Anadolu’nun en güney noktasında, bir doğa bahçesi. Ulaşım için gidilmesi gereken çileli yolu olan bir yer.
ULAŞIM
Anamur: Antalya’dan 265 km. uzaklıkta olup, 4 saatte ulaşılmaktadır. Otobüs ile: 5 saatte alınmaktadır.
Anamur, Alanya arası uzaklık: 129 km. olup, bu uzaklık 2 saatte gidilmektedir.
Anamur-Silifke arasındaki uzaklık: 140 km. dir.
Anamur-Mersin arasındaki uzaklık: 230 km. olup, Mersin-Erdemli-Silifke-Aydıncık üzerinden gidilen yol, 5 saatte alınmaktadır. Otobüs ile 6 saat sürmektedir.
Anamur’a Konya üzerinden ulaşım, iki yolla yapılmaktadır. Konya-Karaman-Mut-Gülnar-Aydıncık üzerinden gelinebilir. Ayrıca: Konya-Seydişehir-Akseki-Alanya-Gazipaşa yolu ile de gelinir.
Anamur-Karaman arasındaki uzaklık: 230 km. dir.
Anamur-Girne arasında çalışan deniz otobüsleri, Kıbrıs’tan Türkiye’ye, denizyolu ile ulaşımı, 2 saatin altında bir sürede alabilirsiniz. Yani: Anamur-Girne arasındaki uzaklık: 76 km. dir.
Özel aracınız ile yola çıkarsanız, yollar biraz virajlı da olsa, o muhteşem manzaranın tadına doyamayacaksınız. Gerek Alanya yönünden ve gerekse Mersin yönünden gelirken: muhteşem ormanlık alanların içinden geçeceksiniz.
Bu ormanlık alanlarda; çevrenizde yeşil rengin hakim olduğu çam ağaçları bulunurken, uzaklarda ve yer yer de olsa yakınlarda, denizin masmavi renginin egemenliğinin yarattığı güzel görüntülere esir olacaksınız.
Aracınızın camlarını açın, yavaş yavaş, çevrenin güzelliklerini seyrederek ve ormanın güzel havasını teneffüs ederek ilerleyin ve Anamur’a ulaşın. Ancak: muhteşem bir dikkat göstermeniz şart. Bazı virajlar da, karşılıklı iki aracın dahi geçmesi olanaksız.
Zaten: Anamur denildiğinde, bu güzel beldede, turizmin artmamasının tek nedeni, bu yol çilesi. Yaz aylarında bu kadar sıkıntılı olan yolları, yağışlı havalarda ve kışın düşünmek dahi istemiyorum, çok zor.
NE YENİR
Anamur’da, yöresel lezzet olarak, tatmanızı önerebileceğim yemekler şunlar: susam ve pekmezden yapılan Samsıra, Tantuni, kurutulmuş incir, pekmez, badem ve cevizden yapılan Heleş ve son olarak Tarhana Çorbası. Bunun yanında: mevsimi uygun ise: çilek ve muz da, Anamur’da mutlaka tatmanız gereken tatlar.
GENEL
Yetersiz ulaşım koşulları nedeniyle, yabancı turistler tarafından çok fazla ilgi çekmiyor. Yerli turizm açısından gelişmiştir. İlçenin bir çok yerinde, yerli turistlerin, yılın belli aylarında ikamet ettikleri siteler bulunmaktadır. Özellikle: Ankara ve Konya’dan gelenler yaygındır.
Anamur: Türkiye’nin sayılı uzun sahili şeridine sahiptir. Bu nedenle: İlçenin her yanından, denize girmek mümkündür.
Anamur’da seracılık: 1995 yılından sonra yaygınlaşmaya başlar. Özellikle: Türkiye’nin çilek ihtiyacının % 40 gibi büyük bir kısmı, buradan sağlanır. Bunun yanında: buraya has, küçük tipi ve kokulu muz üretimi var.
Anamur’da: çeşitli resmi kurumların tesisleri bulunuyor. Özellikle: tam merkezde bulunan askeri kamp, bulunduğu mahal ve güzelliği ile dikkati çekiyor. Hemen merkezde. Kıyı çizgisinde uzun ve dar bir genişlik alanda kurulmuş. Masmavi ve temiz denizi ve kumsalında güzel kumu ile dikkati çekiyor.
Anamur kumsallarında tespiti yapılan 500 caretta caretta kaplumbağa yuvasından, 45000 yavrunun yumurtadan çıkarak denize ulaştığı saptanmıştır. Ayrıca: Türkiye kıyılarında bulunan 70 adet deniz fokundan, 25 tanesi: Anamur, Bozyazı, Aydıncık ilçelerinin kıyılarında yaşamlarını sürdürmektedirler.
GEZİLECEK YERLER
ANAMUR EVLERİ
Anadolu’da, bölgelerdeki kentlerin aynı karakterleri taşıyan ev yapı teknikleri vardır. Yapı tekniği, bölgelere göre çok az farklılıklar gösterir. Anamur’da ise, durum farklıdır. Dar bir alanda, üç ayrı tipte mesken gözlenir.
Kazı bilimi: Roma döneminden bu yana, Anamur’da, daimi yerleşim merkezlerinin yanında, yayla kesiminde ikinci konutun var olduğunu gösteriyor. Bunlardan: Kırkkuyu ve Elbalak yaylalarına, mil taşı da konulan döşeme yollarla ulaşılırken, buralarda yumuşak taşlara oyulmuş, antik sarnıçlar ve kaya mezarları görülür. O dönem insanlarının, günümüzde yaylaya göçen insanların bir bölümünün ev olarak kullandığı Evcikler de mi oturdukları geliyor insanın aklına?
Abanoz, Şıhardıcı, Demiroluk, Güğül Tepesi, Domuz Beleni ve Çandır yaylalarında, Roma dönemi kalıcı yerleşim gözleniyor. Genelde: kiremit örtülü yapılar, sosyal tesisler, kut tören alanları ve kaya mezarlarının oluşturduğu Nekropoller.
ANAMUR MÜZESİ
Anemurium antik kentinde, Amerikalı ve Kanadalı bilim adamları tarafından, 1960 yılında başlatılan arkeolojik kazılar, yöredeki tüm kültürel kalıntıların değerlendirilmesi amacıyla, Anamur ilçesine bir müze yapılması fikrini ortaya atarlar. Müze binasının ilk temeli: 1976 yılında atılır.
1990 yılında, inşaat işlemlerinin tamamlanmasından sonra, 1992 yılında, teşhir ve tanzim çalışmaları sonuçlandırılır. Alanya ve Silifke Müzelerinden getirilen, Anamur kaynaklı eserlerin yanı sıra Erdemli Müzesinden getirilen eserler ve Anamur halkının, büyük bir duyarlılıkla getirdiği eserlerin sayısı, bu gün için 9000 adete yaklaşmış.
Müze binasında: üst katta: idari odalar, kütüphane, fotoğrafhane, konferans salonu var. Alt katta: kafeterya, etnoğrafik ve arkeolojik seksiyonlar, eski eser depoları ve laboratuvar bulunuyor.
Etnografik seksiyonda: göçebelik dönemi ile yerleşik döneme geçinceye kadar ki tarihsel süreç içinde, bu yörelerde ele geçirilen folklorik eşyalar sergileniyor. Ayrıca: yörede: Bönce, Çiğni Düşük, Ala Aynalı ve Boncuklu olarak tanınan kilim örnekleri ile üzeri çizgi kazıma ile dekorlanmış ahşap kahve değirmeni, kahve soğutucusu, kahve kutusu, aynalık, sedef kakmalı çekmece, ahşap kaşıklık, barutluk, ahşap urup, dibek, aşık sopası gibi sayısız eser bulunuyor.
Arkeolojik seksiyonda: Anemurium, Nagidos ve Kelenderis’ten gelen eserler ve her döneme ait sikke örnekleri yanında, çeşitli amforalar sergileniyor.
ÇUKUR PINAR MAĞARASI
Anamur’un kuzey batısında, Çamurlu yaylasından sonra, 4 saatlik bir yürüyüşle, 1890 metre yükseklikteki; Çukur pınar adlı düden mağarasının ağzına ulaşabilirsiniz. Anamur’a 46 km. uzaklıkta.
Mağara, dünyanın en derin mağarası olan, Fransa’daki mağaradan sonra, ikinci sırada yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi tarafından: 1420 metre derinliğine kadar, keşifler tamamlanmış. Mağarada biriken sular: su gözünde ortaya çıkıyor ve Dragon çayına karışıyor.
KÖŞEKBÜKÜ MAĞARASI
Anamur’un 15 km. kuzey batısında bulunan Ovabaşı köyünü geçtikten sonra, Köşekbükü mağarasına ulaşabilirsiniz. Toplam 500 metre genişliğindeki mağara, ışıklandırılarak turizme açılmış.
Çevresinde, tabaklanmış kaya dokuları bulunuyor. Mağara içinde; sayısız sarkıt ve dikitler var. Astım hastalığına iyi geldiği iddia edilen mağaranın içi: üç bölüm halinde. Bu bölümler ise: dilek, şifa ve huzur bölümleri olarak isimlendirilmiş.
MAMURE KALESİ
Antalya-Mersin kara yolu üzerinde, Anamur’a 8 km. uzaklıktaki Bozdoğan köyü sınırları içinde. Birçok Anadolu kalesinde olduğu gibi, antik temeller üzerine kurulmuş. 1988 yılında, Anamur Müzesi Müdürlüğünce yapılan kurtarma kazılarında, MS.3 ve 4’ncü yüzyıllar arasındaki dönemde; Geç Roma kentine ait bir evin tabanları mozaik döşeli yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.
Mamure kalesi, 14’ncü yüzyılda, Karamanoğulları tarafından önemli ölçüde onarım gördüğünden, adı “Mamure” olarak değiştirilmiştir. Kale, daha sonra 15 ve 16’ncı yüzyıllarda, küçük onarımlar görmüş, 18’nci yüzyılda Osmanlılar tarafından yeni eklentiler yapılmıştır.
Yapıda: mazgal ve siperleriyle, üst yapı, alt kısımları etek gibi genişleyen duvarlar görülür. Üç bölümden oluşan kalenin, 39 kulesi, camisi ve hamamı bulunuyor. Bu bölümler: dış kale, iç avlu ve iç kale. Bu bölümler, birbirlerinden yüksek duvarlarla ayrılır.
Güneydeki sahil kenarında: 5 kule ve köşe burcunun yanında ise, üst örtüsü tamamen yıkılmış bir fener kulesi bulunuyor. İç avlunun yüksek surun da: değişik şekilli, 7 burç var. Bunlardan: kuzeydoğu tarafındakiler, duvarla birlikte yıkılmış. Dış kale bölümünde: çeşme, depolar, su sarnıçları ve işlevleri hale çözülememiş bazı yapı kalıntılarını görmek mümkün.
Kaleden, zamanımıza gelmiş tek yazıt: batı cephe duvarı üzerinde. Yazıtta: özetle “Karamanoğlu Alaaddin oğlu Sultan İbrahim inşa etti. Bu tarih; Mükerrem Şevval ayında yazıldı” yazmaktadır. Kale komutanının veya dizdarının konutu, iç kale girişinin karşısında bulunuyor.
MAMURE KALESİ CAMİSİ
Mamure kalesi içindedir. Yapıya basık kemerli taş kapıdan girilir. Camide, duvarlarda taş ve tuğla sıraları, uyum içinde örülmüş kubbeye geçişte ve saçaklarda tuğladan tırnak süsleri yapılarak etki yaratılmış.
16’ncı yüzyıl Osmanlı mimarisinin klasik ögelerini taşıyan caminin ilk yapılışı zamanı: Karamanoğulları dönemine aittir. Caminin önünde yer alan küçük kemerlerle dekore edilmiş sarnıç, beşik tonozludur.
ANEMERİUM ANTİK KENTİ
Anemurium kentinin kalıntıları: Nagidos’un yaklaşık 30 km. batısında, Anadolu’nun güneydeki en uç noktasında bulunan Anamur burnunun doğuya bakan yamaçlarındadır. Bu antik kente rüzgarlar hayat vermiştir.
Antik dönemde güneyin en önemli liman kentlerinden biriydi. Coğrafi konumu sayesinde diğer kentlerle doğrudan ilişki kurdu. Özellikle Akdeniz’e yelken açan ticaret gemileri, Anemurium’dan şarap ve zeytin yağı taşır. Bu ürünler amforalar içinde diğer kentlere ve ülkelere satılırdı.
Ayrıca: Anemurium halkı, gerek kendi ihtiyacı için ve gerekse bölgesel ihtiyaca yönelik çanak-çömlek üretimine sahipti.
Kıbrıs-Suriye ve Yunanistan ile bağlantısı bulunan kentte, liman çok önemliydi. Çeşitli ülkelerden gelen gemiler ihtiyaçlarını gidermek için buraya limana gelirlerdi.
Kentin ne zaman kurulduğu hakkında: herhangi bir bilgi yok. En erken yapı kalıntısı Helenistik döneme aittir. O da MÖ 3’ncü yüzyıla aittir. Bu da Akropol’de görülür. Yani kentteki ilk yerleşim Akropol’de başlamıştır.
Ancak, Roma imparatorluğu çağı öncesine giden kalıntılar oldukça azdır.
Yani: şehrin Roma dönemine ait olduğu ve MÖ.4’ncü yüzyılda kurulu olduğu biliniyor. Amerium adının “rüzgarlı yer” anlamında kullanılmış.
MS.1’nci yüzyılda, kentin çevresinde ilk surların yapıldığı ve bir süre Kommageneli Antiochos’un (MS.38-72) yönetimine bırakıldığı belirlenmiş.
Kıbrıs’a yakın olması yüzünden, özellikle Romalılar zamanında, bir ara istasyon konumunda olan şehir, aynı zamanda kara yoluyla, Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germanikopolis ile bağlantılıymış.
Böylece, bu bölgedeki doğal kaynakların ihraç edildiği önemli bir ticaret kenti olmuş.
MS 2 ve 3’ncü yüzyıllarda kentte önemli ve hızlı bir imar çalışmasına başlanmış ve 5 ile 6’ncı yüzyıla kadar sürekli bir imar faaliyeti olmuştur.
Roma döneminde kendi adına sikke basabilen kentlerden birisi olması kentin önemini ortaya koymaktadır. Kazılarda bulunan Anemurium sikkeleri oldukça önemlidir. Bu sikke sadece kendi içerisinde, şehir içinde geçerli olan bir sikkedir.
Şehir, MS.260 yılında, Sasaniler tarafından işgal edilmiş. MS. 4 ve 5’nci yüzyıllar arasındaki dönemde: Toroslardan gelen korsanlar, kenti tahrip ederler.
Ayrıca MS 580 yılında burada büyük bir deprem olur. Ondan sonra ekonomik toparlanma sağlanamamıştır. Bu depremde, kente hayat veren su kaynakları yıkılmıştır.
MS. 650 yılında, Arap akınlarına uğrayan kent, bu tarihten sonra, terk edilir. 12 ve 13’ncü yüzyıllarda, Selçuklular ve Karamanoğulları hakimiyetine giren kent, Türk egemenliğine geçer.
MS 8’nci yüzyıldan itibaren terk edilen kentin üzerine hiçbir modern yapı inşa edilmemiştir. Bu yüzden hem araştırmacılar için tam bir hazine olmuş, hem de mimari yapılar bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır.
Kent; yukarı ve aşağı kent olmak üzere iki bölüme ayrılır. Burada pek çok kentte görülmeyecek kadar çok mimari kalıntı bulunmaktadır.
Kentte toplam 5 tane hamam vardır. Farklı dönemlerde inşa edilmiştir. 5 tane kilise, 1 bazilika, 1 tiyatro kalıntısı ve 1 odeon bulunmaktadır. Ayrıca: kısmen ayakta olup ta henüz fonksiyonu belirlenmemiş yapılar bulunmaktadır. Ama en önemlisi 350 tane tonozlu mezarı var, Anadolu’nun en zengin nekropollerinden bir tanesidir.
En göz alıcı yapıları Aşağı Kenttedir. Bunlar: surlar, 3 hamam, 60 metre genişliğinde tamamlanmamış tiyatro, 900 kişilik oturma yeri bulunan Odeon (konser salonu) ve Paelastradır. Halk hamamının arkasındaki kamusal alanda, geniş bir yerleşim görülür.
Zemin Mozaikleri:
Antik kentin zenginliği ve mimarisine yansıyan çarpıcı detayları en iyi vurgulayan öğelerden biri zemin mozaikleridir.
Liman caddesinin her iki yanında kaldırımların belirli bölümlerinde yer yer zemin mozaikleri bulunmuş olup, bunların bir kısmı müzede sergilenmektedir.
Anamur müzesinde sergilenen mozaikler içerisinde: “ barışçıl kral Isaah adına düzenlenmiş mozaikte, palmiyenin iki yanında yer alan leopar ve oğlak betimlemesi” ; nekropol kilisesinin tabanında bulunmuştur.
Deniz tanrısı Gaya’nın 12 çocuğundan biri olan Tetis, deniz tanrıçası Okeanus’un kız kardeşidir. Tetis mozaiğinde detaylı bir çalışma yürütülmüştür. Mozaik 40 metre kare büyüklüktedir.
Nekropol-Mezarlık Alanı
Kentin surları dışında kalan mezarlığı, Anadolu’nun en iyi korunmuş nekropol alanını oluşturur. Nekropol alanı: Klikya bölgesinin en büyük ve en zengin mezar tiplerine sahiptir.
Buradaki mezar sayısı: 350 tanedir.
Kentin kuzeyine doğru yayılan ve MS 1’nci yüzyıldan 4’ncü yüzyıla kadar tarihlenen Nekropolün genelinde beşik tonozlu mezar hakim olup çoğunun tonozları hala ayakta duruyor.
Mezarların; tek ve iki katlı örneklerinin bir kısmının duvarlarında freskler ve mozaikler bulunmaktadır. Bu durum o dönemde kentin ne kadar zengin olduğunu göstermektedir.
Genel olarak mezarlarda lahit odası, ziyaret ve diğer eklenti mekanları bulunuyor.
En eski mezarların temelleri büyük kireç taşlarından inşa edilmiştir. Nekropol’de görülen ikinci mezar tipinde geleneksel plana eklenti mekanlar oluşturulmuştur. Üçüncü mezar tipi ise, bir bahçe içerisinde eski tip mezarlara yeni bir ünite olarak eklenmiş yapılardan oluşmaktadır.
Mezar alanları arkeolojik çalışmalar açısından çok önemlidir. Mezarlar ait oldukları toplumların inanç ve ölü gömme gelenekleri açısından önemli ipuçları verir. Özenle süslenen mezar odalarının içleri, hayat ve ölüm kavramlarının insanların yaşamlarında son derece önemli olduğunun altını çiziyor.
Mezarlarda rastlanan isler, bazı ailelerin özel kompleks mezarlar inşa ettiğini, bu mezarlarda anma törenleri, özel festivaller ve yemek toplantıları yaptıklarına işaret ediyor.
Anemurium halkı, ölülerinin bu etkinliklere ruhlarıyla eşlik ettiğini ve geride kalanlara hayat verdiğini düşünürdü. Yaşama ve ölüme getirdiği masalsı bakış açısı, bugün nekropol alanında bulunan küçücük detaylar sayesinde ortaya çıkıyor.
Kentin içme suyunu sağlayan su kemerleri dışında, erken Hıristiyanlık dönemine ait birkaç kilise kalıntısı da saptanmıştır.
Müzede sergilenen BULUNTULAR
Müzede sergilenen Anemurium buluntularının en ilginç gurubunu, pişmiş toprak insan yüzlü yağ kandilleri oluşturur. Bunun dışında, süs eşyalarından oluşan bronz ve kemikten yapılmış bazı mezar armağanları, Roma çağına ait olan tunçtan yapılmış tanrıça Athena biçimli bir kantar ağırlığı, Bizans çağına ait halk sanatını yansıtan ve çeşitli malzemelerden yapılmış objeler diğer önemli buluntular arasında yer alır.
TİTİOPOLİS ANTİK KENTİ
Anamur’un batısında, Kalınören köyü üzerinde, 5 km. sağda, köy içinde ve kuzeyindeki hakim tepeler üzerinde, çok geniş bir alana yayılan, Kalınören köyü kalıntılarının bulunduğu yere gelinir. Bu alan: Titiopolis antik kenti alanıdır.
Ören yeri içinde: Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerini içine alan kalıntılar var. Titiopolis: antik çağlarda, Anemurium’a bağlı olmayan bir site konumunda idi. Antik kentte, bugün görülemeyen: boluleuterion, nimfeun, odeon, tiyatro gibi yapılar, büyük bir olasılıkla, köy yerleşmesinin altında kalmıştır.
Kenti düzenli olarak çeviren sur duvarları: kabaca yontulmuş, irili-ufaklı çok köşeli taşlardan yapılmıştır.
Köy girişinde: solda, bahçeler içerisinde, sert gri renkli taştan burmalı sütun’un; çok önemli bir yapıya ait olması gerekmektedir. Bahçeler içindeki mozaik tabanlı mekanların işlevlerinin ne olduğu dahi anlaşılamamıştır. Tepelere doğru çıkıldıkça, ilk önünüze çıkan hamam yapısı, büyük bir olasılıkla, bir gimnazyum yapısı olmalıdır. Hamamın batısında, narteksi belirgin üç sahınlı bazilika var.
Yapıda: sintronon basamakları bulunuyor. Apsisin sağ ve solunda, diakonion odaları bulunuyor. Bu odalar: apsisin arkasında: revakla desteklenmiş çok amaçlı bazilika tipini gösteriyor.
Köy yerleşmesinin kuzeyinde, surlarla çevrili akropol kalıntıları içerisinde, bazilika, hamam ve nekropol sahalarının bulunuşu, buranın bir şehir gereksinimine yanıt verecek biçimde ele alındığını gösterir.
Yukarı şehirde bulunan: batı ve doğu bazilikaları, tamamen tahrip olmuştur. Yapıların zeminleri, gri ve beyaz renkli mozaiklerle geometrik ve bitkisel süslü olarak dekore edilmiştir.
Dini yapıların doğusunda, görkemli mezarların bulunduğu nekropol alanı var. Buradaki kesme taştan, iki katlı tonozlu mezarların yüceltilmiş birkaç ayrıcalıklı kişinin anıtsal mezarlarıdır.
Akropol’ün doğu yamacında, kapakları gri renkli sert taştan dikdörtgen formunda oyularak yapılmış sarkofaj’ın cephesinde: kanatlarını açmış kartal figürü, yanlarında girlandları taşıyan bukranion ve medusa başları görülüyor. Bu lahdin hemen yanında ön yüzünde, elinde asa tutan sehpa üzerinde oturan erkek figürlü lahdin ön yüzüne işlenmiştir.
Kalınören’deki ilginç yapılardan biri de, akropolün kuzey ucunda yer alan tonoz örtülü üç ayrı mekanlı tylos tipli hamamdır. Hamamın su gereksinimi ise, 20 metre ileriden sağlanıyormuş.
ABANOZ YAYLASI
Anamur-Ermenek-Karaman kara yolunun 50’nci km. dedir. Anamur’dan minübüs ile gidilebilir. Anamur’un en kalabalık yaylasıdır. Torosların 1500 metre yüksekliğinde, denizden 50 km. içeride, çevresi kafran ve ladin ağaçları ile çevrili bir bölge. Dünyanın bilinen bitki türlerinin, hemen hemen % 70’ne sahip, şifalı bitkiler cennetidir.
İki tepe yamacında ve dere yatağında kurulan yaylada: ahşap ve taş yayla evlerinin yanında, yazlık evler de bulunmaktadır. Anamur halkının yoğun olarak kullandığı yaylada, yaz aylarında, bakkallar, kır kahveleri ve et yemekleri sunan kır lokantaları hizmet vermektedir.
Asırlık köknar ve ardıç ağaçları ile kaplı olan yaylada, Bicikli mağara diye anılan yer altı mağarası ile Kaletepe’de bulunan kale kalıntısı gezilecek yerler arasındadır. Suyu bol bir yayladır. Evlere kadar, borularla su gelmektedir.
Modern binalar ve villalar bulunmaktadır. Yaz mevsiminde, sayfiye yeri olarak da çıkılmaktadır.
Bunun dışında: tarihi süreçte, ilk altın para burada basılmıştır. Darphane: İğdi mevkiindedir. Ayrıca: ilk rüzgarla elektrik üretimi, Tahtalı İn ya da Ayı Günnüğü denilen yerde gerçekleştirilmiştir.
SONUÇ
Anamur; güzel bir yer. Ancak: Akdeniz ikliminin klasik özellikleri olan: aşırı sıcak hava ve nem, burada da etkili. Yani: burada tatil düşleyenlerin: gerek ulaşımda karşılaşılan yol çilesi ve gerekse havanın aşırı sıcak ve nemli oluşu özelliklerini göz önünde bulundurmaları şart.
Yine de; Akdeniz’in güzelliği, tarihi kalıntıların orijinalliği ve tabiatın yeşili, buranın çekiciliğini hiçbir zaman olumsuz etkilemeye yetmiyor.
Anamur’da: bir tatil düşlerseniz, sokaklarında ve çarşısında gezebilir ve sıcak denizine girebilir, kumsalında, ince kumunda güneşlenebilirsiniz.
Gazipaşa tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.
Alanya tanıtım ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.
Çok sağolun.
sadece tatil için uygun ama kalınacak bi yer asla değil aman aman amanın sakın anamura gelmeyin denizi harika ama insanları esnafı beş para etmez hepsi soyguncu hani halk arasında ölü…….. derler ya öyleler size 1 liralık şeyi 5 liraya satarlar bide bir karış suratla ne misafir perverler ne insan severller onlar başka dünyalı gibi sadece kendilerini severler nefret ediyorum hepsinden burada yaşıyorum ama buradan gidersem haritadan bile yerine bakmıycam