Burası, Pekin şehir merkezinin doğusunda, Uygur Özerk Bölgesi yakınlarında yani ülkenin, iç-orta kesimlerindeki bir şehirdir. Issız ve ulaşımı zor bir bölge.
Uçak ile ulaşmak mümkün.
Tarihi önemi olan bir vahada kurulmuştur.
Zaten büyük ihtimalle sırf bu yüzden, yani ulaşımın zorluğu nedeniyle; buradaki binlerce heykel ve kalıntı, günümüze sağlam olarak gelmiştir.
Yerleşim yeri: MÖ.117 yılında, İmparator Han Wudi tarafından şehir yapılmıştır. Han ve Tang hanedanları döneminde ise, Çin ile dış dünya arasındaki iletişimin önemli bir kapısı olmuştur.
Kuzey ve Güney ipek yolları, burada kesişmiştir. Bu önemli ticari etkinlik yanında, uzun yıllar önemli bir askeri merkez olarak da kullanılmıştır.
Hatta: günümüzden 700 yıl önce, ünlü gezgin Marco Polo’nun buralarda bulunduğu ve yaşadığını düşünmek, buraya başka bir hava veriyor.
Yolları buradan geçen gezginler: Mogao mağaralarının duvarlarına, duvar resimleri yapmışlardır.
Bu nedenle, çalışmalarda Hint Budist sanatının izleri dikkati çekmektedir. İpek yoluna çıkacak kervanlar, çöle girmeden önce, buradan tüm gıda ve su ihtiyaçlarının ikmalini yapmışlardır.
Günümüzde:
Şehir merkezi, önemli bir turizm ve ticaret merkezi olarak öne çıkmaktadır. Nüfus: 200.000 civarındadır. Şehir yakınlarındaki Mingsha Shan kum tepeleri ilgi çekmektedir. Çünkü, bu kum dağının, sürekli kendini yenilediği ve tepe üzerinden gelen rüzgarın sesinin, kumun şarkısı olduğu düşünülmektedir.
Buradan kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: Huyang denilen çok yumuşak ağaçtan yapılmış biblolar satın alabilirsiniz. Ancak, yanılmamak gerek, Huyang ağacından yapılmış olduğu söylenen ama farklı ağaçlardan oyulan bibloları da satıyorlar.
Dunhuang Bowuguan Müzesi
Kent merkezindedir. Ama, bu müze, tam bir tarih hazinesi koleksiyonların sergilendiği yer. İpek yolundan, şehre miras kalan binlerce yıllık objeler sergileniyor. Müzeye girince, hemen ilk bölümde: Mogao mağaralarında bulunan nadir yazma eserler görülüyor.
Mağaraların kuru ortamı, bu kağıt eserlerin binlerce yıl sonra, günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Müzenin diğer salonlarında ise: çömlekler, zırh, tarımda kullanılan bir saban ve antik mezarlardan çıkarılan adak eşyaları görülebiliyor. Son olarak ise: eski bir satranç takımının da bulunduğu, el sanatı eserleri var.
Mogao Mağaraları
Burası: şehir merkezine 25 km. uzaklıktadır. Giriş ücreti: 160 yuandır. İngilizce rehberli turlar ise, 180 yuandır.
Açılış saatleri: 08.30-18.00 arasındadır. Burayı ziyaret için, muhtemelen 4-5 saat zaman ayırmanız gerekmektedir. Bu zaman içinde, ziyarete açık 15 mağara gezmeniz mümkün oluyor. Geri kalan mağaralar kapalı, çünkü resimlerin yıpranacağından çekiniyorlar ve yeni bir proje hazırlıyorlarmış.
Yani, bu 492 mağarada bulunan orijinal resimler, sanal bir mağara yaratılarak, aynen orijinal mağaralardaki resimler canlandırılacakmış. Bu resimlerin tümü, yaklaşık 450.000 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Resimler yan yana konulsa, yaklaşık 30 kilometrelik bir galeriyi doldururlar. Heykel derseniz, 2000 den fazla renkli heykel figürü bulunduğu söyleniyor.
Mağaraların geçmişi, yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. Çöldeki bir kayalığın yamacına oyulmuş bu mağaraların yapımının, yaklaşık 1000 yıl sürdüğü ve Budacı sanatın burada geliştiği söylenmektedir.
Hatta: ilk mağaranın Budacı keşiş Lezun tarafından, 366 yılında ve son mağaranın ise 1278 yılında, Moğol saldırıları sırasında oyulduğu söyleniyor.
Mağaralar, 11’nci yüzyılda bir duvar örülerek dış dünyaya kapatılmıştır. 1900 yılında ise, Wang Yuan adlı bir Çinli Taoist, kendini buradaki tapınakların koruyucusu olarak atar. Wang, ana mağaraya giden koridorun bir tarafının arkasında bir duvarlı alan bulur.
Duvarın arkasındaki küçük bir mağarada: yüzlerce el yazması bulur. Bunlar: kenevir-ipek-kağıt üzerine Çince ve diğer birçok dilde yazılmıştır ve resimlerle süslenmiştir. Bu keşif üzerine, 1910 yılında, bölgeye çok sayıda Avrupalı gelir.
Mağaralar,
Bin Budanın mağaraları olarak bilinir. Arkeologlara göre, dünyadaki Budist sanatın en büyük ve eksiksiz deposudur. Taş mağaralar, 1987 yılında, UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır.
Mağaralarda ki duvar resimleri de ilgi çekmektedir. Bu resimlerde; tanrılar, insanlar ve sonsuzluk betimlemelerine yer verilmiştir. Kuru çöl iklimi, iç kısımların ışık görmemesi ve kullanılan boyalar nedeniyle: bu duvar resimleri, yüzlerce yıldan sonra, günümüze sağlam olarak gelebilmiştir.
Ama gittiğinizde göreceğiniz gibi, bu resimlerin korunması için, hala gerekli önlemler alınıyor. Yaklaşık 40 civarında mağara var, ama bunlardan bir günlük rehberli tur ile, yalnızca 10-12 tanesini gezebiliyorsunuz.
17 Nolu Mağara:
Burada, yaklaşık 4000 civarında el yazması bulunmuştur. Bunlar, günümüzde müzede sergileniyor.
96 Nolu Mağara:
Burada, 7.yüzyıldan, Tang hanedanı döneminden kalma bir tapınak var. Bu dokuz katlı tapınakta: dev “Oturan Buda” heykeli var. O kadar büyük boyutlarda ki, ayak parmaklarının boyu, kol büyüklüğündedir.
158 Nolu Mağara:
Burada, “Uzanan Buda Heykeli” var. Bu heykelin yüzüne uzaktan bakıldığında, tanrısal bir hava seziliyor.
Mağaralar içinde:
Flash ışığı kullanmak yasak. Rehberli turlarla geziliyor ve rehberin elindeki el feneri ışığında, mağara resimlerini görebiliyorsunuz ve kendinizi sanki bir arkeolojik keşifte sanıyorsunuz. Tabii bu arada, Kapadokya bölgemizdeki mağaraların durumunu da düşünmemek mümkün değil.
Çünkü, Kapadokya ve Ihlara vadisindeki mağaralarda bulunan resimlerin ve ülkemizin diğer birçok yerinde bulunan bu tür resimlerin nasıl tahrip edildiğini, üzerlerine nasıl sprey boyalarla yazılar yazılarak tahrip edildiklerini hatırlamadan geçemiyorum.
Bu arada, mağara resimlerinin orijinal kopyaları, mağara girişlerindeki satıcılarda satılıyor, pazarlık yapmayı unutmayın.
ECHOİNG-KUM DAĞI (MİNGSHA SHAN)
Şehir merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Buraya deve ile ulaşmak mümkündür. Dağın yanına vardığınızda ise, yürüyerek dağa tırmanıyorsunuz. Bu ilginç gezinin ücreti ise, 120 yuan.
Evet, uzaktan bakıldığında, bu dağın, ufuk hattındaki görüntüsünün, dolambaçlı bir ejderha gibi olduğu görülür. Ancak yaklaştığınızda, kumların renginin: kırmızı-sarı-yeşil-siyah-beyaz renkler arasında değiştiğini göreceksiniz.
Aynı zamanda, güçlü bir rüzgar estiğinde, kumlar yer değiştirir. Ama, rüzgar hafif estiğinde ise, bu kez, kumlardan müzik sesine benzer sesler gelir.
Burası hakkında anlatılan bir efsane var. Bir zamanlar, burada iki askeri birlik, şiddetli bir savaşa tutuşurlar.
Bu sırada, rüzgar büyük bir kum fırtınası yaratır ve tüm savaşçılar kumlara gömülür ve kum dağı ortaya çıkar. Ancak, askerler, kum altında savaşmaya devam ederler. Böylece, burada duyulan seslerin, askerlerin kükremesi olduğu söylenir.
Crescent Lake
Şehir merkezinin 6 km. güneyinde ve yineleyen kum dağı ile çevrilidir. Buraya develer ile gidiliyor. Yenileyen kum tepesi turu dahil, burayı ziyaret etmenin ücreti: 120 yuandır. Açılış saatleri ise: 06.00-17.30 saatleri arasındadır. Gobi çölünde tam bir doğa harikasıdır. Çölde, aşağıya düşmüş bir hilal şeklindedir.
Göl suları, kum çölü içinde, tam bir zümrüt gibi görünüyor. Hatta, burayı ziyaret edenlerin birçoğu, gölden su içmek istiyorlar ve göl kıyısına kadar gidiyorlar. İşin ilginç yanı, yüzyıllardır, kumların bu gölü kapatamamış olmasıdır. Yani, tam bir jeoloji harikası.
Tessukurler