İtalyanca ismi “Firenze” dir. Latince ismi ise “Fiorenza-Florentia” dır.
Şehrin bu değişik isimlerini de yazıyorum çünkü Avrupa’da iken bu şehre ulaşmak isterseniz, birçok yerde “Firenze” ismi kullanılmaktadır.
Yani: Floransa, yalnızca tarafımızdan kullanılan bir isimdir.
Bu yüzden, özellikle ulaşımda sıkıntı yaşamamak için, şehrin değişik isimlerini bilmenizde yarar var.
Evet, Floransa: 2012 yılında, gerek uluslararası düzeyde ve gerekse ülkemiz basınında, 2012 yılında, mutlaka görülmesi gerekenler listesinde, 1’nci sırada seçilmiştir.
Sanırım bunun en büyük sebebi: bu şehirde, kilometre kareye düşen “eser” sayısı açısından, dünyada tek olmasıdır.
Şehir: 15’nci yüzyılda, Avrupa’nın kültür başkentiydi. Yani: 15’nci yüzyıla, Floransa damgasını vurmuştur.
Şehir: Rönesans yani “Yeniden Doğuş” un beşiğidir ve sanat ve mimari harika eserlerle doludur. Bunun sonucunda, şehir: 1982 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.
Evet, bu şehirde 70’den fazla müze var. Bunlar arasında özellikle: Uffizi galerisi, Palatine galerisi ve Arkeoloji Müzesini mutlaka görmenizi öneriyorum. Hatta: 50 dolar karşılığında; “Floransa Kart” satın alırsanız, kent içindeki toplu taşımada, 3 günlük ücretsiz ulaşım yanında, 50 müzeyi de, ücretsiz gezebilirsiniz.
ULAŞIM
Floransa şehri: İtalya’nın başkenti Roma şehrinden 1.5 saat, Venedik şehrinden: 3 saat (hızlı tren ile) ve Milano şehrinden, yine hızlı tren ile, yaklaşık 3 saat uzaklıktadır.
Genellikle, Roma şehrinde konaklayan turlar, buraya günübirlik gezi yapıyorlar. Ama, tur ile gitmek istemezseniz, Roma şehrinden kalkan 2 tren buraya geliyor. Hızlı trenler: 1.5 saat ve 45 Euro karşılığında, Roma-Floransa arasındaki yolu alıyorlar. Ama, hızlı değil de normal tren isterseniz, yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk ve 17 Euro ödemeniz gerekir.
HAVAALANI
Şehrin havaalanı “Americo Vesbucci Havaalanı”, şehir merkezine 5 km uzaklıktadır.
Havaalanından, şehir merkezine, taksi ile gitmek isterseniz, muhtemelen 15-20 Euro arası ücret ödemeniz gerekmektedir.
TARİHİ
Şehir, ilk olarak: MÖ.80 yıllarında, Romalı general Lucius Cornelius Sulla tarafından, gazi askerlerinin yaşam alanı olarak kurulmuştur. Yani, iki nehir arasında: Arno nehrinin verimli vadisi içinde, bir ordu kampı olarak yapılmıştır. Zamanla, yöre, bir ticaret merkezi haline gelmiştir.
Tarihi süreç içindeki 200 yıllık dönemde, şehir, çalkantılı bir dönem yaşamış ve özellikle Ostragotlar tarafından sık sık saldırılara maruz kalmıştır. 6’ncı yüzyıl ise, barış içinde geçer. 774 yılında, şehir, Toskana krallığının bir parçası haline gelir. Bundan sonra, nüfus hızla artmaya başlar ve ticaret, şehri zenginleştirir.
1000 yılına gelindiğinde, şehrin altın çağı başlar. 1013 yılında, Basilica di San Miniato bazilikasının inşaatına başlanır. 1284 ve 1406 yıllarında, en güçlü rakip şehir Pisa ile yapılan çatışmalar kazanılır ve ticaret iyice gelişir. 1348 yılındaki veba salgınında, şehrin 94 bin kişilik nüfusunun, 25 bin kişiye düştüğü görülür. 1382-1434 yılları arasında, şehir, Albizzi ailesinin egemenliği altına girer.
15’nci yüzyıla gelindiğinde ise, şehrin:
Ekonomik açıdan zenginleştiği ve Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biri haline geldiği görülür. Aynı dönemde, Cosimo de Medici, şehrin yönetiminde etkin hale gelir. Yani: tarihin en soylu ailelerinden olan “Medici” ailesi ortaya çıkar.
1469 yılında, Medici ailesinin bir ferdi olan Lorenzo Medici döneminde: Michelangelo, Leonardo da Vinci, Botticelli gibi sanatçılar, şehre gelirler. Hatta: çeşitli müzik etkinlikleri düzenlenir ve şehir, besteciler ve şarkıcılar tarafından da tercih edilir hale gelir.
Bunun üzerine, çağdaş Floransalılar, Lorenzo il Magnifico’ya “Muhteşem Lorenzo” ismini verirler. Yani: Lorenzo de Medici, İtalya’nın siyasi ve kültürel beyni olarak kabul edilir.
Hatta: Medici ailesinin iki üyesi: Papa olarak görev yapmışlardır. Ayrıca: Catherine de Medici: 16’ncı yüzyıl başlarında, Fransa kralı I. Henri ile evlenmiş, 1559 yılında, kral eşinin ölümü üzerine, bir süre, Fransa’yı yönetmiştir.
Şehir: 14 ile 16’ncı yüzyıllar arasında: dünyanın siyasi, ekonomik ve kültürel başkenti olmuştur. Hatta: günümüzdeki “Euro” gibi, bir zamanlar, ortaçağ döneminde, 300 yıl boyunca, Avrupa ülkelerinin birçoğunda, Floransa parası olan “Filorin” kullanılmıştır.
1494 yılında, Lorenzo Medici ölür ve oğlu Pietro II başa geçer. Bu sırada, Fransa ordusu, komşu Pisa şehri kapılarına gelir dayanır ve daha sonra şehri ele geçirirler. Floransalı isyancılar ve kral II. Pietro şehirden kovulurlar.
16 Mayıs 1527 tarihinde, Floransa’da, ikinci Medici dönemi başlar.
Medici hanedanı: 1737 yılında, Avusturya topraklarında da egemen olurlar. 1801 yılına gelindiğinde ise, bu kez, Toskana bölgesinin Fransa tarafından ilhak edildiği görülür.
1807 yılında, Mediciler, tahttan indirilirler. Floransa, Fransa’ya bağlanır ve 1814 yılında Toskana tahtına çıkan Napolyon: 1859 yılındaki Viyana kongresi sonucu, tahttan indirilir. 1861 yılında, Toskana bir eyalet olarak kabul edilir.
1865 yılına gelindiğinde, Floransa, İtalya başkentidir. Bu dönemde, şehirde önemli yapılaşma görülür. Şehrin batı ucunda, büyük bir zafer takı inşa edilir.
20’nci yüzyıla gelindiğinde: şehrin nüfusunun iki katına çıktığı görülür. Dünya savaşı sırasında ise, 1943-1944 yılları arasında, Alman işgali görülür. 1944 yılında, müttefiklerin baskıları sonucu geri çekilen Alman birlikleri, Arno nehri üzerindeki tüm köprüleri tahrip ederler.
Ancak, şehirdeki Alman general ikna edilir ve Ponte Vecchio bölgesi, tarihsel değeri nedeniyle, son anda havaya uçurulmaktan kurtarılır. Bunun yanında, şehrin güney bölümündeki tarihi alan olan “Corridoio Vasariano” bölgesi tahrip edilmekten kurtarılamaz.
Savaştan sonra, bu bölgedeki yapıların birçoğu : mümkün olduğunca, modern tasarım ile eski tarz birleştirilerek, yeniden inşa edilmişlerdir.
1945 yılının ortalarında, II. Dünya savaşı sonunda, şehir, Amerikalılar tarafından ele geçirilir ve şehirde ilk Amerikan Üniversitesi kurulur.
Kasım 1966 tarihinde, şehir hayatında yine önemli bir olay olur. Arno nehrinin yükselen suları, şehrin sular altında kalmasına sebep olur ve birçok sanat hazinesi, bu selden olumsuz etkilenir.
Kasım 2002 tarihinde, şehir yine sel sularının etkisi altına girer.
GENEL
Floransa: derli-toplu bir şehirdir. Şehrin tarihi değerlerinin hepsi: Centro Storico bölgesindedir. Ancak, km. kareye düşen tarihi eser sayısı bakımından; dünyada, birinci sıradadır.
Böyle olunca da, özellikle yaz aylarında, şehir milyonlarca turist tarafından ziyaret edilmektedir. Zaten, şehir dümdüz olduğu için yürüyerek rahatlıkla gezilebiliyor.
Stendhal Sendromu: şehirde birbirine benzer o kadar çok eser ve meydan, alan var ki; şehir ziyaretçileri “ben daha önce buraya gelmiştim”, “ben daha önce bu eseri görmüştüm” gibisinden, bir tür sendroma giriyorlar.
Hatta: bu eserlerden etkilenenlerin bir kısmı: içinde bulundukları zamanı unutup, geriye, yıllar öncesine, eserlerin yapıldığı yıllara gidiyorlar. Bu nedenle: şehir geziniz için mutlaka uzun zaman ayırın ve bu şehirden, bir-iki günde çıkmayı düşünmeyin.
Şehirde, 400 bin civarında bir nüfus yaşamaktadır. Toskana bölgesinin en kalabalık şehridir. Şehir her ne kadar tarihi özellikleriyle öne çıksa da, Floransa, aynı zamanda, İtalyan moda merkezi olarak da bilinmektedir. Dünya moda başkentleri arasında, ilk 50 içinde bulunur.
Şehrin ortasından: Arno nehri geçmektedir.
Şehri ziyaret zamanı: Floransa şehrine, paskalya zamanı bir Pazar günü giderseniz, çok güzel bir geçit törenini izleyebilirsiniz. Bunun yanında: şehrin bulunduğu bölgede: nemli subtropikal ve Akdeniz ikliminin etkin olduğunu bilmekte yarar vardır.
Bu iklim özellikleri nedeniyle: bölge orta derecede yağış alır ve kışları nispeten serin, yazları ise nemlidir. Özellikle: Haziran-Ağustos ayları arasında, sıcak ve nemli ortam egemendir. Yaz sıcakları, kıyı boyunca daha yüksektir.
En sıcak ay: 30-31 derece ile, Temmuz ve Ağustos aylarıdır. En serin aylar ise: Aralık-Ocak ve Şubat ayları olup, ısı genellikle 1-2 derece civarındadır.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
İtalya Floransa; Şehir içi otobüs biletleri, 1 Euro’dur. 24 saat geçerli otobüs biletleri ise, 4.5 Euro’dur. Otobüslere binerken, biletinizi otobüs girişinde damgalatmanız gerekmektedir, aksi halde, büyük para cezası ödemek zorunda kalırsınız.
ALIŞVERİŞ
İtalya Floransa; Şehirde alışveriş yapmak isterseniz, tercih edebileceğiniz büyük mağazalar: Coin ve Rinascente olabilir.
Peki bu şehirden ne satın alınmalı şeklinde bir soruya verilecek en güzel cevap: “şarap” olabilir. Çünkü: özellikle, buradan kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik olarak, şarap satın alabilirsiniz. Ayrıca: deri ürünleri ve dantel de tercih edebilirsiniz.
NE YENİR-NE İÇİLİR
İtalya Floransa; Şehirde: trattoria denilen restoranlar bulunmaktadır. Bunlar: sade ve güzel lokantalardır. Özellikle: şehirde, Pazar günleri kurulan Bit pazarına da ev sahipliği yapan “Piazza Santo Spirito” yani Kutsal Ruh Meydanına giderseniz: buradaki trattoria’larda, uygun fiyatlı, yerel lezzetlerden tadabilirsiniz. Bu meydanda, aynı zamanda, birçok bar da bulunmaktadır.
Şehirde, yerel lezzetlerden tatmak isterseniz önerebileceklerimin başında: Bruschetta gelir. Bu: kızartılmış ekmek üzerine, domates, sarımsak, fesleğen ve zeytinyağı sürülerek yenilen bir spesiyaldir.
Carpaccio: ince dilimlenmiş, sığır etidir.
Bistecca alla Florentina: genellikle az pişirilen, kalın bir tür biftektir ki, hatta kanlı kanlı yenilmektedir.
Tabii bu ülke, bu şehir olur da “pizza” olmaz mı? Elbette var. Özellikle, önereceğim bir pizza restoranı “la lampara” olabilir.
Tatlı derseniz: 1872 yılından günümüze hizmetini sürdüren, Signoria Meydanında bulunan “Caffe Rivoire” de, sıcak çikolata denemelisiniz.
Son olarak, bu şehirde “dondurma” yemelisiniz. Dondurmayı: Bargello’nun arkasında: Galateria del Neri, Vestri veya Vivoli denilen yerde tatmalısınız.
Chianti Classico: bu bir tür şaraptır ve Toskana vadisi üzümlerinden üretilmektedir. Özellikle: Floransa ve Siena arasındaki “Chianti” denilen yer, ünlü şarap üretim alanıdır.
GECE HAYATI
Şehirde, özellikle akşam saatlerinde: Piazza della Republica meydanı oldukça hareketlidir. Bu hareketlilik, sokak müzisyenlerinin müzikleriyle sağlanmaktadır.
Gece hayatının hareketlendiği diğer yerlerden bazıları ise: May Day Lounge, Central Park ve The Fiddler Elbow.
Bunların yanında “Red Garten” düşünülebilir. Burada, mükemmel hizmet sunulmaktadır.
Piazza della Liberta meydanındaki Partere denilen yer de ilgi çekmektedir.
MEDİCİ
Lorenzo de Medici: şehri, kültür başkenti haline getirmiştir. Kendisi: başarılı bir işadamı ve aynı zamanda bankerdir. Ancak, döneminde, sanatçılara destek olmasıyla tanınır.
Özellikle: Donatello, Michelangelo ve Da Vinci gibi sanatçılara olan desteği ile tanınır.
Michelangelo: 12 yaşında, Medici’nin sanat okuluna girer ve üstün dehası, burada keşfedilir.
Bunun yanında: bir diplomat gibi hareket ederek, savaşan prenslikler arasında, barışın sağlanmasında büyük emeği olmuştur.
Hatta: dönemin Papaları, kendisinin önerilerini dinlemişler, fikirlerine değer vermişlerdir.
Evet, bu büyük şahıs: 1469-1492 yılları arasında, gerçekten büyük başarılara imza atmıştır. Bir anlamda, Rönesans’ın babası olarak kabul edilir.
DANTE
1265-1320 yılları arasında yaşamıştır. Dante Alighieri; modern edebiyatın, dünyadaki kurucularından birisidir. Aynı zamanda, İtalya’nın en büyük şairi olarak kabul edilir. İtalyan dilinin de babasıdır.
En önemli eseri olan “İlahi Komedya” da: değişik bir yolculuk ile, tanrıyı bulmaya çalışan bir adamın öyküsünü anlatmaktadır.
GEZİ PLANI
Şehirdeki gezimizin ilk durağı: bu şehre en büyük değer katan yapı olan “Duamo” yani “Basilica di Santa Maria del Fiore” den başlayacağız.
Bulunduğunuz yerden, bir şekilde: “Piazza del Duamo” olarak isimlendirilen bölgeye ulaşmalısınız.
Çok kalabalık, hareketli bir yer. Ama, özellikle, burada göreceğimiz “Bazilika” ve “Çan kulesi” inanın muhteşem, gözlerinize inanamayacaksınız, tam bir mimari harikalar.
Ama, aynı zamanda uzun bir kuyruk, sıra beklemeniz gerektiğini unutmamanız gerekir. Hatta, bu sıra yani kuyruk çoğu kez, bazilikanın çevresini dolanıyor. Neyse, en iyisi siz sıraya girin, ilk durak Bazilika.
PİAZZA DEL DUOMO
Katedral meydanı, tarihi merkezin tam ortasındadır. Şehirde ve Avrupa bazında, en çok ziyaret edilen yerlerin başında gelmektedir. Özellikle: Piazza del Duamo, Vaftizhane ve Giotto Campanile binaları, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınarak korunan şehrin tarihi bölgesinin en ilgi çeken binalarıdır. Evet, gelelim bu tarihi yapıları gezmeye.
Önce: yukarıda sözünü ettiğim gibi, uzunca bir kuyrukta, sıraya giriyoruz ve Duamo katedralini geziyoruz.
DUAMO-SANTA MARİA DEL FİORE KATEDRALİ-FLORANSA KATEDRALİ-MERYEM ANA KATEDRAL
Duamo ismi: şehrin en büyük kilisesine verilen özel bir isimdir. Ülkenin diğer şehirlerinde de en büyük kiliseler, bu ortak isimle anılıyor. Bizde ki “Ulucami” benzeri bir isimlendirme yöntemi kullanılıyor. Duamo kelime anlamı ise “kubbe” dir.
Büyüklüğü ile, Avrupa’nın dördüncü kilisesidir. Roma Katolik Başpiskoposu, bu kilisede yaşamaktadır.
Mimar Arnolfo di Cambio tarafından yapılmıştır. Ancak, yapının muhteşem kubbesi, sonradan Filippo Brunelleschi tarafından eklenmiştir. Kubbe: iç içe geçme iki kubbe gibi, birbirine geçme tuğlalarla yapılmıştır. Yani: modern çağın yeni yapısal teknikleri kullanılmaya başlanıncaya kadar, dünyanın en büyük tuğla yapılı kubbesi olarak öne çıkmıştır.
İç içe geçme iki kubbe, dıştaki tuğla, içteki ise demir-çelikten. Düşününce, yüzlerce yıl geçmesine rağmen yıkılmamış olması ilgi çekiyor. Michelangelo: Roma şehrindeki “St. Pietro kilisesi” ni yaparken; buranın kubbesinden ilham almıştır.
Evet: bu muhteşem yapının inşasına: 1295 yılında başlanmıştır. Yapımın tamamlanması, 140 yıllık süreç sonunda, 1435 yıllarına kadar sürer. Dış cephesi: yeşil, pembe ve beyaz mermerler ile yapılmıştır. Yapının uzunluğu: 153 metre, yüksekliği: 116 metredir.
Giriş ve sunak arasındaki uzaklık: bir hayli fazladır. Yapının içinde: özellikle, Michelangelo tarafından yapılan “Pietro” isimli heykel mutlaka görülmesi gereken bir eser olarak öne çıkmaktadır. Bu heykelde: Meryem Ana’nın acısı yansıtılmaktadır.
Katedrali gördükten sonra yapının hemen yanındaki uzun kuleyi görmelisiniz.
GİOTTO CAMPANİLE-ÇAN KULESİ
Katedral kompleksinin bir parçası gibi yerleştirilmiştir. Zengin heykelsi süslemeleri ve mermer dış cephesi ilgi çekmektedir. Bu durum, kulenin, katedralin boyalı bir kulesi gibi görünmesine neden olur.
1334 yılında, ünlü ressam Giotto di Bondone tarafından yapılmıştır. Ancak, sanatçı kulenin yapımında, kendi tasarımı, ışık-gölge oyunları ve değişik çizim teknikleri kullanmıştır.
Beyaz mermerden geometrik desenler, sanatçının ölümü üzerine, 1337 yılında, Carrara isimli sanatçı tarafından bitirilmiştir. Ancak, günümüzde, sanatçının birçok eseri kule yapısında görülebilmektedir.
Kule: 15 metre yüksekliğinde bir podyum üzerinde durmaktadır. Bunun üzerinde, 84.7 metre yüksekliğe ulaşmaktadır. En büyük çan: 5300 kg. ağırlıktadır.
1705 yılında yapılmıştır. En küçük çan ise, 1956 yılında yapılmış olup, 237 kg. ağırlıktadır.
Kulenin seyir terası, 84.7 metre yüksekliktedir ve buraya çıkmak için, 414 basamaklı merdiveni tırmanmak gerekiyor.
Daha sonra, yine meydanın tam ortasında güzel bir dini yapı daha var.
FLORANSA BAPTİSTRY-BATTİSTERO Dİ SAN GİOVANNİ-VAFTİZHANE
Duamo kilisesinin karşısında, küçük bir bazilikadır.
Yapı: 1059-1128 yılları arasında inşa edilmiş, şehrin en eski yapılarından birisidir. Mimari tarzı: Romanesk.
Yapının bronz heykellerle süslü kapılarındaki kabartmaları ilgi çekmektedir. Yapının bronz kapılarını yapmak için, dönemin Floransalı sanatçıları arasında büyük yarışmalar yaşanır.
Güney kapıları: Andrea Pisano tarafından yapılmıştır. Kendisi: Avrupa’nın en iyi bronz demircilerinden biri olarak tanınır.
Kapıların: döküm ve altın yaldız işlemeleri, Venedik tarafından yapılır. 6 yıllık bir çalışma sonunda, kapılar, 1336 yılında tamamlanır.
Kuzey ve doğu kapıları: Lorenzo Ghiberti tarafından yapılmış olup, İncil’den sahneler işlenmiştir. 1348 yılında, birçok sanatçının yarıştığı bir yarışma sonucu, Lorenzo seçilmiştir.
Bu kapıların yapımı: 17 yaşındaki sanatçının, tam 21 yılını almıştır.
Bu yaldızlı bronz kapılarda: İsa’nın yaşamını tasvir eden, 21 panel ve ayrıca, Yeni Ahitten, 28 panel bulunmaktadır.
Doğu tarafındaki kapı ise, Michelangelo tarafından yapılmış olup, “Cennetin kapıları” betimlenmiştir.
Bu betimlemelerin orijinalleri: 1990 yılında, 500 yıllık süreçte maruz kaldıkları yıpranmaların önlenmesi için alınmış ve yerlerine kopyaları konulmuştur.
Orijinal paneller: Museo dell’Opera bölümünde, kuru ortamda muhafaza edilmektedir.
Binada
Bizans stili mozaikler ilgi çekmektedir. Hatta: ünlü yazar İnferno: Cehennem isimli eserini yazarken, bu mozaiklerden esinlenmiştir. Hatta: ünlü yazar Dante’nin, ölüm ve yeniden dirilişi konusundaki düşünceleri; bu mozaiklere ve görüntülere bakarak büyümüş olması nedeniyle, derinden etkilenmiştir.
Evet, vaftizhanenin iç kısmı: Roma şehrindeki, Pantheon tapınağına benzemektedir. İç mekan oldukça karanlıktır. Işık, küçük pencerelerden girmektedir.
İç duvarların işlemelerinde, geometrik desenler hakimdir, renk olarak ise, koyu yeşil ve beyaz mermer kullanılmıştır. Biraz önce sözünü ettiğim mozaik tavan bölüm ise: 1225 yılında, Venedikli ustalar tarafından yapılmıştır.
Ünlü sanatçı “Dante”nin ve Medici ailesinin birçok ferdinin vaftizi burada yapılmıştır. Hatta: 19’ncu yüzyılın sonuna kadar, Katolik Floransalıların tümünün vaftizleri burada yapılmıştır.
Daha sonra, katedral yapısının hemen arkasında, bir müzeyi geziyoruz.
MUSEO DELL’OPERA DEL DUAMO-KATEDRAL MÜZESİ
Piazza Duomo bölgesindedir.
Burası eski bir bazilika iken, sonradan müze olarak düzenlenmiştir. Hemen, Duamo’nun doğusundadır. 1891 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. Müzenin en değerli eserleri arasında: Floransa Vaftizhanesinin “Cennet kapıları” bulunmaktadır.
Yukarıda hatırlarsanız, vaftizhanenin kapılarının bozulmaması için, yerlerinden alınarak, bu müzeye konulduklarını, orijinal yerlerinde ise, kopyalarının bulunduğunu söylemiştim.
Kapıların orijinalini görmek isterseniz, burayı ziyaret etmeniz gerekir.
Vaftizhanenin hemen yanında, yine bir tarihi yapı görülüyor.
LOGGİA DEL BİGALLO
Yapı: geç Gotik mimari özellikleri taşımaktadır. 1352-1358 yılları arasında yapılmıştır. Yapının bir hayırsever tarafından inşa ettirildiği düşünülüyor. Bir süre: terk edilen bebeklerin bakımı için kullanılmıştır. Yani, bir tür, bakım evi işlevi sürdürmüştür.
Daha sonra: 5 Via de’Martelli caddesinden ilerlemeye devam ediyoruz. Hedefimizde, yine bir dini tarihi yapı var. Cadde, gayet hareketli ve canlı, iki yanda, dükkanlar var. Bir süre sonra, ilk sola dönüyor ve Via de’Gori caddesinde ilerlemeye devam ediyoruz.
Burada da, yine hediyelik eşya satan dükkanlar var. Bir süre sonra, yine gayet kalabalık ve hemen ortasında, bir heykel bulunan meydana çıkıyoruz. Bu meydanın ismi “Piazza di San Lorenzo” meydanıdır.
Meydanın önemli anıtı: Basilica di San Lorenzo (Firenza) Bazilikasıdır.
SAN LORENZO BAZİLİKASI
Yapı: 1420 yılında, Brunelleschi tarafından yapılmıştır. Yapılış amacı: Medici Cosimo’nun mozolesi olarak kullanılmasıdır.
Yapıldığı dönemde, yapının dış cephesi: Michelangelo tarafından yapılmaya başlanılmış ancak, daha sonra yarım bırakılmıştır. Sanatçı, şehirde dönen entrikalardan olumsuz etkilenerek, burayı yarım bıraktıktan sonra, Roma şehrine gitmiştir.
Buradan sonra, şehrin daha kuzey bölümüne, müzelerin bulunduğu bölüme doğru ilerliyoruz.
Via de’Gori sokağında yürümeye devam ediyoruz. Daha sonra 29 Via deMartelli caddesine giriyoruz. Burada, çok miktarda bisiklet gördüğünüzde şaşırabilirsiniz.
Cadde, bir süre sonra “52 Via Camillo Cavour” ismini alarak devam ediyor. Bir süre sonra: Piazza di San Marco meydanına çıkıyoruz. Burada birb müze var.
SAN MARCO MÜZESİ
Piazza San Marco bölgesindedir. Müzeye giriş ücretlidir. Giriş ücreti: 7 Euro’dur.
Bir zamanlar: ünlü sanatçı Angelico, burada bir rahip olarak yaşamıştır.
Günümüzde, bu eski manastırda, yine aynı sanatçının bir çok çarpıcı eseri, yağlı boya tablosu sergileniyor.
Özellikle: Ghirlandaio tarafından yapılan freskler, “Son akşam yemeği” ilgi çekmektedir.
Bu eser: 1449-1994 yılları arasında yaşamış, zamanın en popüler Floransalı sanatçılarından olan Domenico di Tommaso Bigordi Ghirlandaio tarafından yapılmıştır.
Salon kısmında, misafirler için dizayn edilmiştir. Ancak, bu müzede görülmesi gereken en büyük özellik, yapının mimarisidir.
Yapı: mimar Michelozzo tarafından restore edilmiştir.
Ancak, yukarıda belirttiğim gibi, bina: Angelico ve daha sonraki dönemde, Gerolama Savonarola gibi sanatçılar tarafından dini faaliyetlerde kullanılmıştır.
Müze binasında, Rönesans döneminin ilk halk kütüphanesi bulunmakta olup, burada bir dizi el yazması eser bulunmaktadır.
Daha sonra, 19 Via Cesare Battishi caddesinden yürümeye devam ediyoruz. Bir süre sonra “Piazza della Santissima Annunziata” meydanına ulaşıyoruz.
Meydanın ortasında, bir heykel ve iki yanda havuzlar var. İnsanlar, meydanın iki yanında bulunan merdivenlerde oturuyorlar. Evet, bu meydanda da iki müze bulunuyor.
MUSEO NAZİONALE-BİGALLO MÜZESİ
Yapı: 13’ncü yüzyılda, bir kale olarak yapılmıştır.
Günümüzde ise, Ulusal Müze olarak kullanılmaktadır. Burada, 14’ncü yüzyıldan kalma, Floransa mozaiklerini görebilirsiniz.
Ayrıca: Donatello’nun, bronz “Davut Heykeli” ve “Druid” isimli eseri, burada sergilenmektedir. Giriş katında ise: Michelangelo’nun bir kısım eseri görülebiliyor.
GALLERİA DELL’ACCADEMİA
Via Ricasoli bölgesindedir. Pazartesi günü hariç, haftanın diğer günlerinde, saat: 08.15 ile 18.50 arasında gezilebilmektedir. Giriş ücreti: 9.50 Euro’dur.
Buraya girmek için, kesinlikle uzun kuyruklarda bir süre sıra beklemeniz gerekecek ama unutmayın ki, içeri girdiğinizde, muhteşem sanat eserleri göreceksiniz.
Özellikle: 1503 yılında, Michelangelo tarafından yapılan “Davut-David” heykeli, dünyanın en tanınmış sanat eserlerinin başında gelmektedir.
Siz de, içeriye girdiğinizde, diğer ziyaretçiler gibi, bu muhteşem eserin karşısında bir süre durun ve izleyin.
Evet, Floransa’nın en iyi bilinen müzelerinden birisidir. 1784 yılında, Grandük Pietro Lepoldo tarafından, Floransalı çizim okullarının en üstünü ve akademi öğrencilerinin çalışmalarını kolaylaştırmak için kurulmuştur.
Galeri, zamanla bazı olağanüstü başyapıtları satın alarak, şehrin en önemli müzelerinden biri haline gelmiştir.
Özellikle: Michelangelo’nun, David isimli heykeli, 1873 yılında sergilenmeye başlandığında, müzenin önemi iyice artmıştır.
Evet: gezimizin bu bölümü burada bitiyor.
Gezimizin bu bölümünde, ilk başlangıç noktası: Piazza della Signoria yani Signoria Meydanıdır. Bulunduğunuz yerden, bir şekilde, bu meydana geliyorsunuz.
Bu meydan, eski sarayın yapıldığı, 1299 yılından itibaren, şehre damgasını vurmuştur.
Palazzo Vecchio ve Uffizi, bu meydanın sınırlarını oluşturur. Uffizi: ofisler anlamına gelmektedir.
Meydanın hemen ortasında: büyük bir atlı heykel ve onun hemen yanında, yine heykellerle süslenmiş bir havuz bulunuyor. Bir süre heykel var.
Meydanın yanlarında ise, meydana doğru uzanan, açık havaya yerleştirilmiş kafeterya masa ve koltukları görülüyor. Kısa molalar için güzel yerler var. Meydanın en önemli yapısı: Eski Saray.
PALAZZO VECCHİO-ESKİ SARAY
Piazza Della Signoria meydanında bulunan yapı: kaleye benzemektedir ve 1299 yılında Arnolfo di Cambio tarafından yapılmış ve Medici ailesinin ikametgahı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Şehrin en önemli sembollerinden biridir. 1300 yılında, Floransa Cumhuriyetinin bir sembolü olmuştur.
Günümüzde ise, 1872 yılından bu yana, Floransa Belediye Binası olarak kullanılmaktadır.
Toskana bölgesinin en etkileyici yapılarındandır.
Dikdörtgen kulenin yüksekliği: 94 metredir. Kulede, farklı zamanlarda hapishane olarak kullanılan, iki küçük hücre bulunmaktadır. Kulede bulunan saat ise, 1667 yılında konulmuştur.
Yapının avlusunda: Michelangelo yapımı “David” heykelinin kopyası bulunmaktadır. Yapının daireleri ise, günümüzdeki sanat koleksiyonlarının sergilenmesinde kullanılmaktadır.
Sarayın en önemli yeri “Salone dei Cinquecento-Beş Yüzler Salonu“ olarak isimlendirilen bölümdür. Bu salonda: büyük konseyin 500 üyesi toplanırmış. Salonda: savaş sahnelerini gösteren, büyük freskler görülmektedir.
Ancak, yukarıda da söylediğim gibi, günümüzde, burası Belediye tarafından fiilen kullanılmaktadır. Bu yüzden, burayı gezmek isterseniz, rehberli turlardan birine katılın ve Medici ailesinin uzun yıllar ikamet ettiği birçok odayı keşfedin.
Rehberli turlar, birkaç şekilde düzenleniyor. Quartieri Monumentali denilen tur: yaklaşık 1 saat sürüyor ve 14 Euro’dur. Gizli geçitler turu ise, yine 1 saat sürüyor ve 14 Euro’dur. Yönlendirme turu ise, yine 1 saat sürer ve 12.5 Euro’dur.
Eski saray yapısının hemen güneyinde, yine muhteşem bir sanat galerisi bulunuyor.
UFFİZİ
Loggiato delgi Uffizi bölgesindedir.
Dünyanın en eski sanat galerisidir. Buraya girmek için, uzun kuyruklarda saatlerce (hatta 5 saate kadar uzanmaktadır) beklemeniz gerekebilir, ancak unutmayın ki, gerçekten bu beklemenize değecek eserler göreceksiniz.
Müze, Pazartesi günü hariç her gün açıktır. Saat: 08.15 ile 18.50 arasında gezilebilir. Giriş ücretlidir. 18 yaş altı ücretsizdir. 18-25 yaş arasındaki ziyaretçiler, 6.25 Euro, 25 yaş üstü ziyaretçiler ise 9.50 Euro giriş ücreti ödemektedirler.
Evet: yapı: 1559-1581 yılları arasında: Casimo Dükü Giongio Vasari, burayı çalışma alanı olarak inşa ettirmiştir. İç avlu, çok uzun ve dar olarak yapılmıştır.
Bu avlu bölümündeki cephelerde, sütunlu iskelelerdeki nişler, 19’ncu yüzyılın ünlü sanatçıları tarafından yapılmış heykellerle doludur.
Çünkü, bu yapı, her ne kadar bir ofisler yapısı olarak tasarlanmış olsa da, birçok sanatçı, bir zamanlar burada toplanmıştır. Bunlar arasında: Michalengelo ve Leonardo da Vinci de bulunmaktadır.
Yıllar boyunca
Medici ailesi tarafından toplanan resim ve heykeller, günümüzde, 1765 yılından bu yana, burada sergilenmektedir. Ama, yalnızca resimler değil, aynı zamanda: 16 ve 17’nci yüzyıllarda yapılan, tavan freskleri de ilgi çekmektedir.
Botticelli’nin “Venüs’ün doğuşu” ve “İlkbahar” isimli eserleri, burada sergilenmektedir. Bunun dışında: Raphael, Da Vinci, Michelangelo, Rembrant, Titian ve Caravaggio gibi dünyaca ünlü sanatçıların yine dünyaca ünlü eserleri de burada sergilenmektedir. Hatta: galerinin üst katının bir kısmında, Osmanlı padişahlarının görüntülendiği tablolar da bulunmaktadır.
Yapının sergi durumunu kat kat incelemek gerekirse:
Zemin katta: daha önce yine buruda bulunan antik Romanesk kilisesinin kalıntıları görülebilmektedir.
İkinci katta: 17’nci yüzyılda Medici tarafından başlatılan, dünyanın en ünlü koleksiyonlarından biri olan: baskı ve çizimler bölümü görülmektedir. Burada: odalar, numara sırasına göre takip edilirse: 14’ncü yüzyılda, sanatçıların yaptıkları olağanüstü eserleri görebilirsiniz.
Burası, daha çok, erken Rönesans dönemi eserlerine ayrılmıştır. Venüs’ün doğuşu, Primavera, Meryemana, Nar Madonna gibi nadide eserler, bu bölümde görülebilir.
Bu müzeyi gezerken: özellikle “Contini Bonacossi koleksiyonu” nu görmenizi öneririm. Bu koleksiyon, 1998 yılında, Uffizi galerisi tarafından satın alınmıştır.
Koleksiyonda, 35 resim ve 12 heykel bulunmaktadır. Ayrıca, antik mobilya parçaları da görülmektedir.
Parçalar arasında: özellikle San Lorenzo, Gian Lorenzo Bernini tarafından yapılan, erken Rönesans dönemine ait çalışmalar ilgi çekmektedir.
Corridoio Vasariano-Vasari Koridoru
Pitti Palace ile Uffizi galerisi arasındaki bağlantı koridorudur. Yaklaşık, 1 km. uzunluğundadır. Burada: geçmişten günümüze, çeşitli sanatçılar tarafından yapılan portreler bulunmaktadır. Bu portreler: 17 ve 18’nci yüzyıllarda yapılmış olup, 1000’den fazladır.
Bu galeri/koridor: 1565 yılında, Vasari tarafından inşa edilmiştir. Koridor: Ponte Vecchio köprüsünün yukarısından geçmektedir. Yuvarlak pencerelerden, şehrin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.
Muhteşem güzel bir yer, hemen nehrin kıyısında, mutlaka gitmeli ve tarihi ortamdaki bu hareketliliği görmelisiniz.
PONTE VECCHİO-ESKİ KÖPRÜ
Şehrin en eski köprüsüdür. 14’ncü yüzyılda yapılmıştır. Günümüzde, üzerinde pek çok mücevher dükkanları ve kuyumcu dükkanları görülmektedir. Bence, şehirdeki en ilgi çekici ve hareketli yerlerden birisidir ve mutlaka görmenizi öneririm.
Köprüden sonra, doğru ilerleyin ve 36 Piazza de’Pitti caddesinden yapacağınız yürüyüşün ardından bir süre sonra yine bir meydana çıkıyorsunuz. Yine, çok hareketli sokaklar ve hediyelik eşya satan tezgahlarla doludur.
Meydana çıktığınızda, yine kalabalık turist kafileleriyle karşılaşacaksınız. Piazza de’Pitti meydanında: hemen solda, büyük bir tarihi bina var.
Burası: Palazzo Pitti yani Pitti Sarayıdır. Burada muhteşem keyifli bir yürüyüş yapacaksınız. Bir süre sonra: Piazza de Pitti meydanına varıyoruz.
PİTTİ SARAYI
Yapı: 1458 yılında, zengin tüccar Luca Pitti tarafından yaptırılmış ve daha sonra, 1549 yılında, şehri 400 yıl yöneten Medici ailesine satılmıştır. 18’nci yüzyılın sonlarında, bir süre, Napoleon tarafından, bir güç üssü olarak kullanılmış ve daha sonra ise, birleşik İtalya kurulduğunda, kraliyet sarayı olarak görev yapmıştır.
Yapının içinde: 5 tane müze bulunmaktadır. Yani: Floransa şehrinin en büyük müze kompleksidir. Toplam, 32 bin m. Karelik kapalı alan bulunmaktadır.
Bu müzeler, yani sanat galerileri, 1919 yılında, kapılarını ziyaretçilere açmıştır.
Günümüzde: Medici ailesinin koleksiyonu yanında, birçok küçük sanat koleksiyonu da, bu müze ve galerilerde sergilenmektedirler. Sergiler, her yıl, yaklaşık 5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Pitti sarayının hemen arkasında, 2 galeri var.
GALLERİA PALATİNE
Bu galeride, bir zamanlar Medici ailesine ait, 16-17’nci yüz yıllardan kalma: Rönesans dönemi eserleri sergilenmektedir.
Özellikle: Raphale koleksiyonu, mutlaka görülmese gereken eserlerin başında gelmektedir. Bunun yanında: özellikle Pietro da Cortona tarafından 1637-1641 yılları arasında dekore edilmiş, barok tarzı oda da görülmeye değerdir.
GALLERİE D’ARTE MODERNA
1748 yılında kurulmuştur. Galerinin kuruluş amacı: akademik yarışmalarda ödül kazanan sanat eserlerinin muhafazasıdır. 1928 yılında, ziyarete açılmıştır. Eserler, 30 odada sergilenmektedir. Daha çok, Toscana bölgesinin sanatçılarının eserleri görülmektedir.
Buradan sonra: Piazza de’Pitti-Piazza di San Felice sokağının takiben, başka bir müzeye gidiyoruz.
GALLERİE DEL COSTUME
Yapının: Palazzina della Meridiana olarak bilinen bölgesindedir. Bu galeride, 16’ncı yüzyıldan günümüze kadar olan süreçte kullanılan tiyatro kostümleri sergilenmektedir.
Ancak, yalnızca tiyatro kostümleri değil, aynı zamanda 18’nci yüzyıldan günümüze kadar olan süreçte kullanılan giysiler de sergilenmektedir.
Yani, bir anlamda, İtalyan moda tarihinin sergilendiği bir müze olarak önem kazanmaktadır. Müze, 1983 yılında ziyarete açılmıştır. Eserler, 14 odada sergilenmektedir.
Aynı yoldan ilerlemeye devam ettiğimizde, bir süre sonra, solumuzda, şehrin önemli parklarından, yeşil alanlarından biri ile karşılaşıyoruz.
BOBOLİ GARDENS
Piazza Pitti bölgesindedir. Giriş ücretlidir ve kişi başı 21 Euro’dur.
Boboli bahçeleri: 1550-1558 yılları arasında, Niccolo Pericoli isimli bir sanatçı tarafından, peyzaj mimarlığında bir baş yapıt olarak yaratılınca önem kazanmıştır.
Bu park alanında: Roma kalıntıları ve 16 ile 18’nci yüzyıllar arasından kalan heykel koleksiyonu bulunmaktadır. Bahçe ve bitkiler, Arno nehrinden buraya yapılan bir kanaldan sağlanan sular ile sulanmaktadır.
Arka cephede, bir amfi tiyatro bulunmaktadır. Bunun merkezinde ise, Mısır dikilitaşı görülüyor. Bahçeler, bugünkü büyüklüğüne 17’nci yüzyılda ulaşmıştır.
Boboli bahçeleri: Paris-Versay dahil olmak üzere, Avrupa’daki birçok kraliyet bahçesine önderlik etmiştir. Mutlaka gitmenizi öneriyorum.
Sonra, Pitti Sarayının bulunduğu yere kadar geri dönüyoruz. Pitti Sarayının hemen karşısındaki blokların arkasında, bir kilise var.
SANTO SPİRİTO Dİ FİRENZA
Burası bir kilisedir. Yapı: Rönesans mimarisinin en seçkin örneklerinden birisidir. Mevcut kilise; daha önceki dönemlere ait burada varlığı bilinen kilise kalıntıları üzerine, 1428 yılında yapılmıştır. Binanın içindeki eserler ise, 1446 yılına kadar olan süreçte tamamlanmıştır.
Çan kulesi: 1503 yılında, Baccio Agnolo tarafından yapılmıştır.
Binanın dış yüzeyi: 1977-1978 yılları arasında, kapsamlı bir restorasyona tabii tutulmuştur. Yapının içinde: 38 yarı şapel bulunmaktadır. En önemlisi; Bini-Copponi şapelidir. Buradaki süslemeler: Francesco Botticini tarafından yapılmıştır.
Bu kilisenin, bir diğer öne çıkan yönü: Michelangelo’nun, buradaki manastır hastanesine gelen ve ölen kişilerin cesetleri üzerinde anatomik araştırmalar yapmasıdır.
Bu araştırmalarına izin verilmesi karşılığında, kendisi, yüksek sunağın üzerine, bir ahşap haç heykeli yapmıştır.
Günümüzde, bu ahşap haç heykeli: kilisenin sol bölümünde, batı koridorundan gidilen ve kilise eşyalarının saklandığı odada muhafaza edilmektedir.
Evet, bu kez: bir kale yapısına gideceğiz.
FORTE BELVEDERE-KALE
İtalya Gran Dükü tarafından inşa edilmiş kalenin, günümüze kadar gelebilmiş tek sur yapısıdır. 1590-1595 yılları arasında şehir ve egemenliği korumak için, Medici ailesi döneminde yapıldığı bilinmektedir. Mimarı ise, Bernardo Buontalenti’dir.
Kalenin duvarları: her bir duvar, bir diğer duvarı korumaya yardımcı olmak ve çapraz ateş için, başka bir duvar tarafından görülüp emniyete alınabilecek şekilde yapılmıştır. Yani, konumu nedeniyle, uzun süre, stratejik önemini korumuştur.
Ayrıca: kale içinde, bir de villa tasarlanmıştır. Bu villa: huzursuzluk ve salgın hastalıklar sırasında, Grandük ikametgahı olarak kullanılmak için tasarlanmıştır.
Evet, halen bir suru görülen kale yapısı, yapıldıktan sonra, 100 yıl b oyunca, bir askeri garnizon olarak görev yapmıştır.
Kale yapısının hemen kuzey batısında, yine şehrin yeşil alanlarından biri görülüyor. Burası, gezimizin bu bölümünün son durağıdır.
BARDİNİ GARDEN
Via dei Bardi bölgesindedir. Giriş ücretlidir, kişi başı: 16 Euro’dur.
Bardini bahçeleri, olağanüstü bir manzaraya sahiptir. Arno nehrinin sol kıyısında, Montecuccoli tepesi üzerindedir. 4 hektarlık bir alana yapılmıştır.
Bahçe ilk olarak: 1700 yılında, mozaikler ve çeşmeler ile genişletilmiştir. Daha sonra ise, 19’ncu yüzyılda, Viktorya tarzında, yine genişletilmiştir.
Park alanında: 6 çeşme, kamelyalar, pek çok farklı türden çiçekler, meyve ağaçları ve bir çiçek tüneli bulunmaktadır.
Gezimizin bu bölümünde: bulunduğunuz yerden bir şekilde, bir meydana ulaşıyorsunuz.
PİZZA DELLA LİBERTA
Şehrin tarihi merkezinin en kuzeyindedir. 19’ncu yüzyılda yapılmıştır. Meydanda, bir zafer takı ve kış aylarında buz pateni sahası olarak kullanılan “Parter Floransa” isimli bir alan bulunmaktadır.
Zafer Takı: 1738 yılında, Lorena hanedanı tarafından, hanedanın işbaşına gelişini kutlamak için yaptırılmıştır. Meydanın ortasında bir çeşme bulunmaktadır.
Çeşme ile, zafer takı arasında ise, bir havuz görülmektedir. Meydanın çevresinde ise, çok yüksek ağaçlar görülmektedir. Meydan, son olarak, 1945 yılında yeniden ve kare şeklinde düzenlenmiştir.
Meydanda gezdikten sonra, Viale Giacomo Matteotti caddesinde, büyük ağaçların altında yürüyerek ilerliyoruz. Hareketli ve geniş bir caddedir.
Bir süre sonra, Borno Pinti/Piazzale Donatello meydanına geliyoruz. Burada, İngiliz Mezarlığı bulunuyor.
İNGİLİZ MEZARLIĞI
Piazzale Donatello meydanındadır. 1827 yılında oluşturulan bu mezarlık alanında: Ortodokslar ve Protestanlar gömülüdür.
Mezarlığın çevre düzenlemesi: genç bir mimarlık öğrencisi olan Guiseppe Poggi tarafından yapılmıştır. Birçok ünlü kişinin gömülü bulunduğu mezarlık: 1877 yılında kapatılmıştır.
Buradan sonra, Viale Antonio Gransci caddesinden ilerlemeye devam ediyoruz. Hedefimizde bir meydan var.
PİAZZA CESARE BECCARİA
Mimar Guiseppe Poggi tarafından, 1876 yılında yapılmış ve şehri, İtalyan krallığının başkenti yapan Cesare Bonesana Marchese di Beccaria onuruna ithaf edilmiştir. Meydanın ortasında: Porta alla Croce denilen bir kalıntı var.
Günümüzde, bu bölgede, Neoklasik bir kısım saray yapıları görülmektedir. 2003-2004 yılları arasında, meydanın hemen ilerisinde, 3 katlı bir park yapılmıştır.
ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER
CENTRO STORİCO-TARİHİ MERKEZ-OLTRARNO BÖLGESİ
ROYAL APARTMENTS
Burası, yine Medici ailesi tarafından kullanılan, 14 odadan oluşan bir bölümdür. Bu odalar, Medici döneminden bu yana büyük ölçüde değişikliğe uğramış ve en son olarak, 19’ncu yüzyılda, Medici portre koleksiyonu buraya yerleştirilmiştir.
Burada, dönemin mobilyaları da sergilenmektedir. En son olarak, 1920 yılında, İtalya kralı tarafından kullanılan bu bölüm, daha sonra müzeye dönüştürülmüştür.
GÜMÜŞ MÜZESİ
Medici hazinesi olarak isimlendirilen paha biçilmez gümüş koleksiyonunun sergilendiği yerdir. Bu koleksiyon içinde: değerli ve yarı değerli taşlar ağırlıktadır.
Koleksiyon içinde, antik vazolar ayrı bir önem taşımaktadır. Sergilenen objelerin birçoğu, 15’nci yüzyıldan kalmadır. Eserlerin sergilendiği odalar ise, 17’nci yüzyılda, fresklerle dekore edilmiştir. Fransız işgali sırasında, müzeden çalınan gümüş eserler, 1815 yılında geri dönmüştür.
MUSEO DELE PORCELLANE
Burası, ilk olarak, 1973 yılında ziyarete açılmıştır. Buradaki koleksiyonda, Avrupa porselen fabrikalarında üretilen nadide eserler sergilenmektedir. Bunların birçoğu, Floransalı yöneticilere hediye edilen eserlerden oluşmaktadır.
Özellikle: Vincennes Fabrikasında üretilen porselen objelerin bulunduğu koleksiyon ilgi çekmektedir.
CARRİAGES
Yapının zemin katındaki bu bölümde: özellikle 18 ve 19’ncu yüzyıllarda kullanılan arabalar sergilenmektedir. Özellikle, bazı arabaların oldukça güzel dekoratif süslemeleri ilgi çekmektedir. Bu arabaların birçoğu, krallar tarafından kullanılmıştır.
ŞEHRİN DİĞER BÖLGELERİ
PİAZZALE MİCHELANGELO-MİCHELANGELO TEPESİ
Bu meydan: 1860 yılında yapılmıştır.
Meydanda: Davut Heykelinin bronz bir kopyası bulunmaktadır.
Buraya çıkarsanız: şehrin ve özellikle Arno nehrinin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz. Hatta: buradan, mutlaka gün batımını izlemelisiniz. (yaz döneminde, saat: 20.00-20.30 gibi)
SETTİGNANO
Burası, muhteşem bir manzaraya sahip, şehrin kuzeydoğusunda bir yamaç üzerinde kurulmuştur. Burada, Rönesans döneminin en önemli, 3 heykeltıraşı doğmuş ve yaşamıştır.
Buranın bir diğer özelliği: Roma imparatoru Septimus’un: 16’ncı yüzyılda yapılan bir heykelinin bulunması ve bu heykelin 1944 yılında yıkılmasıdır. Mark Twain; 1892-1893 yılları arasında, bir süre burada yaşamıştır.
BİLİM TARİHİ MÜZESİ
Piazza Giudici bölgesindedir. Giriş ücretlidir.
Floransa şehrinin, 13’ncü yüzyıldan itibaren, bilim ve sanat etkinliklerinde kullanılan alet ve cihazların sergilendiği bir müzedir.
Medici ve Lorraine aileleri: doğal bilimler, fizik ve matematik dallarında, birçok alet ve obje toplamışlar ve bunlar, müzenin çekirdeğini oluşturmuştur. Özellikle, Galile tarafından kullanılan orijinal bilimsel aletler ilgi çekmektedir.
MASUMLARIN HASTANESİ GALERİSİ
Piazza SS Annunziata bölgesindedir. Giriş ücretlidir.
Burası, şehirde, 15’nci yüzyılın başlarından itibaren en iyi bilinen ve en önemli mimari yapılardan birisidir.
Bu dönemde: Filippo Brunelleschi tarafından: burası “Hastane” olarak ve terk edilmiş çocukların yetiştirilmesi ve onların toplum içinde yer almalarının sağlanması için kullanılmıştır. Yapı içinde: yemekhane odaları, keşiş odaları, yatakhaneler, revir, hemşire odaları ve revaklı binalar bulunmaktadır.
Hastane, takip eden tarihi süreçte daha da genişlemiş ve faaliyetlerini sürdürmüştür. Yapı içinde, süsleme freskler ilgi çekmektedir.
Bunlar: hastane mimarisiyle büyük ve mükemmel bir uyum göstermektedirler. 1966 yılındaki sel felaketinde yapı büyük ölçüde olumsuz etkilenmiş ve takip eden dönemde, tamamen restore edilmiştir. Evet, bu galeri de de yüzyıllar boyunca oluşturulan koleksiyonlara ait eserler sergilenmektedir.
MUSEO BARDINI
Piazza de Mozzi bölgesindedir.
Burada sergilenen eserler: Stefano Bardini (1836-1922) isimli, zengin bir tüccar ve sanat uzmanı tarafından, bağışlanmıştır.
Eserler: antik bir atmosferde, yapının odalarında sergilenmektedir.
Özellikle: Tino di Camaino, Donatello, Antonio del Pollaiolo gibi sanatçılara ait, çok güzel örnekler görülmektedir. Ayrıca: seramik, madalya, bronz objeler, oryantal kilimler, müzik aletleri ve silahlar sergilenmektedir.
IL BARGELLO ULUSAL MÜZESİ
Via del Proconsolo bölgesindedir. Müzeye giriş ücretlidir.
Şehrin, en eski yapılarından biridir ve 1255 yılında yapılmıştır. Binanın müze olarak kullanımına: 19’ncu yüzyılın ortalarında başlanır. Uffizi müzesi resim konusunda ne kadar ünlü ise, Bargello müzesi de heykel konusunda o kadar ünlüdür.
Avlusunda: Rönesans döneminin başyapıtlarını barındırır. Bu başyapıtların sanatçıları: Michelangelo, Celini, Giambologna, Donatello, Brunelleschi.
Müzede: ayrıca, paha biçilmez bir piyano, mücevherler, duvar halıları ve çeşitli antik silahlar da görülmektedir.
PİAZZA DELLA REPUBLİCA-CUMHURİYET MEYDANI
Şehirdeki, en geniş meydandır. Bir zamanlar, burada “Yahudi” gettosu bulunuyormuş. Meydandaki bir yazıt dikkatinizi çekecektir.
Bu yazıtta şunlar yazılıdır “Şehrin eski merkezi, yüzyıllar boyu ana meydanı, yeni bir yaşam için yenilendi”
Günümüzde, meydanda: kafe ve restoranlar bulunmaktadır.
SANTA MARİA NOVELLA-YENİ MERYEM ANA KİLİSESİ
İstasyonun yanındadır.
Yapı: erken Rönesans döneminin en iyi mimari yapılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Özellikle: dış cephesi, Gotik-Romanesk özellikler taşımaktadır.
Tarihi süreç içinde, şehrin zengin aileleri, bu kilise içinde, kendileri için özel şapeller yaptırmışlardır. Yapının içindeki freskler ise: Medici ailesi tarafından “Vasari” ye yaptırılmıştır.
Burada özellikle görmenizi önereceğim eser: Giotto’nun; Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini anlatan eseri olan “Crocifisso” dur.
SANTA CROCE-KUTSAL HAÇ KİLİSESİ
Burası: şehirde, Dominikanların rakibi olan “Fransiskanlar” tarafından: 13’ncü yüzyılda yaptırılmıştır.
Yapının içinde: Michelangelo, Galileo, Machiavelli gibi sanatçıların mezarları bulunmaktadır.
Yapının içinde, Dante’nin mezarını da görebilirsiniz. Ancak, bu mezar semboliktir ve Dante’nin asıl mezarı: Ravenna denilen yerdedir.
italya’da muhakkak gidilmesi gereken toskana şehri firenze. muhteşem bir mimari yapısı var. yürüyerek şehrin büyük bir kısmını ve tarihi mekanlarını gezebiliyorsunuz. Gezerken zorluk çekmeniz mümkün değil her köşe başında mutlaka bir türke rastlıyorsunuz. ben bütün italya için şunu söylemek isterim ki turla gitmek yerine italyanın her yerine ulaşan tren imkanıyla özgürce gezmenizdir. Ayrıca firenze ve pisa’nın birbirine çok yakın yerler olduğunu ve bu iki yer ile birlikte mutlaka livorno şehrini de görmenizi tavsiye ederim.
Tavsiyelerim: kesinlikle en az 3 gün ayırın.her yer ayrı bir tarih.muze kartı alın ve sıraya giremeyen kart alın.rehber kayıt cihazları alın yada en güzeli rehberli turlara iştirak edin.bunu internetten dahil olabiliyorsunuz.gezmek istemeyen arkadaslarınız varsa ayrılın sonra buluşun.ayip değil gezinizi bölüyorlar.gecesi cok güzel.dinlenip gece 10,11 gibi geri çıkın.cocuklular icin bebek arabası Davut heykeli güzel ama cocuğunuzu yaklastirmayiniz.soru sorup zordurumda kalmayın 6 yasında kızım var tahmin edin.mikelanjelo tepesine çıkıp sehri izlemek cok güzel.deri eldivenler ceketler cok güzel ama deriler Türkiye’den. Firenze resimleri satıyorlar.pazarlik yapın 5€ alın.cogu Senegalli Müslüman. Kafelerde içeceğin yanında aparatifler italyada bedava utanmadan alın.domatesliyi alın güzel.domuz malum problem “MAYALE” deniyor burda.no MAYALE demeyi unutmayın.cok güzel sehir….