katedralin üst bölümünü çevreleyen galerinin muhteşem bir manzarası var. Ancak: bu bölüm, ziyaretçilere açık değil.

HAZİNELİK

Bazilikanın sağ kanadında, vaftizhanenin yanında: Tesoro di San Morca (hazinelik) bulunuyor. Burada: 4’ncü Haçlı Seferinde: İstanbul’dan yağmalanan şahaserler sergileniyor.

ALTAR

Hemen, Hazineliğin yakınında: 7 ve 8’nci yüzyıllara ait: İsa ve Meryem’in hayatlarından kesitlerin betimlendiği, kaymaktaşından, dört sütun üzerine yerleştirilmiş: Altar Magiore (yüksek altar) bulunuyor.

Burada: aydınlatılmış bir kafesin içinde: Aziz Markos’un, Mısır’dan çalınarak Venedik’e getirilen naşının kalıntılarının bulunduğu lahit var.

PALA D’ORO ALTAR PANOSU

Altar’ın hemen arkasında bulunuyor. Bu: Hıristiyanlık aleminin en değerli hazinelerinden biri. İncil’den, birçok sahnenin yer aldığı, altın ve mücevherlerle donatılmış: Pala d’Oro, yani Altın Pano.
12’nci yüzyılda: işlenmeye başlamış olan pano, zamanla dükler tarafından zenginleştirilerek ve daha da güzelleştirilerek, 14’ncü yüzyılın ortalarında, günümüzdeki görünümünü almış.

Muhteşem işlemelerle bezeli altın çatkısı; Venedik’in kraliyet mücevherlerine eşdeğer cevheri üzerinde taşıyor. Bunlar: 1300 inci, 400 lal taşı, 300 safir, 300 zümrüt, 90 ametist, 75 kırmızı yakut, 15 yakut, 4 topaz ve daha yüzlerce değerli taş.

Evet: bu muhteşem panoyu görmek için, uygun zaman seçmeniz gerek. Çünkü: yanı çok çok kalabalık oluyor. Kalabalıkta gezmek istemiyorsanız; sabah erkenden veya günlük tur gurupları dağıldıktan sonra, yani öğleden sonra, geç saatlerde, buraya gidin.

venedik dükler sarayı.1
PALAZZO DUCALE (DÜKLER SARAYI)

PALAZZO DUCALE (DÜKLER SARAYI)


Meydanın ön bölümünde, Bazilikanın hemen yanında, çan kulesinin bitişiğindedir. Burası, yani dükler sarayı: 900 yıl boyunca, Venedik İmparatorluğunun merkezi olmuş. Burada: çok büyük ve güzel odalar var. Ayrıca: buranın dekorasyonu: Tintoretto, Veronese gibi Venedikli ve diğer ünlü sanatçılar tarafından yapılmış.

Tarihi süreç içinde: burası: konsey ve mahkeme salonu, hapishane ve pek çok dükün ikameti olarak kullanılmış. Bazilika ile Kanal arasında kalıyor. Kanal yönünde.

Saray: 9’ncu yüzyılda: Bizans tarzında bir şato olarak inşa edilmiş. Yaklaşık: 500 yıl sonra, yapının büyük bölümü; Gotik tarzda yeniden inşa edilmiş. Cephesi: açık şeftali ve beyaz renklerde bezemelerle süslenmiş.

Evet: bu tuğla yapı: azametli ve büyüleyici bir görünüme sahiptir. Hatta: üç yangın geçirmiş ve bu yangınların verdiği ağır hasarlar nedeniyle; yüzyıllar içinde, neredeyse yeniden inşa edilmiş.

Sarayın: 15’nci yüzyıldan kalma ana kapısı: Porta della Carta (Kağıt Kapısı): geç dönem Gotik tarzda inşa edilmiş bir şaheserdir. Kapının: bu ismi (kağıt) almasının nedeni; dükün emirlerinin buraya asılması ve katiplerin, yakında bir yerde bulunmalarıdır.

Sol tarafa baktığınızda: kahverengi Tetrarchia figürlerini göreceksiniz. Bunlar: dört mağribi olarak da biliniyor. Figürlerin: Roma İmparatoru Diocletianus ve yanındaki yöneticileri olduğu sanılıyor. Ama; diğer yandan bunların: arkadaki duvardan girerek, Bazilika’nın hazinesini soymaya çalışan, dört Sarazen hırsızı temsil ettiği de söylenmekte.

Evet: gezimize devam ediyoruz.

Avluda: etkileyici tören merdivenleri var. Bu tören merdivenleri: Venedik’in deniz ve kara gücünü temsil eden, büyük Neptün ve Mars heykelleri buraya yerleştirildikten sonra: Scala dei Giganti adını almış. Yani: altın merdivendir. Merdiven: muhteşem altın sıva tonuz süslü ve adını bunlara borçludur. Eskiden: yalnızca hakimler ve önemli insanlar tarafından kullanılıyormuş.

Buradaki heykeller: Sansovino’nun eseri. Altın merdivenler ise: 16’ncı yüzyılda, Jacopo Sansovino tarafından yapılmış.

İÇ MEKAN


Düklerin özel odaları: sarayın diğer bölümlerinden ayrılıyor. Bu özel odalar: günümüzde, geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Odalarda; mobilya yok, ancak: hoş dekorasyonlar var. Tabanlar, dev şömineler ve resimler ilgi çekici.

SARAYDA GEZİ TURLARI


Evet: Sarayda gezi turları güzergahı şöyle. Önce: devlet işlerinin yürütüldüğü, zarif dekorasyonlara sahip odaların bulunduğu: Anti-Collegio geziliyor.

ANTİ-COLLEGİO

Sarayın bu bölümü: düklerin, resim koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Buraya girerken: çevrenizdeki duvarlarda: Tintoretto’ya ait; Venedik’in tüm zamanlar ve koşullar altında üstünlüğünü betimleyen dört alegori bulunuyor.

Eserde: dört mevsim ve pagan tanrıları betimlenmiş. Dünyanın en büyük yağlı boya tablosu olan ve Tintoretto tarafından yapılan “Paradiso” burada. Sanatçının en sevdiği resim olan, bir tavan çalışması “Loyalty”; erdem gösteren bir köpek kabartması şeklinde.

Pencerelerin karşısındaki duvarda: sağ tarafta: Jacobo Bassano’nun “Kenan’a Dönen Yakup” adlı eseri var. Sol taraftaki eser ise: Veronese’nin başyapıtı olan “Europa’nın Kaçırılışı”dır.

Buradan: düklerin, elçileri kabul ettiği bölüme yürüyün.

SALA DEL COLLEGİO

Yan tarafta: Venedik yönetim konseyinin, kararlarını aldığı: Sala del Senato var. Venedik yönetim konseyi: dük, danışman, yargıçlar ve senatörlerden oluşuyor.

Bir sonraki salon karşınıza çıkıyor.

SALA DEL COUSİGLİO DEİ DEİCİ

Venedik’te “On’lar Konseyi” denen bir oluşum vardı. Bunlar: devlet güvenliğiyle ilgili konularda toplanan, yüksek zümrelerden kişilerin oluşturduğu, yetki sahibi bir topluluktu. Gizli polis gibi yapılanmasıyla ünlüydü.

Yan salonda: On’lar Konseyine ihbarda bulunmak isteyen vatandaşların kullandığı: aslan ağzı biçimindeki, mektup kutusunu görebilirsiniz. Bu salonun köşesindeki kapıdan: hapishaneye iniliyor.

Evet; buradan inmeyip, koridorda yürümeye devam ettiğinizde: gezi/tur: Sarayın tehditkar atmosferi, nadide ve son derece estetik ölüm makinelerinin sergilendiği görkemli silah deposuyla tamamlanıyor.

Sonuç olarak: Saraydaki salonların en görkemlisi: Venedik Cumhuriyetinin ilk yıllarında, vatandaşların, dükü seçmek ve ülke kararlarını tartışmak üzere toplandıkları: Sala del Maggior Consiglio’dur. Yani: Büyük Konsey Salonudur.

Başta bu amaçla yapılan bu salondaki toplantılara, ileriki dönemlerde: yalnızca asiller katılmış. Salon: 1700 kişi alabilecek büyüklüktedir. 16’ncı yüzyılın ortalarında, salonda toplananların sayısı; 2500’ü buluyormuş.

Salonun duvarının tamamını:

Timoretto’nun 70’li yaşlarında, oğlunun da yardımıyla; “Dante”nin başyapıtından esinlenerek resmettiği “Cennet” kaplıyor. Yaklaşık; 350 insan figürünün yer aldığı; 7 x 22 metre boyutlarındaki eser; eski ustalara ait, en büyük yağlıboya çalışmasıdır. Bu tablo: dünyanın en büyük yağlı boya tablosudur.

Salonun tavanında ise: huzurlu ve güven dolu bir Venedik resmedilmiş. Resmin adı: Venedik’in Taçlandırılmasıdır. Tavanın altındaki firizde: bir kısmı sanatçıların hayal gücü ile yapılmış, 76 dükün portresi sıralanmıştır.

14’ncü yüzyılda, dük olarak görev yapmış olan: Marino Faliero’nun bulunmaması dikkat çekiyor. Kendisine ayrılan yer, siyah çerçeve ile kapatılmıştır. Bu durum, bir açıklamada: 1355 yılında, ülkesine ihanet ettiği için, başı kesilerek idam edildiği ifade edilmektedir.

PİAZZETTA SAN MARCO SALONU

Evet: Piazza San Marco, biraz önce sözünü ettiğim salon Venedik’in en büyük salonu, ama Piazzetta San Morco ise bu salonun antresidir.

venedik.ahlar köprüsü.2
AHLAR KÖPRÜSÜ (Ponte dei Sospiri)

AHLAR KÖPRÜSÜ (Ponte dei Sospiri) 

Dükler Sarayı’nın dar geçitleri boyunca yürüyün ve efsanevi “Ahlar Köprüsü”ne ulaşın. Dükler Sarayının hemen arkasındaki kanal üstünde.

1603 yılında yapılan köprü: Lord Byron’un satırlarında şöyle anlatılıyor: “ Venedik’te Ahlar köprüsünde duruyorum. Bir tarafımda: bir saray, diğer tarafımda ise bir hapishane. “

Bu: Barok taş köprüde: iki paralel geçit var. Muhtemelen: On’lar Konseyine giden mahkumların: sorguya çekilen diğer mahkumlarla karşılaşmamaları için iki tane yapılmış.

Köprünün adı: acı gerçeklikten öte, romantik bir kurgudan üretilmiş gibi görünüyor. Buradan: yalnızca, adi suçlular geçermiş.

Mahkumların tutuldukları karanlık ve küçük hücreleri görebilirsiniz. Ama: tüyler ürpertici işkence aletlerini görmeyi beklemeyin. Bir de şunu unutmayın, bu zindanlar, Ortaçağın standartlarına göre, daha medeni imiş. Eh artık gerisini düşünün.

Köprünün öte yanı: hapishane.

Deniz manzaralı, kocaman hapishanenin hikayesi ise şöyle. Buradaki mahkumların deniz manzaralı odalarda kalmalarının nedeni: idam cezasına çarptırılmış olmaları. Yani, kendilerine son bir iyilik yapılmış oluyor ve hapishaneye atıldıkları günden bir sonraki Pazar gününe kadar, o odalarda kalıyorlarmış.

Böylelikle, dünyanın güzelliklerini görerek geçirdikleri hapis günleri sırasında, işledikleri suçtan iyice pişman olup, ruhları affedilmiş bir şekilde idam ediliyorlarmış.

İdam günü: Pazar günüdür. İdamlar ise: Napolyon’un “Avrupa’nın Salonu” olarak adlandırdığı, muhteşem San Marco Meydanında gerçekleştiriliyormuş.

Hapishane ve Dükler Sarayı arasındaki bu minicik köprü (Son nefes köprüsü) ve mahkumlar buradan geçirilerek, darağacına götürülüyorlarmış. Meydandaki iki sütunun arasına darağacı kuruluyormuş.

Bu sütunların birinin üzerinde: bir ayağı denizde, bir ayağı ise karada olan bir kanatlı aslan heykeli var. Diğer sütun üzerinde: denizde ve karada hayatını sürdürebilen timsah ve yanında duran St. Teodora heykelleri bulunuyor.

Bu heykeller: Venedik Cumhuriyeti olarak, hem denizlere hem de karalara hakimiz mesajını veriyor. Halk meydanda toplanıyor. İdamlar gerçekleştikten sonra ise kafalar kesiliyor ve Dükler Sarayının iki sütununa asılıyormuş.

En soldaki iki sütunun renginin kırmızı olmasının nedeni budur. Kafalar bir sonraki pazar gününe kadar, ibret-i alem olsun diye, orada kalıyormuş.

 

ULUSAL KÜTÜPHANE BİNASI (Biblioteca Nazionale Marciana ve Giardinetti Reali);

Dükler Sarayının karşısında bulunuyor. 16’ncı yüzyıldan kalma. Kendi: kafesi ve orkestrası var. Azametli bir bina. Mimarı: Jacopo Sansovino. Bu nedenle: Sansovino Kütüphanesi olarak da isimlendiriliyor.

Evet: burada, sundurmasında iki dev heykel var. Buraya girip, bu dev heykelleri görebilirsiniz. Ayrıca: Arkeoloji Müzesi (Museo Archeologico) de bu yapıda bulunuyor.

ARKEOLOJİ MÜZESİ (Museo Archeologico)

Burada: klasik Yunan ve Roma dönemi heykelleri sergileniyor. Her gün açıktır. Kombine bilet aldığınız takdirde: bu müzeyi ve Museo Correr’i birlikte gezebilirsiniz.

Müzenin ana koleksiyonu: 1523 yılında, Kardinal Grimani tarafından, buradaki Venedikli sanatçılara, armağan olarak bırakılan “Eski Yunan ve Roma” heykelleridir. Müzede: Roma dönemine ait büstler, madalyalar, paralar, kamayöler ve aralarında 5’nci yüzyıldan kalma Eski Yunan Tanrıçası “Persephone”nin de bulunduğu, orijinal Yunan portreleriyle Roma kopyaları yer almaktadır.

SANAT TARİHİ MÜZESİ (MuseoCorrer)

Venedik tarihinin, hemen hemen her dönemine ait sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Müzede: Jacapo Bellini ile oğulları Giovanni ve Gentile’ye ait; bir oda dolusu resmin de bulunduğu: 14-16’ncı yüzyıllar arasındaki dönemden kalma, Venedik resim sanatı örnekleri var. Vittirio Carpaccio’nun “Kortezanlar” olarak da bilinen “Venedik’li İki Kadın” adlı eseri burada bulunuyor.

Burada sergilenenler arasında: Cenova’nın heykelleri, eski yerkürelerin bulunduğu denizcilikle ilgili bölümler ve 15’nci yüzyılda Venedikli kortezanların giydiği cambaz sırığına benzer, inanılmaz ayakkabılar gibi günlük eşyalar var. Correr’in koleksiyonları arasında: 19’ncu yüzyıl Venedik sanat tarihinin gözler önüne serildiği “Museo del Risorgimento”da bulunuyor.

 
SU KENARI

Dünyada, San Marco’dan itibaren, hafifçe kıvrılan ve Castello sestieresine (mahalle) giren, Venedik’in muhteşem “rivası” (rıhtımı) kadar görkemli bir diğer su kenarı yoktur.

Riva delgi Schiavoni

İlk bölüm: burasıdır. Diğer adı: Slav rıhtımı olarak geçer. Dükler Sarayından başlar. Adını: bir zamanlar, Doğu’dan getirdikleri mallarla yüklü teknelerini buraya demirleyen Dalmaçyalı (Slav) tüccarlardan almıştır.

Eskisi kadar egzotik olmasa da, hala hediyelik eşya tezgahları, dondurmacılar ve yiyecek tezgahlarıyla dolu bir ticaret merkezidir. Tekneler: buraya demirler, San Zaccaria İskelesindeki “vaporetto (deniz otobüsü)” ve gondollar, turistleri bekler.

Dükler sarayından sonra: görebileceğiniz yer (rıhtımı arkanıza aldığınızda): Ahlar köprüsüdür.

Biraz ileride: bugün, ünlü “Daniel Hotel”e ev sahipliği yapan: kırmızı renkli “Palazzo Dandolo” var. Proust: burada kaldığında, “Venedik’e geldiğimde rüyalarımın inanılmaz bir şekilde gerçekleştiğini gördüm” demiştir.

Hotel Danieli; 1883 yılında: George Sand ile Alfred de Musei’nin hüzünlü aşklarına da sahne olmuştur.

Onun da ilerisinde: “La Pieta” kilisesi var.

La Pietra Kilisesi

Kiliseyi önemli kılan: Antonio Vivaldi’nin; 1705 yılından 1740 yılına kadar, orkestra şefi olarak pek çok eserini, burada yazmış olmasıdır. Ayrıca: kilisenin tavanı: Gaimbattista Tiepolo tarafından resmedilmiştir.

Vivaldi’nin kilisesi olarak da bilinen kilise, muhteşem akustiğinin yanı sıra, Vivaldi’nin de önermiş olması nedeniyle şehrin önde gelen klasik müzik konser salonlarından biri olarak hizmet vermektedir.

Ünlü bestecinin orkestrası tarafından bir süre kullanılmış olan enstrümanlar, kilisenin yan odalarından birinde sergileniyor.

Evet, geziye devam ediyoruz. Kral II. Vittorio Emanuelle’nin heykelini geçtikten sonra: kalabalığın yavaş yavaş azalmaya başladığını göreceksiniz. Dükler Sarayından kısa bir mesafe uzaklıkta bulunan “Arsenale” vaporetto durağına vardığınızda, kalabalık dağılmış olur. (Sezonun en kalabalık zamanında bile)

Arsenale

Burası, bir zamanlar dünyanın en büyük tersanesiymiş. Napolyon: 18’nci yüzyıl sonlarındaki işgalinden 700 yıl önce, Cumhuriyetin kadırga ve kalyonları, burada yapılırdı. Her ne kadar, içinden geçen iki feribot olmasına rağmen, halka kapalıdır.

Dante; burayı ziyaret etmiş ve sıcaktan yorgunluk nedir bilmeden çalışan işçilerin görüntüsünden esinlenerek “Cehennem”i yazmıştır. “Sanayi evi” anlamına gelen, Arapça bir kelimeden üretilmiş olan ve artık neredeyse bütün dünyada kullanılan “Arsenale” sözcüğü, ilk kez Venedikliler tarafından kullanılmıştır. Tersane, ayrıca, montaj hattının kullanıldığı ilk yer olmuştur.

Tersanenin en gurur verici eseri: 1574 yılında Fransa Kralı III. Henri’nin ziyareti sırasında yapılmıştır. Kral: Dükler Sarayında, onuruna düzenlenen resmi ziyareti sona erdirip Arsenale’ye gelene kadar geçen sürede, tam donanımlı bir kadırga inşa edilmiştir.

Artık o baş döndürücü günleri hatırlatacak pek bir şey kalmamıştır. Napolyon’un 1797 yılında yıktırılmasını istediği Arsenale, Avusturyalılarca yeniden inşa edilmiş olmasına rağmen, 1917 yılında kapatılmıştır.

Günümüzde, donanma tarafından kullanılmaktadır ve ziyaretçiler, yalnızca 15’nci yüzyıldan kalma, etkileyici giriş kemerini görebilmektedirler. Kemer: beyaz aslanlar tarafından korunur. Aslanların hepsi antik Yunan kalıntılarından çalınmıştır ve nehir tarafındaki iki aslanın, MÖ.6’ncı yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

 

Museo Storico Navale

Çağın ruhuna tanık olabileceğiniz en yakın yer: “Museo Storico Navale”dir. Yani: Donanma Tarihi Müzesidir. Müzede: sergilenen birçok saltanat kayığı ve savaş gemileri arasında, turistlerin en çok ilgisini çeken, ana bina içinde sergilenen ve zamanında dük tarafından kullanılmış olan yaldızlı saltanata kayığı “bucintoro”dur.

Arsenale girişinin yakınında bulunan “Donanma Hangarları”ndaki atmosferik ek binaları, mutlaka görün.

 
ÇEVREDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

San Zaccaria

16’ncı yüzyıldan kalma, muhteşem bir kilise. San Marco Meydanına yürüyerek yakın mesafede. Son uykusuna burada yattığına inanılan: Zekeriya’nın (Vaftizci Yahya’nın babası) mezarı, kilisenin içinde, sağ koridorda bulunuyor.

Gotik-Rönesans tarzındaki yapıt; Giovanni Bellini’nin ünlü “Madonna ve Azizler” adlı eseriyle süslenmiş ki, bu eseri mutlaka görmelisiniz.

Burada, ayrıca: göz alıcı altar panoların yanı sıra; şehrin, en ilginç yerlerinden biri olan, 8’nci yüzyıldan kalma bir kripta (gizli mezar) var. Birkaç dükün mezarının bulunduğu alan ise; sular altında kalmış.

Santo Stefano ve Santa Maria Formosa

Bu kiliseler: bölgenin en işlek iki meydanındadır. Gotik Santo Stefano: Tittorento’nun resimleri gibi süslemelere sahiptir. Piazza San Marco’dan kuzeybatıya doğru olan Canpo Santa Maria Formosa Meydanı ve 15’nci yüzyıl tarihli kilise; Palma il Vecchio’nun yaptığı ilgi çekici altar panosu ile dikkati çekiyor.

Scuola di San Giorgio delgi Schiavoni

San Zaccaria’nın çevresinde bulunuyor. Büyüleyici detaylara sahiptir. Belli bir koruyucu azizin sancağı altındaki; 5 Venedik “scuolesi”nden (zanaatkar loncası) biri olan bu yapı; Dalmaçyalı tüccarların lonca binası olarak; 1451 tarihinde inşa edilmiştir.

Doğu ticaretiyle zenginleşen Slavlar (Schiavoni): 16’ncı yüzyıl başlarında: salonun dekorasyonu için “Vittorio Carpaccio’yu görevlendirmişler. Sanatçının: 1502 ve 1508 yılları arasında tamamladığı: dokuz resim, zemin kat şapelinin duvarlarını süslüyor.

Resimlerde: Dalmaçyalıların koruyucu azizleri: Hironymus, Tryphone ve George’un hayatlarından, sahneler betimlenmiş. Carpaccio’nun kanlı bir sahneyi betimleyen başyapıtı: “Aziz George” ve “Ejderha” özellikle görülmeye değer yapıtlar.

Venedik şehri hakkında genel bilgiler yazısı.

Venedik şehri gezi planı yazısı.

 

 

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.