Konya Beyşehir: Öncelikle, göl ve bir kısım Hitit dönemi anıtlarıyla, öne çıkan bir belde. Yani: bir yandan tarih ve bir yandan da doğal güzellikler.
ULAŞIM
Konya-Beyşehir arası uzaklık: 93 km. Beyşehir-Seydişehir arası uzaklık: 29 km.
Beyşehir’de trafik oldukça yoğun. Çünkü: önemli bir kavşak merkezidir. Doğusundan geçen: Konya-Isparta-İzmir kara Yolu ile batıya, Konya-Antalya kara yolu ile güneye açılan bir kapı gibidir.
TARİHİ
Beyşehir’de: MÖ. 2000-1200 yılları arasında: Hititler, Eflutunpınar ve Fasıllar bölgelerinde eserler bırakmışlar. Bu yıllarda: bölge Asur Devletinin zaman zaman istilasına maruz kalır. MÖ. 1200 yıllarında Frigler, bölgeye hakim olurlar.
Bunu takiben, Pisinya adında bağımsız bir devlet kurularak, bölgeye Psidya adı verilir. 7’nci yüzyılda, Lidyalılar, 546 yılında Persler, 333 yılında Büyük İskender ve takiben Romalılar, bölgede egemen olurlar.
1071 yılında, Malazgirt Zaferinden sonra, Selçuklu Türkleri, Beyşehir’de egemen olurlar. Anadolu Selçukluları devrinde, Beyşehir, çok önem kazanır. Sultan Alaeddin Keykubat, Kubad-ı Abad şehrini buraya kurarak, ikinci başkent yapar.
Anadolu’yu 1243 yılında Moğolların istila etmesi üzerine, Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey, Süleymaniye (Beyşehir) şehrini kurar ve buradan bağımsızlığını ilan ederek Eşrefoğlu Beyliğini meydana getirir.
Eşrefoğlu Beyliği: 1326 yılında, Moğollar tarafından yıkılır. Daha sonraki dönemde, bölgede, Karamanoğulları ve Osmanlıların egemenliği görülür. 1476 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, bölge, Osmanlı egemenliğine alınır.
GENEL
KONUMU
Topraklarının dörtte birini Beyşehir gölü kaplıyor. Deniz yüzeyinde 1124 metre ve Konya Ovasından 100 metre yüksektedir. Dört bir yanı dağlarla çevrili, bir çukur alandır.
Bu yayla çukurluğunun ortasında Beyşehir Gölü ve güneybatısında ise küçük Beyşehir Ovası bulunmaktadır. İlçe ve çevresi, özellikle göl nedeniyle, uzun yıllardan beri yoğun ve önemli bir yerleşim bölgesi olmuştur.
TURİZM
Beyşehir ve çevresi, tarih ve tabiatı ile bir turizm cenneti sayılabilir. Doğal yönden bir Milli Park, arkeolojik yönden de bir açık hava müzesi hüviyeti taşır. Bunun içindir ki, tarih ve tabiat iç içe yaşıyor.
Fakat ne yazık ki; çevresi 120 km. olan gölün çevresinde: bir çevre yolu bulunmaması büyük eksiklik. Hele göldeki otuzu aşkın adalara çıkabilmek, hiç mümkün değil.
Bunun gibi, bu güzellikleri değerlendiren, göl kıyısında yeterli sayıda kurulmuş çardaklar, yalılar, park ve bahçeler yok.
KONAKLAMA
İlçede, 1 öğretmen evi ve 5 otel bulunuyor. Öğretmenevi, konumu itibarıyla, muhteşem bir yerde bulunuyor.
GEZİLECEK YERLER
TAŞ KÖPRÜ
Evet, bu köprü, aynı zamanda baraj görevi de yapıyor. Tarihi: Anadolu-Bağdat demir yolu kurulması sırasında yapılmış. Kuzey güney yönünde uzanmış olup, 15 tane gözü vardır. Göze hoş gelen bir yapı olup, oldukça dayanıklıdır.
Yeni köprünün 1997 yılında açılması üzerine, taş köprü, taşıt trafiğine kapatılmıştır. Regülatörden, Çarşamba çayına dökülen sular, 216 km. civarında bir mesafe alarak, Konya ovasına ulaşır.
Kanal vasıtasıyla gölden ortalama 500 milyon metre küp su, alınmakta olup, bu suyla arazi sulanmaktadır.
EFLATUNPINAR HİTİT ANITI
Beyşehir gölünün yaklaşık 6.5 km doğusundadır. Beyşehir ilçe merkezine ise 5 km uzaklıkta, Sadıkhacı köyü sınırları içindedir.
Hititlerin önemli kutsal şehirlerinden birinin, günümüze kadar gelebilen önemli dinsel anıtlarından biridir. Anıtı: Hamilton 1849 yılında keşfetmiştir. Ancak anıtın ilk planı bilinmemektedir.
Bir süre burada yaşadığına inanılan ünlü Eflatun’dan dolayı, bu adı aldığı sanılıyor. Aslında, Eflatun ile anıt arasında bir ilgi olması pek mümkün değil. Adı verilirken, renginden esinlenmiş olması ihtimali daha güçlüdür.
Evet: Bu anıt, açık hava anıtlarından daha küçüktür. Ereğli’deki meşhur İvriz kabartmasını andırır.
Hitit imparatorluğunun son döneminde, muhtemelen IV Tuthaliya döneminde yapılmıştır. MÖ 13’ncü yüzyılın son çeyreğine rast gelen bu dönemde, anıtın bulunduğu bölgede, kral IV Tuthaliya’nın kuzeni Kuruntu hüküm sürmekteydi.
Anıtın kuzeyinden fışkıran güçlü pınarın suları: anıtın güneyine inşa edilen bir barajla kesilmiştir. Hitit döneminde yapılan en büyük su kompleksidir. Görkemli anıtta, anıtla bağlantılı havuz inşa edilmiştir.
Havuz
Düzgün taş duvarlardan inşa edilmiştir. 34 x 30 metre ölçülerinde büyük bir su havuzu bulunur. Taş havuz, kare biçimlidir. Dörtgen kesilmiş iri taşlarla yapılmıştır. Havuzun kuzey duvarı, birbiri üzerine simetrik olarak yerleştirilmiş, iri kesme taş bloklardan oluşur.
Kabartmalar
Bu yapının güney cephesine, önden tasvir edilmiş yüksek kabartmalar işlenmiştir. Yüzünü pınara çevirmiş muhteşem abidenin eni 7 metre ve yükseklik 4 metredir. En alttaki kabartma sırasında: 5 dağ tanrısı vardır.
Dağ tanrılarının ortada olan üç tanesinde bulunan 11 delik: havuza giden suyun aktığı kanala birleştirilmiştir. Kabartmaların bu özelliğinin: dağ ile suyun birlikteliğini simgelediği düşünülür.
Bunların üzerindeki kabartma gurubu, bir iç sahne ve bir de çerçeveden oluşur.
İç Sahne:
Üç bölümlüdür. Ortada: üst üste yerleştirilmiş iki cin var. Bunların solunda tahta oturan bir erkek, sağında tahta oturan bir kadın bulunur. Tanrı çiftinin Güneş Tanrısı ve Arinna Şehri Güneş Tanrıçası ya da Yeraltı dünyasının ve suların Güneş Tanrıçası olduğu tahmin edilir. Hitit anıtında, Dağ Tanrısı figürlerinin eteklerinde bulunan su delikleri, Hitit matkabı ile açılmıştır.
Bu sahnenin, iki yanındaki, ikişer blok üzerinde, üst üste yerleştirilmiş ikişer cin, tahtında oturan figürlerin üzerindeki kanatlı güneş kursunu taşır biçimde betimlenmiştir.
Dış çerçeve:
Birbiri üzerine yerleştirilmiş, daha büyük boyutlu cinlerin taşıdığı ve sahnenin tümünün üzerini kaplayan, ikinci bir kanatlı güneş kursundan oluşur. Bu kabartma gurubunun iki yanında, yaklaşık 3 metre mesafede, havuzun taş duvarına yerleştirilmiş, tahtta oturan birer küçük boyutlu tanrıça var. Bunlar Pınar Tanrıçası olarak nitelendirilir.
Kabartma gurubunun karşısındaki güney duvarda:
Dörtgen kesme taşlarla inşa edilmiş, dikdörtgen platformun kuzey cephesindeki bir blok üzerinde: tahtta oturan bir tanrı ve tanrıça çifti görülür. Bunlar yüksek kabartma ile cepheden betimlenmiştir.
Bu kabartmanın önünde bir sunak, platformun önünde bir dağ tanrısı heykeli, dış cephesine havuzun güney duvarı boyunca, kabartma taş diskler bulunur.
Havuzun doğu duvarının ortasında: üzerinde iki kabartma bulunan bir blok var. Havuzun 15 metre güney batısında bulunan bir blok üzerinde, üç boğa protornu, havuz iç dolgusunda 12 boğa heykeli ve iki aslan figürü, havuzun tabanı üzerinde de küçük boyutlu adak kapları ele geçmiştir.
Hitit metinlerinde, büyük ve yağmur yağdırma törenlerinde kutsal havuzların kullanıldığından söz edilir. Hitit başkenti Hattuşaş şehrinde ve çeşitli göletlerde bulunan ve iç dolgusunda çok sayıda adak kabına rastlanan baraj gölleri ve havuzların ayinler için kullanıldığı tahmin edilir.
Aslantaş ve Fasıllar Stelleri
Eflatunpınar anıtının yakınlarında bulunan bu stellerin, anıtın üzerine dikilmek üzere hazırlandığı tahmin edilir.
Aslantaş’ın: bir çift leopar arasında bulunan ve Güneş Tanrıçasına ait taht olduğunu ve Fasıllar’ın ise bir çift aslanın arasında yer alan Dağ Tanrısının tahtı olduğu düşünülür.
1996 yılında, Konya Müze Müdürlüğünce, anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlatılmıştır. Çalışmalarda: anıtın, 3.34 x 3 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu anlaşılmıştır. 1998 yılı çalışmalarında: anıtın alt kısmında, 5 adet daha tanrı kabartması bulunmuştur.
BEŞİK KAYASI (HİTİT TANRI HEYKELLERİ)
Beyşehir’e 18 km. uzaklıktaki, Fasıllar Köyündedir. 7 metre uzunluğunda, yekpare kayaya oyulmuştur. Bir örneği: Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir.
KUBAD-ABAD SARAYI
Kubad, adaleti yerine getiren, Abad da şenlenen yer anlamına gelir. Beyşehir gölünün güneybatısındadır. Sultan Alaeddin Keykubad I. Tarafından, 1226-1236 yılları arasında yaptırılmıştır.
Basit bir saray olmaktan öte, sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu yapılar topluluğudur. Türk saray külliyesinin en eski örneğidir. Ayrıca, günümüzde, planı bilinen tek Selçuklu saray külliyesidir.
Sultan ve Emirleri için yapılan saray ve kökler: çeşitli renk ve desendeki çinilerle süslenmiştir. Yapılan kazılarda: sarayın temelleri ve bölümleri, sarayda kullanılan yapı malzemesi, renkli camlar, kürkler, alçı dekorasyon cam, sikke, seramik ve çiniler bulunmuştur.
Sarayın çinileri: sır altı ve lüster tekniğiyle yapılmıştır. Ayıca: çeşitli formlarda çini mozaiklerde bulunmuştur. Bulunan çiniler: figürlü, geometrik ve bitkisel bezemelidir.
Ayrıca, Baba İshak isyanı sırasında da, II. Keyhüsrev’in, burada olduğu söylenir. Bu harika yapının mimarı: Sadettin Köpek’in, Sultan II. Keyhüsrev’in emriyle Kubadabad’da öldürülmüş olması da, kaderin acı bir gerçeğidir. Ne yazık ki; Alaaddin Keykubat’ı kendisine hayran bırakan bu coğrafyada inşa edilen Kubadabad, bugün virane olmuştur.
PINARGÖZÜ MAĞARASI
Türkiye’nin en derin ve en büyük mağaralarından biri olarak kabul ediliyor. Gölün batı yakasında, Yenişarbademli’nin 11 km. batısında, Gölyaka orman yolu üzerindedir. Dünyanın, girişi en zor mağaralarından sayılmaktadır. Ağustos ayında, içinde 166 km. hızla rüzgar esmekte, ısı 5 derece olmaktadır.
Mağaraya, ilkin 1965 yılında, Türk Mağaracılar Derneği Başkanı Jeolog Dr. Timuçin Aygen girmiştir. Ancak: rüzgar, çağlayan, menderes ve kuyuların engellemesi yüzünden, yalnızca 12 çağlayan aşılarak 3 km. ilerleyebilmiştir. Mağaranın denizden yüksekliği: 1550 metredir.
BEYŞEHİR GÖLÜ
Türkiye’nin üçüncü büyük gölüdür. Aynı zamanda, en büyük tatlı su gölüdür. Tektonik-Karstik olaylarla oluşmuştur.
Kuzeybatından, güneydoğuya uzanır. Gölün sığ suları, bazı kışlar donmaktadır. Öyle ki, gölün üzerinden at arabaları ile geçilebilecek derecede donduğu olmaktadır. Bazı yıllarda, göl suları iyice çekilir. Güneyi ile bir kesim doğu kıyıları bataklık ve sazlıktır.
Gölün bulunduğu Milli Park alanı içerisinde; su sporları, dağ sporları ve av sporları yapma imkanı da vardır. Su ürünleri açısından: ekonomik değeri yüksektir. Ama yeterince yararlanılamıyor.
Bunun temel nedeni, göl canlılarının fazla ekonomik ve leziz bulunmayışı. Gölde, bolca tatlı su balığı bulunuyor. Bunlar: sazan, akbalık, kızılkanat, sıraz, gökçe, çamurca, kaya ve yılan balıklarıdır.
Gölün: 2 plajı, 22 adası ve çok sayıda kayalığı bulunur. Sığ sularda, derinlik ancak 100 metre sonra insan boyunu aşar. Elverişli kumsallar: güneydoğu, doğu ve kuzeydeki kumsallardır. Üstünler, Karadiken, Bademli kıyıları ile Budak, Kıreli ve Tolca kıyıları, en iyi plaj yerleridir.
Kıyılarda, henüz çevre ve kıyı kirlenmesi görülmemektedir. Ayrıca: önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezi durumundadır. Bu yönü ile, turizm açısından önem taşır.
SONUÇ
Beyşehir denilince, akla hemen göl geliyor. Yani: göl, buradaki hayatı her yönüyle etkiliyor. Beyşehir’e gittiğimde: pek fazla büyük olmayan bir yerleşim yeri, göl ve göl kıyısında Beyşehir Köprüsü yakınında güzel bir restoranda yediğim, göl balığının lezzeti aklımda kalmış.
Siz de, buradan geçerseniz, göl kıyısındaki restoranlarda, mutlaka balık yemeği deneyin, beğeneceksiniz.
güzel
Hangi restorant?
Merhaba,
öncelikle çok teşekkür etmek istiyorum, yazılarınız oldukça detaylı olmuş, ancak resimler çok küçük olmuş birşey anlaşılmıyor 🙁
Esrefoglu cami yı unutmuşsun uz.Birde Beyşehirin av tüfeği imalatındaki önemini .