TEM Otoyolundan Edirne’ye doğru, Arnavutköy-Habibler sapağından çıkarak, 62 km. gittikten sonra göle ulaşılır. Diğer alternatif bir yol ise: TEM gişelerinden geçip, Avcılardan sonra Hadımköy sapağını izlemek ve yoldaki Durusu, Terkos tabelalarını takip etmektir.
Özel araçlar dışında, Yenibosna dan kalkan otobüslerle Çatalca merkeze kadar gidilebilir. Gölün uzak tarafı, askeri bölge olduğundan, buraya giriş yasak. Balaban Köyünden, aşağı göle inmek en iyi yol. Çatalca’yı geçtikten sonra Nakkaş, İzzettin, Yassıören tabelalarından sonra, Balabana ulaşılır. Gölün en hareketli bölümü de burasıdır.
TARİHİ
Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Çatalca bölgesinin ilk yerleşimi, MÖ. 450 yıllarında, önce Romalılar zamanında, şimdiki İnceğiz köyünün bulunduğu yerde olmuş. Fakat bir süre sonra, aslen Tatar ırkına mensup olan kafilelerin Balkanlar’a akınları sırasında yakılıp-yıkılmış ve bilahare havuzlar mevkiinde, akıncılar tarafından ikinci kez inşa edilmiştir.
Büyük İskender’in Asya seferi sırasında Çatalca’nın bu ikinci yerinde de yanmak suretiyle felakete uğradığı ifade edilmektedir. Bu ikinci yanış felaketidir. Bir süre sonra, bu günkü yerinde üçüncü kez olarak inşa edilir. Bu döneme ait, herhangi bir mimari eser, günümüze kadar gelememiştir.
Bölge: Bizans imparatorluğu döneminde, önemli bir yerleşim yeridir. Hatta İstanbul’un kapısıdır. Bizans imparatorluğu döneminde, birçok savaşlara sahne olmuştur. 375 yılında Macaristan’dan gelen Hunlar, Balamir idaresinde devlet kurmuşlar, Muncuk’un ölümünden sonra Atilla iktidarı tek başına ele alınca, I. Balkan ve II. Balkan seferlerine çıkmış ve bu seferlerinde Çatalca’dan geçerek, Büyük Çekmece Gölü önlerine gelmiş ve Bizans’ı vergiye bağlamışlardır.
Avrupa Hunlarının bu hareketi üzerine: Bizans imparatoru Anastasius :507-511 yılları arasında, Çatalca’nın Karadeniz kıyısındaki Evcik İskelesinden Silivri İlçesinin batısındaki Karıncaburnu’na kadar uzanan surları yaptırmak zorunda kalmıştır. Bu surlar: Çin Setinden sonra, Hunları durdurmak için yapılan, dünyanın 2’nci büyük surudur. Ormanlık alandaki bölümü halen ayaktadır.
Bizanslılar döneminde, yöre bol ağaçlık ve ormanlarla kaplı olması sebebiyle, hem bir av merkezi hem de İstanbul’un yakacak odun ihtiyacının karşılandığı yerdir. Bizans döneminde, İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için Gümüşpınar köyü yakınlarında, halen ayakta bulunan su kemerleriyle, İstanbul’a su taşınmıştır.
Hunlardan sonra, başka Türk kavimleri de, Çatalca’dan geçerek İstanbul’u kuşatmışlar ve tehdit etmişlerdir. Avar Türklerinin 616 yılında, Bulgar Türklerinin 813 yılında Çatalca’dan geçerek Bizans’ı kuşatmışlardır.
1090 yılında ise Peçenek Türkleri, Çatalca üzerinden Büyük Çekmeceye kadar gelmişlerdir. İstanbul’a yürüyen Sırp ve Bulgarlar tarafından da, Çatalca’nın harap edildiği bilinmektedir. Bizans elinden çıkıp, Osmanlılara geçmesi ise, birkaç kez olup ilk defa, I. Murad döneminde olmuştur.
Daha sonra, son kez ise, Fatih döneminde bölge, Osmanlılara geçmiştir. Çatalca “Avcı” lakabı ile tanınan IV. Mehmet’in avlanmak üzere sık sık geldiği bir yer olarak öne çıkar. Bu olay, Çatalca’nın gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.
Bu yüzden Çatalca’da, Hünkar Sarayı ve bahçesi olduğu, Evliya Çelebinin Seyahatnamesinden öğrenilmektedir. Bunun yanı sıra, birçok saray olduğu da iddia edilmektedir.
Avcı Mehmet’in uzun süre kaldığı dönemlerde de, İstanbul’dan sonra devletin merkezi olarak burası kullanılmıştır. Kalfaköy’de padişahların av köşkü bulunduğu söylense de, günümüze ulaşmamıştır. Bunun yanında, Kalfaköy gibi bir köy yerleşiminde hamam kalıntıları olması, burasının çeşitli Osmanlı padişahları tarafından avlak olarak kullanıldığını göstermektedir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Şehre yaklaşık bir saatlik uzaklıktaki Terkos Gölü, diğer adıyla Durusu, yeşillikler içinde ve göl kenarındaki konumu ile, piknik yapmak, balık tutmak, kanoyla gezmek gibi aktiviteleriyle dikkati çekiyor.
25 kilometre kare olan göl, İstanbul’un su ihtiyacını karşılıyor. Gölün fazla suları: Yalancıboğaz’dan Karadeniz’e akıyor. Karabatak, beyaz ve gri balıkçıl, kaşıkçıl, pelikan, sülün, arı kuşu, kartal ve yaban ördeği gibi pek çok kuş türünün gözlenebildiği bölgede, kışın, avlanmak da mümkün. Ancak, göçmen kuşların avlanması yasak.
Göl kenarı, serin ve Karadeniz rüzgarı alıyor. Piknik yapmanın yanı sıra, balık tutmak, avcılık, kano gibi su sporu aktiviteleri için Durusu’ya günübirlik turlar düzenleyen, turizm acentaları var. Göl çevresinde, 200 kişilik oturma kapasiteli yemek alanında bu acentalardan biri hizmet veriyor.
GEZİLECEK YERLER
İNCEĞİZ MAĞARALARI
Bulunduğu köye adını veren bu mağaraların, 9’ncu yüzyılda Cenevizlilerden kaldığı bilinmektedir. Barınma amacı ile yapılan bu mağaralar, daha sonra ise kilise olarak kullanılmıştır. Bu amaçla kullanıldığı: tavandaki haç işaretlerinden anlaşılmaktadır. Bu yerleşim yeri: 4 katlı. İkinci katında, tavanına haç oyulmuş küçük bir kilise var.
Kayalara oyulmuş merdivenlerle katlar arasında bağlantı sağlanmış. Kayalığın çevresindeki patikalar sayesinde bütün katlarına çıkılabiliyor.
İnceğiz Mağaralarına, bölge halkı: Kemal Sunal mağaraları da diyor. Bazı Kemal Sunal filmlerinin burada çekildiği söyleniyor. Mağaranın önünden Karasu Deresi akıyor. Derenin kıyısında, ücretli bir piknik alanı var. Özellikle, hafta sonları burası dolup taşmakta.
ANASTASİOS DUVARLARI
Karacaköy’den Evcik Plajına giden yol üzerinde, ormanların içine gizlenmiş bir tarih. Sormadan bilmeden bulmanız mümkün değil. Çünkü, herhangi bir tabelası yok. Oysa, bu kaderine terk edilmiş tarihi yapı; daha önce de söylediğim gibi Çin Seddinden sonra, Hunları durdurmak için yapılmış dünyanın ikinci büyük suru.
Bizans imparatoru Anastasios tarafından 507-511 yılları arasında, Hun saldırılarını engellemek ve İstanbul surlarının dışında kalan saray, kilise, manastır gibi yapıları korumak amacıyla yaptırılan Uzun Duvar, İstanbul’a yaklaşık 65 km. uzaklıkta. Silivri’nin yaklaşık 3 km. batısındaki Karınca Burnundan başlayıp, Karadeniz kıyısındaki Evcik İskelesine kadar, 56 km. boyunca uzanıyor.
Karacaköy-Yalıköy arasındaki Evcik Plajına giden asfalt yol boyunca görülen duvar: yaklaşık 2.5 km. sonra yoldan ayrılıp, ormanın içine doğru yöneliyor ve bir süre sonra gözden kayboluyor. Meşe ormanları arasındaki duvar, bu yörede oldukça iyi durumda. Uzun duvarın en yüksek yeri: 5 metre ve kalınlığı ise 3-3.5 m. arasında. Şimdi yüksekliği ancak 3 metreyi buluyor.
Geçtiğimiz yüzyıla kadar büyük bölümü ayakta imiş. Korumaya çalışan olmamış ama taşlarıyla ilgilenmişler. Örneğin: Karamandere Camisi, Uzun Duvarın taşlarıyla inşa edilmiş.
EVCİK İSKELESİ
Evet, bu kumsal, bölgenin en bakir yerlerinden birisi. Birkaç derme-çatma baraka dışında, hiçbir yapılaşma yok. Güzel bir çeşmesi ve çay ocağı var ama yiyecek doğru dürüst bir şey bulamazsınız.
ORMANLI PLAJI
Karacaköy’e gelmeden ayrılan bir başka yol: Ormanlı Plajına gidiyor. Ormanlı Plajı: sürekli esen rüzgarı ve kum duvarları nedeniyle, yamaç paraşütü için son derece uygun bir yer.
YALIKÖY
Karacaköy’ün içinden geçen yol Yalıköy’e kadar ulaşıyor. Yalıköy: Karaburun ile birlikte, Çatalca’nın Karadeniz kıyısındaki iki sahil köyünden birisi. Eski bir Rum balıkçı köyü. Rumlar buraya çizme anlamına gelen “Podima” diyorlarmış. Köy: bir zamanlar korsan yatağı imiş.
Köyde Rumlardan kalan pek bir şey yok, köyün merkezindeki ahşap evlerin alt katları, eskiden şarap imalathanesi ya da dükkan olarak kullanılıyormuş. Yalıköy’ü çepeçevre saran orman en büyük geçim kapısı, kimi odunculuk yapıyor, kimi odun kömürü yapıp satıyor.
Çatalca’ya bağlı Yalıköy’ün tarihi 250 yıl öncesine kadar gidiyor. 10-15 yıldır turistleri çekmeye başlayan köyün, suyu da çok meşhur. Sezon kısa olması nedeniyle, turizm çok fazla gelişmemiş. Öyle ki, Yalıköy’den geçenler, bidonlarını doldurmadan köyden ayrılmıyorlar.
Bunun yanında, köyün diğer özelliği: uzun sahilinin bulunması. Öyle ki, yer yer 100 metreyi bulan 12 km. uzunluğunda kumsalı var. Dağların etekleri denize doğru indiğinden kayalaşma oluşmuş, zamanla bu kayalar denizin etkisiyle içlere doğru oyulduğundan, geniş mağaralar meydana gelmiş.
Sahilin arka tarafı orman olup, muhteşem bir görüntüye sahip. Sahilde, balıkçı lokantası ve otel dışında, turistik tesis yok, bu yüzden tenha bir yer.
KOCAKUYU MAĞARASI
Pınarca köyünden Gümüşpınar’a giden yolun yaklaşık 3 km. de yolun sol tarafında geniş bir düzlüğün kenarındaki çalılık içinde, elektrik direğinin yakınında bulunuyor. Mağaranın rakımı: 204 metre. Derinliği 34 metre. Uzunluğu: 1010 metre. Mağaranın ağzı yaklaşık 3-5 m. genişliğinde. Giriş, dik bir inişle başlıyor.
Ağızdan itibaren zemin, çöküntü kayalardan oluşarak, 25-30 m. bir eğimle, ilk galerinin dibine varıyor. Tavanda harika oluşumlar ve bir süre sonra tıkanan bacalar var.
İçindeki sarkıt ve dikitlerin bulunduğu mağaranın içerisine doğru ilerledikçe genişlemek görülür. Genişlemenin bittiği yerde göl var. Yeryüzünde olmayan birçok balık türünün bu gölde bulunduğu söyleniyor.
ÇİLİNGOZ
Yalıköy’den Kıyıköy’e doğru giden 13 km. lik yol, yapılaşmanın olmadığı bir cennet olan Çilingoz’e varıyor. Binkılıç Beldesinde, 17 km. mesafedeki Karadeniz’e sahili olan bu koy, inanılmaz bir doğa harikasıdır. Deniz, akarsu ve ormanın buluştuğu Çilingoz, son zamanlarda turistlerce yoğun ilgi görmekte olup, çadır yerleri sayesinde konaklama ihtiyacına da cevap vermektedir.
Ücret ödeyerek girilen Milli Parklara bağlı “Ormaniçi” dinlenme yerinde günübirlik piknik ya da çadırda kamp yapılabiliyor. Deniz kıyısındaki mağaralar, adeta bir sanat eseri gibi, dere, orman ve deniz. Yani, doğa ile baş başa kalmak için güzel bir seçenek.
TERKOS GÖLÜ
Durusu Beldesi sınırları içinde bulunan gölün diğer adı: Durusu Gölüdür. İstanbul’un 45 km. kuzey batısındadır. Gölün eski adı: Delkosdur. Göle ulaşan akarsuların en büyüğü: Istranca Deresidir.
Göl, karmaşık bir vadinin deniz suları altında kalması ile oluşan, girintili-çıkıntılı koyun, daha sonra alçak bir eşikle, Karadeniz’den ayrılması ile oluşmuştur. İstanbul’un içme suyu ihtiyacını karşılayan gölün, bu işlevini 1 metre çapındaki borularla, İSKİ yürütmektedir. Gölde: yabani kuş ve balık olduğundan, avcılıkta yapılmaktadır. Ayrıca, sıcak havalarda yüzmeye de olanak sağlıyor.
KUZULUK DERE BARAJI
Yalıköy Köyü sınırlarındaki bu barajda da balıkçılık yapılmaktadır. Gezi ve piknik yerleri tam bir oksijen deposu olan Çatalca Belde ve Köyleri, bu yönde oldukça zengindir.
DURUSU PARKI
Parkın olduğu yer, Bizanslılar zamanında at çiftliği olarak kullanılmıştır. Osmanlılara geçtikten sonra devletin ileri gelenleri: dinlenme yeri, av partileri ve at biniciliği için kullanılmıştır. Cumhuriyetten sonra, burayı satın alan Deli Yunus adlı şahıs, parkın olduğu yeri tekrar at çiftliği olarak kullanmıştır. Buranın yöre halkı, bu kişiden dolayı, buraya Deli Yunus Parkı adını vermiştir.
Bu park içinde: at çiftliği, hayvan müzesi ve Bizanslılar döneminden kalma bir kilise bulunmaktadır. Bu kilise, halen ayakta olup, çevresi oyun alanı haline getirilmiştir. Bahçesinde tenis alanı var. Kilisede papazların kaçmak için yaptığı ve kullandığı tünel, tüm gizemiyle turistlerin ilgisini çekiyor. Hayvan müzesinde ise, Afrika ve Kuzeyde yer alan av hayvanlarının doldurulmuş mumyaları ilgi çekiyor.
HAVUZ VE PİKNİK ALANI
Çatalca’nın merkezinde bulunan yer, eskiden askeri bölge olup, günümüzde hem piknik alanı hem de tesisleriyle birlikte havuz olarak hizmet vermektedir.
İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.
Çatalca Tarihi ve Güzellikleri ile mutlaka gezilip görülmesi gereken yerlerden.
10 07 2011 tarihinde gittim beş para etmez Vaktinizi boşa harcamayın