Şanlıurfa Suruç

Şanlıurfa Suruç

Suruç, il merkezi Şanlıurfa iline 46 km uzaklıktadır. Suriye sınırını teşkil eden demiryolu üzerindeki Mürşitpınar köyüne ise 10 km uzaklıktadır.

GENEL

Suruç yöresinin en büyük özelliği, eskiden buraların tamamının “nar” bahçesi olmasıdır. Ayrıca en güzel yarış atları burada yetiştirilir. Suruç toprakları, Şanlıurfa platosundan Suriye’ye gidildikçe alçalan düzlüklerden oluşur. Suruç ovası, bu düzlüğün ortasındadır ve rakımı 1000 metre civarındadır. İlçe topraklarında akarsu yoktur. İlçe merkezinin rakımı 538 metredir.

TARİHİ

Suruç ilçesinin tarihi oldukça eskilere dayanır. İlk çağın Osrhone ülkesinin şehirlerinden olan Anthemuzia veya Batnea’nın yerine geçtiği ileri sürülen Mathsuhuna şehri, ipekçilik ve ziraatla meşhur olan bugünkü Suruç’tur.

Kaynaklarda Seruğ diye geçen bu şehrin, Hz İbrahim ile yakın bir ilişkisi vardır. Hz İbrahim’in babası Azer, dedesi Nahor’un babası Seruğ’dur.

Dolayısıyla Seruğ ismiyle bilinen Suruç, Hz İbrahim’in atası Seruğ ile aynı adı taşımaktadır. Diğer taraftan Seruç ise, bu şehrin asıl adıdır. Burası, cins at yetiştiriciliğiyle ünlüdür. Atların eyeri ile uğraşan ve onu imal eden kişilere “saraç” adı verilmektedir.

Saraç, Suruç kelimesinin çoğuludur. İlçenin adının buradan geldiği ileri sürülür. Suruç, zamanla saraçlar anlamında söylenegelmiş ve günümüzde bu ad kullanılır olmuştur.

Sümerler, Mezopotamya’ya gelip yerleşen ve burada köklü bir medeniyet kuran uygarlıktır. Sümerler ve Akadlar, Seruğ Ovasında, Suruç’u Batna ismiyle anmışlardır. Daha sonra İskitler ve Asurlular, bu iki medeniyeti ortadan kaldırınca Suruç’u Tepartip adıyla bugün Şanlıurfa’nın diğer bir ilçesi olan Birecik’e bağlamışlardır.

Roma İmparatorluğu ise MS 35’te öteki yerlerle birlikte Suruç’u, Şanlıurfa’ya dahil etmiştir. İyad bin Ganem, MS 639 yılında, Suruç’u Romalılardan barış yoluyla almıştır. Suruç’un tarihsel süreçte varlığını korumasını sağlayanlardan birisi de Şeyh Mesleme bin Name’dir.

O, hicri 466 yılında buranın haçlılardan kurtulması için maddi ve manevi destek vermiştir. Haçlılardan alınan Suruç, MS 1095 yılında Artukoğullarından Sokman’ın eline geçmiş ve bir yıl sonra burası, Urfa Kontu I. Bolvadin egemenliği altına girmiştir. İmameddin Zengi, 1127 yılında Suruç’u haçlılardan geri almıştır.

Suruç: 1918 yılında İngilizler ve 1919 yılında ise Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fakat, 11 Nisan 1923 tarihinde şehir düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Suruç, 1923 yılında ilçe olmuş ve Şanlıurfa iline bağlanmıştır.

NE YENİR

Külünce yemelisiniz, bu bir tür peksimet, sert bir çörek türüdür.

Az şekerli ve çok serttir. Dişleye dişleye yiyebilirsiniz. Gelenek olarak özel günlerde yapılır. Kelime anlamı “işlenmemiş altın” demektir. İçinde mahlep vardır ve aylarca kalsa da bozulmaz. Ancak yapımı oldukça zordur.

Tatlısı ve tuzlusu olur. Ancak tuzlusu pek tercih edilmez ve pek yapılmaz. Daha çok tarçın kakule ile süslü tatlı, şekil şekil yapılır.

Kahvaltıda çay ile yenir, başlarda yani ilk yapıldığında yumuşak olmasına rağmen zamanla hafif sertleşir. Normal oda ortamında bile uzunca süre dayanır.  

Şanlıurfa Suruç

GEZİLECEK YERLER

Şanlıurfa Suruç Ulu Cami

ULU CAMİ

İlçe merkezindedir.

Cami, avlunun kuzey batısındaki medrese ile birlikte bir külliye halindedir. Düzgün kesme taşlardan, enine dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Caminin üzeri önceleri direkler üzerine tek sahınlı, düz damlı iken, sonradan betonla örtülmüş ve mihrap önüne büyük bir kubbe yapılmıştır.

Tavan ve kubbe, dört tane yuvarlak beton sütunla taşınmaktadır. Sade ve süslemesiz olan taş mihrap, sonradan yeşil yağlıboya ile boyanarak orijinalliğini kaybetmiştir. Balkon şeklindeki minbere duvar içerisinden merdivenle çıkılmaktadır.

Cami içinde herhangi bir süsleme yoktur. Altı tane taş paye üzerine oturan yedi kemerli son cemaat yerinin üzeri betonla örtülüdür. Son cemaat yerinin batı köşesinde tek şerefeli ve silindirik gövdeli kesme taş minare bulunur.

Yapının doğu ve batı cepheleri, simetrik düzenlenmiştir. Her iki cephede de sivri kemerli nişler içine süttekiler daha küçük olmak üzere çift katlı pencereler vardır.

Şanlıurfa Suruç Ahmet-i Bican Camii

AHMET-İ BİCAN CAMİ

İlçe merkezindedir. İnşa kitabesi yoktur. Kitabesi yoktur. Muhtemelen 1882 yılında Kürkçü zade İzzetli Ahmet Bican Efendi tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Cami, kesme taşlardan inşa edilmiş olup, doğu batı doğrultusunda enine dikdörtgen planlıdır.

Son cemaat yerinin güney duvarı doğusundaki kapıdan girilir. Doğu-batı yönünde uzun bir beşik tonozla, boydan boya örtülü olan caminin nişlerinden çıkan beşik tonozlar uzun tonozu kesmiştir. Taş mihrap sade ve süslemesizdir.

Duvar içerisinden merdivenle çıkılan minber, birçok Urfa camiinde olduğu gibi balkon şeklinde duvardan taşkın biçimdedir.

Altı adet küçük sütuna oturan ve üzeri kubbeli minber, minare caminin damında yer alır. Camiyi genişletmek maksadıyla doğusuna bitişik olarak yapılan betonarme kubbeli ikinci caminin önüne ayrıca betonarme bir minare daha yaptırılmıştır.

7 basamakla çıkılan ve köşk minare olarak adlandırılan minaresi, silindirik kaide üzerinde altıgen kesitli, altı sütunun taşıdığı bir kubbeyle örtülüdür. Bu minare ilginçtir.

1996 yılında geniş çapta onarım camide herhangi bir süsleme yoktur. Dışta batı cephede alt seviyede yer alan pencerelerin söveleri dışa taşkın tutulmuş ve lentoları silmelerle hareketlendirilmiştir.

Şanlıurfa Suruç Su İletim Tüneli

SU İLETİM TÜNELİ

Türkiye’nin en büyük, dünyanın 5’nci büyük su iletim tünelidir. Tünelin hizmete girmesiyle 134 yerleşim yeri modern sulama sistemine kavuşmuştur. Tünelin uzunluğu 17.185 metredir. Tünelin hizmete alınmasıyla, Atatürk Barajından, Suruç ovasına adeta bir nehir akıyor.

Tünel, ülkemizdeki birçok nehirden daha büyük debiye sahiptir. En hızlı akan nehri Çoruh’un yıl içindeki debisinin yaklaşık iki katı yüksekliğindedir.

Şanlıurfa Suruç Şeyh Müslüm Türbesi

ŞEYH MÜSLÜM TÜRBESİ (ZİYARET KÖYÜ ŞEYH MÜSLÜM KÜLLİYESİ)

İlçe merkezinin 5 km güneydoğusundadır. Büyük ve Küçük Ziyaret köylerindedir. Bu iki köy iç içe geçmiştir.

Türbe: burada doğan ve vefat eden, ünlü tasavvufçulardan Na’me es-Seruci oğlu Şeyh Müslüm adına yaptırılmıştır. O, Şeyh Müslüm es-Suruci olarak da bilinir. Şeyh Müslüm: 1168 yılında vefat etmiştir. Türbe aynı zamanda bir külliye gibidir. Türbenin yanındaki: cami, zaviye ve tekkeni hep birlikte 1168-1169 yıllarında inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Türbe hakkında bilgiler azdır. Fakat türbe: kitabesine göre: 1538 yılında Şeyh Muhammed oğlu Şeyh Hasan tarafından yaptırılmıştır. 1867 yılında ise onarım görmüştür. Külliyenin içinde: Arap, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait mezarlıklar vardır.

Ziyaretin doğu tarafında Eyyübiler döneminde yaptırılmış ve birkaç kez onarılmış cami görülür. Mimari özelliklerine ve kullanılan malzemeye bakılarak, tahminen 1000 yıllık olduğu söylenebilir.

Zaten yapının avlusunda bazalt taştan birkaç kalıntının olması, buranın eski olduğunu gösterir. Caminin içinde, ahşap, farklı renklerden yapılmış bir vaaz kürsüsü, bir minber ve bir mihrap bulunur.

Caminin boyutları bir köye göre oldukça büyüktür. İki sahnı ve beş gözü vardır. Tavanı ise çapraz tonozlarla kaplanmıştır. Yapının duvarları moloz ve kesme taşlarla yükseltilmiş ve türbenin üzeri tek kubbeyle örtülmüştür.

Şanlıurfa Suruç Şeyh Müslüm Türbesi

Ziyaretin giriş kapısının sağ duvarının içine gömülmüş, 25 x 35 cm büyüklüğünde kalın bir siyah taş vardır. Buradaki yaygın inanışa göre, insanlar ellerini suyla yıkadıktan sonra bu taşa sürerse, dileklerinin gerçekleşeceğine inanılırmış.

Bu taşa bakan kimse, kendini orada görürse dileği gerçekleşirmiş. Türbede, ibadet edilen yerin hemen yakınında küçük bir oda vardır. Bu odanın içinde, yeşil örtülerle kaplanmış iki sanduka bulunur.

Bunların Şeyh Müslüm ve oğluna ait olduğu söylenmektedir. İbadet edilen kısmın solunda, türbenin hemen arka tarafında bir kapı vardır. Bu kapı, karanlık bir odaya açılır. Daha önce cezaevi olarak kullanıldığı söylenen bu yere, iyileşmesi için zihinsel engelliler konulmaktadır.

Buranın şifa kaynağı olduğunu düşünen insanlar, hastalarını bu karanlık odada birkaç gece yatırırlar. Çoğu kişi, bu şekilde hastalarının iyileştiğini söylemektedir.

Külliyenin avlusunda bir mezarlık vardır. Bu mezarlığın buranın bakımıyla uzun yıllar ilgilenen bir bekçiye ait olduğu söyleniyor.

Şeyh Müslüm türbesinin bakımını 40 yıl üstlenen bu kişi, kendisini buraya adadığı için evlenmemiştir. Mezarlıkta da belirtildiği üzere 1986 yılında bekçi ölmüş ve avluya defnedilmiştir.

Türbeye ziyarete genellikle çocuğu olmayan kadınlar ve akıl hastaları gelmektedir.

Şanlıurfa Suruç 11 Nisan Beldesi-Aligör

11 NİSAN BELDESİ (ALİGÖR)

11 Nisan, Suruç’un düşman işgalinden kurtuluş tarihidir.

Şanlıurfa-Gaziantep karayolunun 45’nci kilometresinde, Suruç ilçe merkezine 5 km uzaklıktadır. Ulaşım yolları üzerinde olması nedeniyle büyüyüp gelişmiş ve nüfusu artmıştır. Ancak yeni yapılan otoyol, beldenin dışından geçtiği için, günümüzde önemini yitirdiği görülür.

Eski adı Ekilidir. Burada: 1940 yılında, MÖ 8’nci yüzyıla tarihlenen bir stel bulunmuştur. Bu stel, günümüzde Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.

Şanlıurfa Suruç Mürşitpınar Köyü-Mürşitpınar Sınır Kapısı

MÜRŞİTPINAR KÖYÜ-MÜRŞİTPINAR SINIR KAPISI

İlçenin 18 km güneyinde, Suriye sınır çizgisindedir. Köy, Suriye sınır kapısının bulunması ve Gaziantep-Kurtalan demiryolu üzerinde bir istasyon olması nedeniyle, ticaret ve ulaşım açısından bağlantı noktasıdır. Ankara Antlaşmasında sınır tren hattı olarak kabul edildiğinden, ikiye bölünmüş ve büyük kısmı Suriye topraklarında kalmıştır.

Şanlıurfa Suruç Çarmelik Kervansarayı

ÇARMELİK KERVANSARAYI (BÜYÜKHAN KÖYÜ HANI)

İlçe merkezine bağlı Aligör (11 Nisan) köyünün kuzeyinden geçen eski Bozova yolunun 10’ncu kilometresinde, batıya sapan yol 4 km sonra yapının bulunduğu Büyükhan köyüne ulaşır.

Yapının kitabesi olmadığından kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmez. Ancak planı ve inşa tarzı incelendiğinde, Osmanlı dönemine ait olduğu anlaşılır.

Kareye yakın, dikdörtgen planlıdır. Avlu ve güneydeki kapalı bölümden oluşan, karma tipteki hanların anıtsal bir örneğidir. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde “Suruç’tan kalkarak batıya doğru, iki saatte Çar Melik kalesine ulaştığını, buranın dört hükümdar (Çar Melik) kardeş tarafından yaptırıldığı için, bu isimle anıldığını” yazmıştır.

Güneydoğu Anadolu bölgesinden daha çok Suriye geleneklerinden izler taşıyan özgün konumu ve yöredeki “Han” yapılarının en erken tarihlisi olması bakımından ilginçtir. Günümüzde handaki avlunun boyutları: 63.40 x 65.20 metredir. Ancak güney cephesi dışında büyük ölçüde tahrip olmuştur.

Şanlıurfa Suruç Çar Melik Kervansarayı

Yapı, günümüzde tarım müzesi olarak kullanılmaktadır.

 

ÇENGELLİ (ALİZERA) KÖYÜ CAMİİ

Çengelli (Alizera) köyündedir.

Cami kapısı üzerindeki silindirik kitabenin alt satırında 1868 tarihi yazılıdır. Düzgün kesme taşlardan, enine dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan caminin üzeri önceleri direkler üzerine düz damlı iken, sonradan betonla örtülmüştür. Mukarnas kavsaralı mihrabın iki yanı köşe sütunçelidir.

Herhangi bir orjinalliği bulunmayan ahşap minber, son yıllarda yaptırılmıştır. Caminin doğu ve batı cepheleri ikişer pencereli olup kuzey ve güney cephelerde pencere yoktur. Kuzey cephenin ortasında, camiye geçilen kitabeli kapı, batı ucunda altı adet sütuna oturan, üzeri kubbeli minber minare bulunur. Mihrabın mukarnas kavsarası dışında camide herhangi bir süsleme yoktur.

Şanlıurfa

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.